Bozkurt timi karargaha geldi. Üniformalarını çıkarıyorlardı. Oktay Paşa en önemli görev demişti. Öyleydi de. Hepsi biliyordu bunun ne demek olduğunu. Dağlarda çatışmaktan daha zordu. Bir anneye , oğlunun ayağına taş değse yüreği yanan o anneye evladın şehit oldu demek . Bir eşe sevdiğin artık gelmeyecek demek. Bir çocuğa baban gitti . Artık kucağına koşamayacaksın . Saçlarını okşayamayacak baban. Canım kızım/ oğlum diyemeyecek sana. Nasıl söylenir ki ? Hangi yürek buna dayanır ? Hangi dil verebilir bu haberi ? O yangını belki söndürmezdi ama askerlerimizin intikamı alınmıştı. En azımdan verecekleri bu haber yüreklerini belki bir nebze olsun serinletebilirdi.
Merdivenleri yavaş yavaş indiler. Veysel Albay aşağıda onları bekliyordu. Askeri araca binip şehit evine doğru yola koyuldular. Hepsinin boğazında bir şey vardı sanki. Yutkunsalar da gitmiyordu. Araç yavaşladı ve tek katlı kerpiç evin önünde durdu. Evin camına yere kadar uzanan Türk bayrağı asılmıştı. Araçtan önce Veysel Albay ardından da timin üyeleri sırayla indi. Ağır adımlarla ilerliyorlardı. Onların geldiğini gören şehit annesi ayağa kalktı. Gözleri ağlamaktan kan çanağıydı. Ayakta zor duruyordu.
Nasıl oldu komutan oğlum ? Nasıl kıydılar benim kınalı kuzuma ? Ben onu gözümden sakınırdım. Yüreğimin yanıyor komutan oğlum yüreğim. Ben nasıl alışırım onu yokluğuna ? 5 yaşındaki minicik yavrusunun boynu bükük kaldı. Baban şehit oldu diyemedim komutan oğlum. Bir daha gelmeyecek diyemedim. Gelinim güçlü durmaya çalışıyor. Ama bilirim onun da içi alev alev . Ne zaman bitecek komutan oğlum ? Daha kaç ana evlatsız kaç evlat babasız kalacak ? Daha kaç ocağa ateş düşecek ? Benim kınalı kuzumun gözlerine toprak dolduranlar , o toprağın üstünde mi gezecek oğul ? De bana . Benim ciğerim pare pare olmuşken onlar nefes almaya devam mı edecek?
Anacım acınızı dindirmez biliyorum ama oğlunuzu şehit edenlerden hesabını misliyle sorduk.
Allah razı olsun oğul. Ayağınıza taş değmesin .
Saol anacım. Asıl senden razı olsun. Sizin yanınızda bizim yaptıklarımız ne ki. Hakkını helal et anacım.
Helal olsun oğlum.
Daha sonra Veysel Albay elini öptü şehit annesinin. Ardından da Bozkurt timinin diğer üyeleri. Hepsinin tek tek başını okşadı. Sanki oğlunun saçlarını okşar gibi. Hepsini tek tek alınlarından öptü. Sanki oğlunu öper gibi.
Bu vedadan sonra askeri araca bindiler. Kimse konuşmuyordu. Bu suskunluk içinde karargaha vardılar. araçtan inip karargahın merdivenleri önünse sıraya geçtiler.
Rahat arkadaşlar. Hepiniz yoruldunuz. İstirahat et Bozkurt.
Emredersiniz komutanım !
Herkes üstünü değiştirmek için karargaha girdi. Bu sırada karargahın önünde bir taksi durdu. İçinden Batur Astsubay indi. Tedavi sürecinden dolayı epeydir gelememişti buraya. Başını kaldırdı. Karargahı izledi bir süre. Ne günleri geçmişti burada. Gözleri doldu. Her şeye rağmen şikayet etmiyordu etmezdi de. Yine olsa yine aynı şeyi yapar bacağını gerekirse canını seve seve feda ederdi. Duygularından sıyrılıp karargahın bahçesinden içeri girdi. Birkaç adım ilerledi. Atatürk büstünün önünde durdu. Büstün yanında göndere çekilmiş Türk bayrağı nazlı nazlı salınıyordu. Tıpkı o gün ki gibi. Tıpkı hep olduğu ve olması gerektiği gibi. Tam burda etmişti özel kuvvetler yeminini. Hala dün gibi aklındaydı. Birkaç adım daha attı karargahın arkasına doğru. burada çeşitli parkurlar vardı. Eğitimlerini genelde burada yaparlardı. Çömezken az çektirmemişti Murat Yüzbaşı. O anları hatırlayınca gülümsedi. Sonra tekrar geldiği yönden gitti ve karargahın nüne geldi. Merdivenleri çıkmaya başladı. Koridorda ağır adımlarla yürüyordu. Karşıda Veysel Albay'ı gördü. Veysel Albay Batur Astsubay'ı görünce adımlarını sıklaştırdı ve yanına geldi.
Astsubayım hoşgeldin. Nasılsın ?
İyiyim komutanım sağ olun. Bir haber vermeye geldim size. Daha doğrusu davet.
Öyle mi ? Konu nedir astsubayım ?
Nasipse evleniyorum komutanım. Gelirseniz bizi çok mutlu edersiniz.
Çok sevindim evlat. Elbette gelirim.
Sağ olun komutanım.
Timin yanına gittin mi ?
Hayır komutanım. Şimdi uğrayacağım yanlarına.
Elini Batur Astsubay'ın omzuna atarak :
Onlar da çok özlediler seni. Aslına bakarsan hepimiz özledik.
Başına öne eğdi bir süreliğine . Sonra tekrar kaldırıp :
Ben de ... Ben de sizi çok özledim komutanım. Ama kaderde böylesi varmış. Yanlış anlamayın . Şikayet ettiğimden değil. Yine olsa yine aynı şeyi yapardım. Ama Bozkurt timiyle ve sizinle birkaç yıl daha geçirebilsem fena olmazdı.
Burası senin yuvan astsubayım. Bu ocağın kapıları sana her zaman açık. Ayrca böyle bir günde hüzünlenmek yok. Bu bir emirdir anlaşıldı mı asker ?
gülümseyerek :
Emredersiniz komutanım !
Şimdi haberi, verme sırası Bozkurt timindeydi. Yanından geçen bir eri durdurup nerede olduklarını sordu. Erden hangarda oldukları yanıtını aldı.
Birkaç dakika sonra hangarın önündeydi. Sivil kıyafet gitmiş , çay içiyorlardı. Demek ki biraz sonra çıkacaklar diye düşündü Batur Astsubay. Çünkü Bozkurt timinin geleneğiydi bu. Her görevden dönünce , eve izne gitmeden önce mutlaka hangarda çay içilirdi.
Batur Astsubay'ı gören Tufan Başçavuş :
Ooo Batur Nerelerdesin sen oğlum ?
diyerek koştu ve Batur Astsubay'a sarıldı.
Tedavi süreci falan derken anca vakit bulabildim Tufan abi.
Tim de yanlarına geldi. Murat Yüzbaşı kollarını açıp ileriye doğru birkaç adım gitti ve sarıldı.
Kardeşim.
Komutanım.
Özlettin kendini.
Ben de sizleri çok özledim komutanım.
Çağrı Yüzbaşı :
Batur Kusura bakma çok fazla yanında olamadık. Biliyorsun bizim mesleği.
Estağfurullah komutanım. Siz yapacağınızı yaptınız. Daha ne yapacaksınız.
Tedaviyi kasdediyorsan duymamış olayım. Bozkurt timiyiz oğlum biz.
Kardeşiz lan. Birimiz düşerse birimiz kaldırır.Eyvallah komutanım. Eksik olmayın.
Barbaros Çavuş :
Heyt be ! Bozkurt yine bir arada.
Hepsi yuvarlak oluşturup aynı anda sarıldılar .
Ayrıldıktan sonra Batur Astsubay :
Komutanım ben buraya size bir haber vermek için geldim. Düğünüm var arkadaşlar. Hepinizi eksiksiz bekliyorum.
Polat Teğmen :
Vaay Batur sonunda damat oluyorsun demek.
Öyle komutanım.
Murat Yüzbaşı :
Eee sözümüzü tutma vakti gelmiş o zaman. Şöyle karşılıklı bir harmandalı oynarız.
Komutanım o hayallerde kalacak artık.
İtiraz istemiyorum Batur . O harmandalı oynanacak . Anlaşıldı mı !
Emredersiniz !
Yüzünde bir gülümseme oluştu Batur Astsubay'ın.
Murat Yüzbaşı :
Ha şöyle ! Damat olacaksın oğlum sen . Güleceksin. Mutlu olacaksın.Hep birlikte inşallah komutanım. İzninizle gideyim ben. Malum düğün işleri.
Tabi kardeşim bak işine.Batur Astsubay kapıya doğru ilerledi. Tam gidecekken arkasını döndü ve el salladı time. Tim de ona. Daha sonra tim alkışlarla tezahürat yaptı
En büyük damat bizim damat !
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEDA
RandomFeda... Vatan uğruna feda edilmiş ve edilmeye de hazır olan binlerce canın öyküsü ... Veysel Albay'ın yüreğinde açılan ve kapanmayan kocaman bir yara... En büyük aşkları vatan olan bu adamları tanımaya hazır mısınız ? Onlar ay yıldızlı al bayrağın...