Bölüm şarkısı: The Truth Untold
26. Bölüm (Seni seviyorum)
Bu evden çıkma iznim olduğu bir gün doktora gidip şu beynime bi baktiracagim veya gitmeden önce kafama sıkacağım ben. Uyu sen (Adın) uyu... Yarın bakarsın çaresine...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Gece 4:35... terler içinde gördüğüm rüyadan uyandım. Daha doğrusu kabustan...
Her kötü geçirdiğim günün uykusunda onu görüyordum.Rüya...
Karanlık sokakta tek başıma yürüyordum. O kadar kötü bir geceydi ki yıldızlar bulunduğu gökyüzünü terketmişti. Onlar bile bu rüyanın devamını görmek istemiyor anlaşılan. İlk önce gökyüzüne sonra da her gördüğümde olduğu gibi arkamdaki gölgeyi görüyorum. Rüya böyle tasarlanmış olsa gerek bir türlü gölgenin sahibini göremiyordum. Zaten o bakışımın ardından koşmaya başlıyordum. O... peşimden koşuyordu ve elinde de bıçak tutuyordu. Bir arkama bir de önüme bakıyordum. Yerde haddinden fazla kan vardı... öyle ki yağmur yağmış gibi üstüne bastığımda kıyafetlerime bulaşıyordu. Her görüşümde aynı şekilde bitsede kurtulacağımı umut ettim.Ama nedense her zaman aynı çıkmaz sokağa çıkıyordum ve rüya da orada bitiyordu.
Rüya bitti...
Sonunu hiç bir zaman görmediğim bu rüyadan artık bıkmıştım. Benim silâhımı almam gerek... nereye saklamışsa onu bulacaktım. Hemde şimdi!
Hızlı bir şekilde odamdan çıktım. Sağa ve sola baktım. Karanlıkta bir şey göremeyecek olmama rağmen...
Jin in odasına doğru yürümeye başladım. Bir elim duvarda diğer elim düz bir şekilde havadaydı. Sonunda geldiğimde kapıyı en sessiz haliyle açtım. Gece lambası açıktı. Ama kendisi uyuyordu. Sanırım geç saatlere kadar uyanık kalmıştı. Yatakta bana arkası dönük bir haldeydi. Parmak uçlarımda yanına gittim. Yatağının yanındaki dolap benzeri şeye bakmaya karar verdim. İlk çekmecesini açtım. Yoktu... ikincisinde de yoktu. Üçüncü çekmecesini açtığımda bir şeye sarılı bez vardı. Nasıl tarif edilirdi bende bilmiyordum...Titrek ellerimin arasına aldığımda kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Sağ taraftaki ve sol taraftaki bezi kenara ittigimde içindekini gördüm. 12 den vurmuştum. Silah eksiksiz bir şekilde önümde duruyordu. Sağ elime alıp ayağa kalktım. Soluma dönüp ilk adımımı atmıştım ki bir el, silâh tuttuğum elimi tutmuştu. Gözlerim iyice büyürken kolumu sertçe çekmeye çalışmıştım. Elimi daha sıkı tuttu ve kendine doğru çekti. İkimiz aynı anda çekince silah elimden fırlayıp yere düşmüştü. Ondan önce davranıp yerden silâhımı kaptım. Herşey o kadar çabuk gelişmişti ki nefesim ben daha anlamadan akciğerlerimden girip ağzımdan çıkmıştı. Şu an b-ben silâhımı ona doğru tutmuştum. Duvara doğru yaslanmış ve ellerini havada tutarak "teslim oluyorum" ifadesi yaratmıştı.
Jin: (adın) bana bak, bak lütfen indir o silahı.
Ben: Sen tam bir iki yüzlüsün! Hayatımı mahvettin! Artık gitmek istiyorum!
Hayatımı mahvetmiş sayılmazdı çünkü onu babam zaten yıllar öncesinden mahvetmişti.
Jin: İstesen de gidemezsin! İzin vermiyorum!!! Çünkü...
Gözyaşlarım gözümde yeterince durduklarını düşünerek yanaklarımdan aşağı inmişlerdi.
Ben: çünkü ne jin???!!!
Jin: çünkü beni sevdiğini biliyorum!!!
Onu sevdiğimi biliyordu. Onu seviyordum. Hemde canımdan çok.
Ben: sevsem ne farkeder? Sen beni asla sevmeyeceksin!!!
Jin: (adın) bak yapma! Pişman olacağın şeyleri yapma! Benim için...
Flashback
"Yapma yapma!!!"
"Sen benim başıma gelmiş en kötü belasın. Seni öldürmeden bana rahat yok!"
~~~~~~~~~~~~~~~
Daha 7 yaşındaydım... odamda oturmuş ailemin resmini yapmıştım. Ben, babam ve annem... el ele tutuşup yürüyorduk sözde. Anneme resmi göstermek için aşağı indiğimde ebeveyn odasından gelen bağrışma seslerini duydum.
Aralık olan kapıdan içeri baktığımda henüz 7 yaşında olan bir çocuğun hayatını mahvedecek o anı gördüm. Babam anneme silah doğrultmuştu...
"Yapma yapma!!!"
"Sen benim başıma gelmiş en kötü belasin. Seni öldürmeden bana rahat yok!"
" Kenan bak yapma! Pişman olacağın şeyleri yapma (Adın) için..."
Annemi iyice dövmüş sonrada bu yetmezmiş gibi...
*silah sesi*
Gözlerim büyürken annemin bedeninden akan kan ayaklarıma kadar ulaşmıştı. Babam başını sola çevirdiğinde direk beni görmüştü. Hiç koşmadığım kadar hızlı koşarak odama girdim. Banyoya girip suyu sonuna kadar açmıştım. Belki banyoda olduğumu sanıp girmez diye... Kıyafetlerimle sırılsıklam olduğum o dakikalarda babam içeri girmişti. Her adımında kalp atışım hızlanıyordu. Banyonun kapısını açtığında direk beni saçımdan tutup duvara fırlatmıştı. Bayılmıştım...
Flashback end...
Hatırladığım şeyle ellerim istemsizce titremişti. Resmen babam annemi gözlerimin önünde öldürmüştü. Ve bende bunları gördüğüm için banyoda... demek ki yanlışlıkla olmamıştı... orada bayıldıktan sonra hafızamı kaybetmiştim...
Silâh elimden nazikçe kayıp yere düştü. Onunla beraber bende dizlerimin üstüne çökmüştüm. Gözlerimden firar eden yaşlar yere düşüyordu. Jin yanıma yaklaştı. Ayağıyla silahı bir kenara ittikten sonra o da benim gibi diz çöktü. Sesi boğuk geliyordu. Ellerime bakıyordum. Bedenimi saran kollar daha çok ağlamama sebep olmuştu... son söylediği cümleyi tam anlayamamış olsamda şunu söylediğine yemin edebilirdim...
"Bende seni seviyorum"
~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Evet arkadaşlar asıl beklediğiniz bölüm buydu bence beğendiyseniz yorumlarda belirtin. İyi okumalar~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yüzlü ※ Kim Seok Jin ✅(Düzenlemede)
FanfictionKİTABI OKUMA! BÖLÜMLERİ YAYIMDAN KALDIRIP TEKRARDAN ATACAĞIM! Özel bölümler hazırlanacaktır! Beklemede kal~ "Sen tam bir iki yüzlüsün! Hayatımı mahvettin! Artık gitmek istiyorum!" Hayatımı mahvetmiş sayılmazdı çünkü onu babam zaten yıllar öncesinde...