t w e n t y

2.4K 216 16
                                    

"i don't belong to anyone else."

|

"başkasına ait değilim."

-

Kafeye bugün ikinci kez girerken yapabildiğim tek şey, Bradley'nin de orada olmasını dilemekti. Ona bir açıklama borçluydum. Evet, borçluydum, çünkü ne olursa olsun o benim lanet olasıca ruh eşimdi ve bilmeyi hak ediyordu. Kötü biri değildi, ondan böyle büyük bir şeyi saklayamazdım.

İçerisi oldukça sakindi, Bradley'nin tezgahın ardında telefonuyla uğraştığını görünce rahatça iç çektim.

"Bradley." ona seslendiğimde bakışlarını telefonundan çekip bana yöneltti, şaşkın ve gergin görünüyordu.

"Evet, merhaba." dedi kısık sesle, sesini yükseltmeye korkuyor gibiydi ve bu tavrı beni şaşırttı, iki ruh eşim vardı ve o kadar zıt insanlardı ki... Annabelle asla utanmazdı, kısık sesle konuşmazdı ve olacak her şeye karşı hazırlıklı görünüyordu; Bradley ise yavru bir kedi gibiydi ve her an topuklayabilirdi.

"Konuşabilir miyiz?" dedim ve gözlerimi etrafta gezdirip kimsenin kasaya gelmediğine emin oldum. "Sana bir şey söylemeliyim."

"Önemli mi?" dedi neredeyse korkmuş bir ifadeyle, onu bu kadar korkutan fikrin ne olduğunu merak etsem de sesimi çıkarmadım. "Şu anda çalışıyorum."

"Kimse gelmiyor." dedim omuz silkerek. "Zaten uzun konuşmayacağım, sadece açıklamak istediğim birkaç şey var."

"O zaman burada konuşabiliriz." dedi eliyle olduğu yeri göstererek, beni oraya davet etmediğini anlayabiliyordum, olduğumuz yerde konuşup bitirmek istiyordu sadece. Pekala. Böyle de olurdu.

"Tamam. Benim adım Willow." dedim hızla, bunu biliyor olmasına rağmen. "Emily değil."

"Evet, bunun farkındayım."

"Annabelle ruh eşim. Sen de öylesin." bu sefer yavaşça konuştum çünkü içimdeki sadistik bir yan vereceği tepkiyi merak ediyordu, yine de tepkisi abartılı olmadı. Şaşırmış bile görünmüyordu. Ciddi bir şekilde başını salladı, bundan haberi var gibiydi ve mantıksal olarak vardı da. İçten içe kendime gözlerimi devirdim. "Annabelle benim ben olduğumu öğreneli iki hafta oldu. Gerçek adımı ve kimliğimi mümkün olan bir süre boyunca ikinizden de sakladım çünkü korkmuştum, daha önce hiç iki ruh eşi olan birini tanımadım ve böyle bir durumda ne yapılır bilmiyordum. Yalan söylediğim için ve seni yanlış yönlendirdiğim için üzgünüm."

"Korkmuş olman çok doğal, ben de daha önce hiç iki ruh eşi olan birine rastlamamıştım." dedi iç çekip tezgaha yaslanırken. "Annabelle ile birkaç yıldır tanışıyoruz, ilk defa izini gördüğümde başka bir Willow olduğu gerçeğine inanmak istedim. Willow çok yaygın bir isim değil ve kocaman bir kasabada da yaşıyor değiliz ama buna inandım çünkü iki ruh eşi meselesi filmler hariç karşımıza çıkan türden bir şey değil. Ama zamanla aramızdaki rekabet arttı ve bir şekilde aynı Willow olduğunu anladım, çünkü tek mantıklı şey buydu. Willow ve iki ruh eşi. Lazım olan tek şey Willow'du ve ister inan ister inanma, buraya adımını attığın ilk gün sende bir şeyler olduğunu hissettim."

"Annabelle bana bundan bahsetmemişti."

"Annabelle'i çok iyi tanımıyorum ama çıkarları doğrultusunda manipülasyon yapma yeteneklerinin olduğunu biliyorum." dedi ancak kendini durdurdu, devamı gelecek gibiydi ama lafı çevirdi. "Onu kötülüyormuşum gibi hissetme, fikrini değiştirmeye çalışmıyorum. Farkındayım ki ikiniz de birbirinizden hoşlanıyorsunuz ve ruh eşi olduğunuz göz önünde bulundurulunca bu oldukça normal. Kıskançlık yapıyormuşum gibi düşünme."

"Bilmek istediğim bir şey var." dedim sessizce. 'Ne?' dercesine kaşlarını kaldırdı. "Hayatımın sonuna kadar Annabelle ile devam edersem sen ne yapacaksın? Ruh eşin elinden alınmış olacak."

"Bu konu hakkında senden daha az bilgiye sahibim, Willow." dedi somurtarak, bakışlarındaki hayal kırıklığını hissedebiliyordum ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu, ona asla o gözle bakmamıştım. Bradley benim için bir arkadaş, bir dost olabilirdi ama asla bir sevgili ya da hayatımın sonuna kadar yanında olacağım kişi olamazdı. Doğru hissettirmiyordu. Doğruydu ama aynı zamanda değildi de.

"Özür dilerim." diyebildim, başka ne diyebilirdim bilmiyordum.

"Bu senin suçun değil. Adını iki insanın vücuduna kazımayı sen seçmedin." dedi anlayışla ama biliyordum, üzgün olduğunu biliyordum ve bu beni de üzüyordu. Ani bir atakla ileri uzanıp tezgahın üzerindeki elini tuttum ve bu hareketim ikimizi de şaşırttı. Arkadaşça. Arkadaşça.

"Araştıracağım." dedim kararla. "Seni bu şeyden kurtarmanın bir yolunu bulacağım."

"Bu şey benim başıma gelmiyor, Willow, senin başına geliyor. İki ruh eşi olan sensin, ben değilim. Daha önce ruh eşi tarafından reddedilen, ruh eşi olmayan insanlara delicesine aşık olan insanlarla tanıştım. Ben yaşarım ama sen bu halde nasıl yaşarsın bilmiyorum." dedi elini geri çekerek, neden hayal kırıklığına uğramıştım?

O anda söyledikleri gerçekten bana dalgalar halinde ulaştı ve fark ettim ki haklıydı. Farklı olan bendim. Başı belada olan bendim. Normal olmayan, bu şeye sahip olan bendim. Yıllardır üstünde düşünmediğim bir konu. Neden böyle olduğumu her zaman merak etmiştim ama asla yeteri kadar sorgulamamıştım, asla gerçek cevaplar almaya çalışmamıştım, sadece kendimi kabullenmek istemiştim. Farklılığımla. Garipliğimle.

Geri çekildim ve bir şey daha söylemeden kafeden çıkarken, kelimeler beynimde dönüp duruyordu.

-

aman aman. ağlamayın willow hanım.

tamam, ağlasın biraz. hep eğlenecek değiliz, biraz da drama arası. canım sıkıldı, beyin fırtınası yapalım dedim. zaten şarkının sonu gelmek üzere, biraz üzülüp bitirelim. bence eğleniriz, sizce?

sonra görüşürüz.

anyone else |gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin