Bölüm 9

72 3 7
                                    


1 hafta sonra

Gaye gideli 1 hafta olmuştu. Ama Veysel Albay'a göre 1 asır. Ne kadar da özlemişti. Gaye'nin yokluğu yüreğinde kocaman bir boşluk olmuştu. İçine  dünyaları da koysa dolmayacak bir boşluk. 1 haftadır karargaha gitmiyordu. Oktay Paşa toparlanması için izin yazmıştı. Her gün tıraş ettiği yüzünü şimdi tıraş etmiyordu. Saçı sakalı birbirine girmişti. Gaye hastaneye yattığından beri odalarına hiç girmemişti. Girememişti. Hele bir de ölümünden sonra girecek cesareti kendinde bulamamıştı. Ama  bugün bir şey vardı. Farklı bir şey. İçinden bir ses ona odaya girmesini söylüyordu.  Odalarının önüne geldi. Kapının kolunu yavaşça çevirdi. Kapı açıldı. Kapıyı itip ardına kadar açtı. Gaye'nin kokusu geldi sanki burnuna. Sanki hala buralarda bir yerlerdeydi.

Her şey Gaye'nin en son bıraktığı gibiydi. Yatağın yanındaki komidinin üzerinde dibinde kahve telvesi olan bir fincan  duruyordu. Yanında da Gaye'nin en son okuduğu ama bitiremediği kitap ve üzerinde de okuma gözlüğü vardı.  Komidinin ilk çekmecesinde Gaye'nin günlüğü dururdu. Çok merak etmiş , ama hiç okuyamamıştı. Belki artık okurdu. Günlüğün boş bir sayfasını açtı ve yazmaya başladı:

Gaye'm ,  sevgilim. Bugün tam 1 hafta oldu sen gideli. Sensiz geçen tam 1 hafta. Sen gittiğinden beri ben , hiçbir yere ait değilim. Benim vatanım senmişsin meğer. Gaye'm sen benim baharım sen benim sol yanım. Sensizlik uçsuz bucaksız bir çölde  susuz kalmak gibi. Ya da hiç bilmediğim bir denizde pusulasız. Sen benim yaşama sevincimmişsin meğer. Sen gidince kör oldum sanki. Hayata kör , yaşamaya kör. Her şey rengini kaybetti. O çok sevdiğin papatyalar bile kara görünür oldu gözüme. Sen onları toplamadıktan sonra ne anlamı vardı ki papatyaların ? Sen kokmayacaklarsa eğer , bana neydi ki papatyalardan ? 

Tüm varlığım senmişsin benim. Sen benim evim , sen benim yurdum , sen benim ruhum. Bu toprak çoraklaştı artık. Tek bir ot bile yetişmez , yetişemez. Kökünden kurumuş dallara , bir daha bahar gelmez. Kim tez zamanda ölmek ister ? Ben istiyorum. Ucunda seni görmek varsa eğer , ölümde hoş gelir. Allah'ın izniyle intikamını alır almaz yanındayım söz. İntikamın içimde bir köz. Söndürmeden gelemem. Bekle beni sevdiğim. Her akşam sabırla , görevden dönmemi beklediğin gibi.

Geleceğim sevdiğim. Geleceğim.

Kalemi de arasına koyarak günlüğü kapattı. Yerine koydu. Kapı çaldı. Ağır adımlarla kapıya doğru yürüdü. Kapı ısrarla çalmaya devam ediyordu.  Kapıyı açtı. Gelen Oktay  Paşa'ydı. Veysel Albay eliyle içeriyi gösterek :

Buyrun komutanım.

Oktay Paşa içeri girince Veysel Albay ardından kapıyı kapattı. Birlikte salona geçtiler.

Nasılsın Veysel ?

İyiyim diyip size yalan söylemek istemiyorum komutanım. 

Görebiliyorum. Kendini iyice bırakmışsın.

Ben battım komutanım. Dibe battım ve çıkabilir miyim bilmiyorum.

Yapma Veysel. Bacağına kurşun saplanmasına rağmen yaralı askerini sağlık ocağına kadar kucağında yaşıyan adam mı söylüyor bunları ? Veysel senin mesleğin ne ?

Komutanım  lütfen.

Mesleğin ne dedim Veysel.

Özel kuvvetler  komutanlığında sizin emrinizde bir albay komutanım.

Evet. Bir albay. Üstelik bordo bereli. Özel kuvvetler komutanlığının en seçkin timi olan Bozkurt timinin komutanı. Sen bir bordo berelisin. Yani bir savaşçı. Biz en zor şartlarda mücadele etmek için eğitildik.  Savaşmadan ölmek bize hak değildir.  Biz savaşmadan kaybetmeyiz Veysel. Biz sadece kurşunlarla savaşmayız albayım. Hayatın karşımıza çıkardığı güçlüklerle de savaşırız. Savaşırız ve onları yeneriz. Anlaşıldı mı albayım ?

Emredersiniz komutanım !


FEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin