Bölüm şarkısı: Hold Me Tight
22. Bölüm( Uyanıktım )
Beklemek yerine cebimden telefonu çıkarıp onu aradım. Uzunca çaldı ama açılmadı... diğerlerine soracaktım ki kapı çalındı...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Koşa koşa gidip kapıyı açtım. Tam karşımda harap düşmüş bir adet jin vardı. Kapıda kaldığını hatırlayınca içeri geçmesi için geri çekildim.Ben: jin? İyi misin? Bu halin ne? Yardım edeyim mi?
Jin: gerek yok sen yemeğe geç, ben geliyorum.
Ben: peki...
Yaklaşık 4 dakika sonra jin de geldi. Yanağında bir morluk vardı. Yerimden kalkıp ona buz getirdim.
Jin: gerek yok
Ben: var
Jin: yok
Ben: var
Jin: yok
Ben: var
Jin: yok
Ben: yok
Jin: var
Ben: bencede gerek var
Diyip buzu yüzüne yerleştirdim. Oflayıp mecburen kabul etti. Onun yüzünde ufacık bir gülümseme yoktu ama ben en içten gülümsememi ona sundum. Sonra tekrardan karşısına oturdum.
Yemeğimizi sessizce yedikten sonra ben mutfağı toplarken o da içerde televizyon izliyordu. İşimi en hızlı şekilde bitirip salona gittim. Koltukta yanına oturdum ve ne izledigine baktım. İngilizce bir film olduğu için hiç bır şey anlamamıştım.
Ben: başka bir şey izlesek?
Jin: olmaz
Ben: neden?
Jin: çünkü canım şimdi bunu izlemek istiyor.
Kollarımı göğsümde birleştirip bende onun gibi filmi izledim. Kısık bir sesle konuştum.
Ben: ne dediğini anlayamıyorum ki öfff.
Bunu bile duymuştu.
Jin: diyor ki (kadın kişi) ben aşkı kalbimin en iç yerinde yaşadım. Sana olan hislerim o kadar güzeldi ki çiçekler bunun yanında kıskançlıktan solup giderdi. Ama sen... sen bu hislerimi öldürdün.
Ben: neden?
Jin: çünkü adam ona karşı o kadar sert ve ifadesizmis ki... yani aşkına karşılık vermemiş. Yani zamanla kadının ona olan aşkını yok etmiş.
Ben: senin gibi mi?
Bunu söylerken işaret parmağımı kaldırarak onu gösterdim. Söylediğim cümle çok fazla anlam taşıyordu. Tek bir farkla... benim ona olan aşkım ölmemişti henüz.
Jin: neyden bahsediyorsun?
Ben: onun gibisin yani onun gibi ifadesiz... onun kadar sert... ortak yanlarınız çok fazla.
Jin: saçmalama.
Eliyle elimi aşağı doğru ittirdi. Dolayısıyla yanmış olan elim acımıştı.
Ben: ahhh! acıdı.
Jin: birşey mi oldu eline? B-ben bir şey mi yaptım?
Ben: hem evet hem de hayır ama neden bu kadar telâşlandın?
Jin: telâşlanmadım ben elini ver.
Elimi göstermemek için arkama sakladım ama o yine elimi yakalamıştı.
Jin: çok kötü yanmış. Nasıl becerdin bunu...
Bunun bir soru olmadığını sanarak cevaplamadım. Jin oturduğu yerden kalkarak ilk yardım çantasını getirdi. Elime kremi sürerken bende yüzümü buruşturuyordum. Fazlasıyla acıyordu. Sardıktan sonra çantayı yerine bırakıp tekrar yanıma geldi.
Ben: yapmana gerek yoktu.
Jin: canım istedi diye yaptım.
Ben: buradaki herşey senin bir şeyi isteyip istememene mi bağlı?
Jin: evet
Ben: ah sinir bozucusun.
Ona sırtımı döndüm. Bana aldırmayarak odasına yöneldi, koridordan dönmeden önce bana seslendi.
Jin: bu arada uyanıktım.
Ben: ne?
Jin: o gün beni yanağımdan öperken uyanıktım.
Ben: ciddi misin?
İşte şimdi yerin dibine girmemek için hiçbir sebebim kalmamıştı...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Bu hikayeye emek harcadım cidden. Oy verir misin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yüzlü ※ Kim Seok Jin ✅(Düzenlemede)
FanfictionKİTABI OKUMA! BÖLÜMLERİ YAYIMDAN KALDIRIP TEKRARDAN ATACAĞIM! Özel bölümler hazırlanacaktır! Beklemede kal~ "Sen tam bir iki yüzlüsün! Hayatımı mahvettin! Artık gitmek istiyorum!" Hayatımı mahvetmiş sayılmazdı çünkü onu babam zaten yıllar öncesinde...