~8~

982 74 30
                                    

Bölüm şarkısı:No more dream

8. Bölüm ( Aksilik )

Sabah yine rutin olarak aynı bir şekilde uyandım. Saçım başım iyice dağılmıştı. Uykumu da iyi almıştım ama. Şöyle bir esneyip ayağa kalktım. Tuvalete uykulu adımlarla girip aynada kendime baktım. Gören de savaştan çıkmış zanneder o biçimde dağılmıştım.

Elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı da düzelttikten sonra içeri geçtim. Odaların en kötüsü olduğu için banyo yapacak yer de yoktu. 'Orada yapardım zaten' dedim. Az sonra kahvaltı servisi geldi. İstemeyerek olsa da biraz yiyip üstümü giyindim. Saat 11:00 idi.

Bunları giyinip odamdan çıktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bunları giyinip odamdan çıktım. Tek fark ayakkabının siyah bir bot olmasıydı. 1 dk! Aferin bana gerçekten aferin hani ben oraya taşınacaktım. Valizlerimi toplamayı unuttum.

Jangmi de içeride... bir doktora mı görünsem acaba? Hemen içeri geçip eşyalarımı topladım. Elde 3 valiz 1 de jangmi var. İdare edeceğiz artık. Resepsiyona gittim ilk önce.

Ben: merhaba benim bugün son günümdü de anahtarı bırakıp çıkış yapıcağım. İsmim (adın soyadın)

Görevli: siz nasıl isterseniz.

İşlerimi halledip yola koyuldum. Yürümek cook zor. Param olmadığı için taksi de tutamıyorum. Mecbur yürüyeceğim saat 12:00...

yetişebilirsem iyidir. 3 valizi ve jangmiyi aynı anda götürürken ayağım takılıp yere düştüm. Ayağım sıkışmıştı ve çok kötü acı çekiyordum.

Ben: ahhhhh ayağım!!!

Geçtiğim sokakta kimse yoktu. Tenha bir yerde değildi hayrola yani!!!

Ben: yardım edecek biri var mı?!!

Sesim sokakta yankı yaptı. Gözlerim dolmuştu bu diş ağrısından beter bir şey çünkü ya kırmıştım yada iyi bir şekilde burkmuştum. Ben başımı ellerimin arasına alıp ağlamaya başladım. Hem işe ilk günden geç kalacaktım hem de hastaneye gitmek zorunda kalmıştım. Daha kötüsü olabilir miydi acaba?...

?:hey!

Başımda birisi dikilmişti. Tabi ben ağlamaktan bakamadım. Bana elini uzatmıştı. Sadece ayaklarını görebiliyordum. Yavaşça yüzümü kaldırıp başımdaki şahısa baktım. Yine adamı tanımıyordum.

?: Ayağın kötü sıkışmış gibi gözüküyor yardım etmemi ister misin?

Başka şansım yok gibi. Bende herkese muhtaç oldum ha dün Jungkook bugün bu adam.

Ben: evet... lütfen

?: Bu arada ben Taehyung bazıları tae bazıları ise v der bana. Sen?

Ben: oh pekala tae... ben (adın) tanıştığımıza memnun oldum.

Tae: bende hadi senin şu ayağını çıkaralım şuradan. Acidiginda söyle ki zaten fena burkmuşsun biraz acıyacak. İstersen omzumu tut çünkü seni çıkardığımda kucaklayacam. Arabayla seni istediğin yere bırakmamı ister misin? Çünkü bu halinde yürüyemezsin.

O kadar çok konuştu ki bir yerden sonrasını pek hatırlayamadım o yüzden sadece başımı sallamakla yetindim. Omzundan tutup onu izlemeye başladım. İlk ayağımı oynattiginda bile bağırmıştım.

Ben: Daha dikkatli ol acıyor!!!!

Tae: sabret biraz, sendeki ses de, mübarek kulağım sağır olacak.

Ayağımı tekrar oynattı. Bende refleks olarak tae nin omzunu sıkmaya başladım.

Tae: bitiyor az kaldı..

Sonunda çıktı! Allah'ım sana şükürler olsun.

Tae: Ah!

Ben: ne oldu?

Tae: sence?

Eliyle omzunu gösterdi. Morarmıştı...

Ben: ö-özür dilerim.

Tae: ah peki sorun değil bana tutun seni arabaya bindireceğim.

Ben bile anlayamadan bir seferde kaldırdı beni. Güçlüymüş baya. Beni bıraktıktan sonra valizlerimi de bagaja koydu. Elinde jangmi vardı.

Tae: bunu napayım?

Ben: yah! onun bir ismi var. Bana ver!

Dememle kafesi kucağıma koydu. Arabanın çevresini dolanıp yan kapıyı açtı. Sürücü koltuğuna oturur oturmaz konuştu.

Tae: o kadar valizle ne yapıyordun. Taksi tutsaydın ya?

Ben: param yoktu ne yapayım? Olmaz olamaz! Saat 13:45 asla varamayacağım!!!

Tae: bağırma arabanın içinde, ben seni yetiştiririm adresi söyle!

Adresi ezberlemediğimden telefonu açıp gösterdim. Kısa bir bakış attı ve sırıttı.

Tae: demek buraya gidiyorsun?

Ben: evet noldu ki?

Tae: hiiiçççç *sırıtır*

Diyip sürmeye başladı. Birden gaza yüklenince otomatikmen gözlerimi kapatıp koltuğa iyice yerleştim. Artık nasıl bir arabası varsa 10 dakika da getirdi.

Tae: açsana gözlerini, geldik.

Gözlerimi yavaşça açıp tae ye baktım. Gülümsüyordu.

Tae: basabilecek misin?

Ben: sanırım...

Arabanın kapısını açıp ilk önce burkulmus ayağımı indirdim.

Ben: ahhh

Tae: yardım edeyim mi?

Ben: yok yok gerek yok ben giderim yeterince zahmet verdim zaten.

Tae: iyi tamam

Tae son yardımı olarak valizlerimi kapının önüne kadar taşıdı. Sonra veda edip arabasıyla uzaklaştı.Arabada iken telefon numaramı da almayı ihmal etmemişti. Aslında tekrardan yardıma ihtiyacım olabilirdi. Zor da olsa sendeleye sendeleye kapıya gittim. Acıyordu ama belli edemezdim.

Ben: oh 5 dk erken gelmişim.

Kapıyı çalıp beklemeye koyuldum. Böylece ilk iş günümün de kapılarını aralamıştım...

~~~~~~~~~~~~~~~~~

Oylarınız benim için çok değerli lütfen zahmet olmazsa o küçük yıldıza tıklar mısın? Teşekkürler ♡

İki Yüzlü ※ Kim Seok Jin  ✅(Düzenlemede)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin