~20~

805 64 13
                                    

Bölüm şarkısı: Whalien 52

20. Bölüm(ufak rica)

Gece cırcır böceklerinin sesiyle kendimi rüyanın tatlı kolları arasına bıraktım...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Gıcık alarmımın yine gıcık sesiyle saat 7:00 da uyandım. Göz bandını taktigimi tamamen unutmuş olacağım ki ilk kalktığımda küçük bir macera yaşadım.

Ben: ya hala gece mi? Ben alarmı 7 ye kurduğumu sanıyordum oysa. Yoksa burada saat 7 de gün ağarmış olmuyor mu?

Ellerimi dümdüz öne doğru tutarak temkinli bir şekilde yürümeye çalışıyordum.

Ben: lamba nerede ya?

Serçe parmağımı komidinin kenarına çarpmamla zıplamam bir oldu. Bir yandan ayağımı tutarken aynı anda zıplıyordum. Biranda yere çakıldım. Sanırım birine çarpmıştım.

Jin: salak mısın?

Jin bunu dedikten sonra göz bandını bir çırpıda çıkarıp gözlerini bana dikti.

Ben: ben onu hangi ara taktım ya?

Jin: bunları boşver de gidip kahvaltı hazırla 6 dakika kaybettik.

Ben: tamam be kızma.

Ayağa kalkıp oflayarak saçımı başımı düzelttim. Ayağıma civcivli terliklerimi geçirdikten sonra mutfağa ilerledim. Yumurta rulosu gibi basit bir şeyler hazırlayıp masaya dizdim.

Ben: kahvaltı hazır jin bey!

Jin bey? Nedense kulağa komik ama soğuk geliyordu. Jin kapıda bana kızgın bir şekilde bakıyordu.

Jin: bana resmi bir şekilde hitap etme gıcık oluyorum.

Bu benim elime geçen güzel bir bilgiydi. Yine aynı şekilde jin ile ben karşı karşıya oturup konuşmadan yemeğe başladık. Bu sessizliği bozan ben oldum.

Ben: jin evde eksikler var. Ben dışarı çıkamayacaksam kim alacak?

Jin: o kadar da aptal değiliz kapıdaki korumalara söyle.

Ben: bir şey daha soracağım.

Jin bakışlarını tavana çekerek sabır dilemişti. Tuttuğu nefesini vererek bana döndü.

Jin: çok soru soruyorsun... sor hadi

Ben:  artık bu evde yaşayacaksam maaşın ne anlamı kaldı?

Sanki bunu sormamı bekliyormuş gibi hemen cevap verdi.

Jin: maaş almayacaksın. Kendini bu evin bir parçası olarak düşün. Herkesin ihtiyacı tek bir bütçeden yani benim paramla sağlanacak.

Ben: peki... bu arada sen kaçta işe gidiyorsun?

Jin ateş fışkırtan gözleriyle bana baktı.

Jin: 8 de.

Ben: kaçta geliyorsun?

Çatalını zeytine bir hışımla daldırıp bana döndü. Evet kaşınıyorum haklısınız.

Jin: 16:00 da başka sorun olsada cevaplamayacağım haberin olsun.

Aishh! tamam be ne gıcık bir şey bu.
Jin kahvaltısını ettikten sonra üstünü giyip çıktı. Bende bundan faydalanarak eksik listesini çıkardım.
Kapıyı açtığımda korumalar bana bakmıştı.

Ben: ş-şey eksik listesini çıkardım da

Koruma: tamam biz alırız eksikleri.

Ben: sizden bir ricam vardı. Bana bir gitar alır mısınız?

Koruma: gitar?

Ben: evet lütfen bakın annemin ölmeden önce bana yazmış olduğu şarkıyı çalmadan ölmek istemiyorum. Listenin altında numaram var. Baktığınız gitarların resmini bana atın ben size söylerim hangisini alacağınızı.

O kadar çok konuştum ki çenem ağrıdı.

Koruma: peki siz nasıl isterseniz.

Teşekkür edip kapıyı kapattığımda mutluluktan dans etmeye başladım. Odama koşup müzik defterimi çıkardım. Ah ne uzun zaman olmuştu açmayalı... telefonuma gelen mesajla yerimde zıpladım. Bu mesaj ne korumaların attığı resimdi ne de jinden gelen bir mesajdı bu...

~_~_~_~_~_~_~_~_~_~_~_~
Arkadaşlar bu bir ara bölüm sayılır ona göre iyi okumalar...

İki Yüzlü ※ Kim Seok Jin  ✅(Düzenlemede)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin