Bölüm 3

212 9 2
                                    

5 YIL SONRA...

Veysel Albay eşi Gaye'yi ziyarete gidiyordu. Giderken bir demet papatya aldı.  Çok severdi Gaye papatyaları.  Her şeyin olduğu gibi çiçeğin de sadesini severdi. Bir keresinde arabalarıyla yolculuk yapıyorlardı.  Gaye yol kenarındaki papatyaları  görünce :

Veysel , hayatım biraz durur musun ? Papatya toplasam olur mu ?

Papatya mı ?

Ne olur  Veysel. Çok uzun sürmez.

Peki peki tamam. Topla bakalım papatyalarını.

Gaye neşeyle papatyalara doğru koştu. Onları incitmekten korkarcasına nazikçe koparıyordu. Bir demet topladı. Papatyaların kokusunu içine çeke çeke arabaya doğru geldi. Arabaya bindiğinde Veysel :

Ah senin şu papatya sevdan 

Ne yapayım hayatım çok seviyorum. Güzel değiller mi ama ?

Sen varken eh işte biraz.

Gaye utanarak gülümsedi.

Veysel bu anıyı hatırladı ve gülümsedi. Bu küçük anın bile onun için bu kadar değerli olabileceğini bilmiyordu. Bunları düşünerek yolu bitirmiş ve  Gaye'nin yanına gelmişti . Siyah , yüksek , demir kapının  önünde duruyordu.  Kapıyı açtı ve içeri girdi. Etrafta kendini bilmeden dolaşan insanlar vardı. Gülüyorlardı , kendi kendilerine konuşuyorlardı. Kim bilir ne yaşamışlardı da buradaydılar. Hangi olay yada kim onların ruhlarında , akıllarında derin izler bırakmıştı ki kendilerini bile kontrol edemeyecek hale gelmişlerdi ?  Başını kaldırıp kocaman , ruhsuz , camlarında demir parmaklıklar olan binaya ve sonra da o binanın tabelasına baktı :

RUH ve SİNİR HASTALIKLARI MERKEZİ

İşte buradaydı biricik eşi Gaye'si. Papatyalar kadar narin , papatyalar kadar güzel olan kadın şimdi buradaydı. Kader örmüştü bir kere ağlarını. Elden ne gelirdi ki kabullenmekten başka. Kendini zorlayarak basamakları çıktı. 5 yıldır çıkıyordu bu basamakları ve 5 yıldır hala aynı zorlukla çıkıyordu. 2. kat soldan 2. oda No : 216. Ömrü boyunca unutamayacağı şeylerdi bunlar. Bir mıh gibi kazınmışlardı aklına. Çıkacağa da benzemiyorlardı.  Gaye'nin odasının kapısının önüne geldi. Kapıyı yavaşça açtı. pencerenin yanına koyulmuş bir yatak , yatağın baş ucunda 2 gözlü , küçük bir komodin , yatağın karşısında  da kahverengi  bir giysi dolabı vardı. Gaye yatağa oturmuş pencereden dışarıyı seyrediyordu. Dönüp bakmadı bile Veysel'e. Hiçbir tepki vermedi. Öylece oturdu. Veysel de Gaye'nin yanına doğru ilerledi. Yatağın bir ucuna ilişti. Uzun uzun onu seyretti.  5 yıl bir insanı nasıl bu kadar  yıpratabilirdi ? Daha kırklarındaydı  oysaki. Her sabah özenle taradığı kahverengi dalga dalga saçları , yumuşacık elleri yoktu artık. Eskiden hep gülen yüzünde şimdi bir tebessüm dahi yoktu. Gülüşü de diğer her şeyi gibi donuklaşmış , rengini kaybetmişti. 5 yıl önce oğlunu kaçıranlar sadece oğlunu değil Gaye'sini de çalmışlardı Veysel'den. İşte en ağır gelen de buydu. Değişmeyen tek bir şey kalmıştı Gaye'de. Masmavi  gözleri. Onlar hala 15 yıl önce aşık olduğu gibiydiler. Uçsuz bucaksız ve çocuksu. Veysel'in en çok özlediği şey ise sesiydi. 5 yıldır tek bir kelime dahi etmemişti . Mutfakta yemek yaparken söylediği şarkıları , ona seslenişini ne kadar da özlemişti. Sesini bir kerecik duyabilmek için neler vermezdi. Her gelişinde getirdiği papatyaları komodinin üzerindeki vazoya koydu. Ve yine her gelişinde yaptığı gibi ona bir gününü , neler yaptığını , bazen de bir anılarını anlatıyordu. Karşılık vermeyeceğini bile bile.İlk tanıştıkları günü anlattı.

Bu müzikle okumanızı tavsiye ederim :)

FEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin