e i g h t

3.5K 276 40
                                        

"i don't belong to anyone else."

|

"başkasına ait değilim."

-

Sonunda kafeye ulaştığımda mutlulukla iç çektim, kafein ihtiyacım okul ile kafenin arasındaki 15 dakikalık mesafede tavana vurmuştu. İçeri adım attığımda kapının üstündeki ufak zil çaldı ve tezgahın ardındaki Bradley başını kaldırdı, beni gördüğü an yüzüne ufak bir gülümseme yayıldı.

"Emily!" dedi beni selamlarken. "Sanırım yine arkadaşların yok."

Sırada bekleyen kimse yoktu, bu yüzden hızla tezgaha doğru yürüdüm ve Bradley'ye bir gülümseme bahşettim. "Başımı belaya soktum, bedeli bu."

"Sana ne verebilirim?" anlayışla başını salladı ve siparişimi bekledi.

"Bir ekstra tatlandırıcı shotlı Americano." dedikten sonra kendime bir ödül vermeye karar verip ekledim. "Bir de limonlu cheesecake."

"Limonlu cheesecake ve tatlandırıcı shotlı Americano." dedi kendi kendine bardağın üstüne sahte adımı yazarken. "Hemen geliyor!"

Parayı ona uzattım ve Bradley parayı alıp üstünü bana geri verirken ortaya çıkan koluna bakmadan edemedim. Willow. Bradley benim doğru ruh eşim olabilir miydi, yoksa o da Annabelle gibi hata sonucu mu olmuştu? Bu bana mantıklı geliyordu, iki yarım ruh eşi bir tam ederdi sonuçta. Keşke iki kişiyle evlenmek yasal olsaydı. Annabelle veya Bradley ile evlenmek mi istiyordum? Ne?

"Hey, Emily?" dedi Bradley dikkatimi çekmek için önümde elini sallarken. Elini arkaya uzatıp gergince ensesini kaşıdı, bu erkeklerin sıkça yaptığı bir hareketti, Walter'dan biliyordum.

"Evet?"

"Eh, erkek arkadaşın var mı? Görüştüğün biri?" dedi neredeyse utangaç bir şekilde. Ne diyeceğimi bilemedim, bu beni aldatmaya girmez miydi? Sonuçta onun ruh eşi Willow'du, Emily değil. Willow da, Emily de bendim gerçi, ama Emily sahte kimliğimdi. Bu çok sinir bozucu ve kafa karıştırıcı bir işti.

"Evet." bana ait olmayan bir ses cevap verdiğinde şaşkınca arkama döndüm ve Annabelle'in yamukça sırıtan kırmızı dudaklarıyla göz göze geldim. "Bir erkek arkadaşı var. Adı Walter. Havalı adam."

Dilim tutulmuş bir şekilde kaldım, buna ne diyebilirdim ki? İtiraz etmek için ağzımı açtım. Annabelle, Walter'ın ağabeyim olduğunu oldukça iyi biliyordu ama muhtemel randevuma engel olmak istemişti. Sürtük. Sonra fark ettim ki, düşündüğüm hiçbir şey ağzımdan dökülmemişti.

"Evet. Doğru." diye mırıldandığımda Annabelle'den gururlu bir gülümseme, Bradley'den ise üzgün bir dudak büküş aldım.

"Tabii, pekala. İşte tatlın." dedi tepsiyi bana uzatırken. "Kahveni de ileriden alabilirsin."

Sessizce tezgahın ucuna ilerledim, yüzüm kızarmıştı ve sebebi kesinlikle sıcaklık değildi. Kahvemin hazır olmasını beklerken sipariş veren Annabelle'i ve ona, onu öldürmek istercesine bakan Bradley'yi izledim. Aralarındaki havanın gergin olduğunu görebiliyordum. Bir rekabetin içinde gibiydiler ve bu, ruh eşlerinin aynı kişi olduğunu göz önünde bulundurunca oldukça mantıklıydı.

Annabelle bana doğru yürümeye başladığında bakışlarımı kaçırıp onları en başından beri izlemiyormuşum gibi yaptım, kahvem nerede kalmıştı?

"Yazık." dedi kendi kendine. "Hangi tür insan ruh eşini beklemek yerine başka bir kıza çıkma teklif eder?"

"Bence sorunun bununla değil." dedim kendime hakim olamayıp öfkeyle ona dönerken. "Sorunun benim. Ayrıca Bradley ile ruh eşinizin aynı kişi olması."

Yüzü kızardı ama utançtan değil, öfkedendi. Alev alev yanan yeşil gözlerinde bunu görebiliyordum. Oldukça büyük bir lafla geleceğini sandım ama verdiği karşılık ezikçeydi. "Boş yapma, Emily."

"Walter'ın sevgilim olmadığını biliyorsun, Annabelle!" dedim fısıldar bir şekilde bağırırken. "Yapmaya çalıştığın şey olası ilişkimi mahvetmek miydi yoksa sadece Bradley'yi sinir etmek mi istedin? Bekle, bence ikimizi de sinir etmek istedin. Tek taşla iki kuş."

"Belki." dedi omuz silkerken. "Ama itiraz etmedin, ona Walter'ın ağabeyin olduğunu söylemedin. Bu durumda ben nasıl suçlu oluyorum? Onunla çıkmak istemediğin belli."

"Ama bu koca burnunu sokman gereken bir şey değildi!" dedim ancak bu oldukça saçma bir geri dönüştü çünkü Annabelle'in burnu oldukça ufaktı. Lanet olsun.

"Bir ekstra tatlandırıcı shotlı Americano!" dedi tezgahın arkasındaki barista karton bardağı ittirirken. Bardağa uzanıp tepsiye yerleştirdim, sonunda buradan uzaklaşabileceğim için rahatlamıştım.

"Bir ekstra tatlandırıcı shotlı Americano?" dedi Annabelle kelimeleri denerken. "Tanrım, isminin hakkını veriyorsun."

Adım Emily değil. Willow. Willow.

Haykırmak istedim ama bunu yapmak, şu ana kadar kurduğum her şeyi paramparça ederdi. Cevap vermeden tezgahtan uzaklaştım ve kafenin en ucundaki masaya koşar adımlarla ilerledim. Annabelle kahvesini alıp kafeden çıktı ama elini kaldırıp bana veda etmeyi ihmal etmedi, dudaklarında alaycı bir gülümseme vardı.

-

ya, ben böyle çok eğleniyorum. sanırım aralarını daha bir süre yapmayacağım, didişmelerini yazmak zevkli. yalan söylemeyin, siz de eğleniyorsunuz. ayrıca, hangimiz nefretten doğan aşklara bayılmıyoruz ki? here we go.

işte willow.

winter'ı da okuyun

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

winter'ı da okuyun. maura out.

anyone else |gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin