Bölüm 16

57 2 2
                                    

Telefonu  çaldı. Arayan Esma'ydı.

Nasılsın ?

İyiyim de şuan çok önemli bir işim var. Sonra arasam seni olur mu ?

Benim de sana söylemem gereken önemli bir şey var.

Ne oldu ? Kötü bir şey mi var ?

Endişelenme iyiyim. O kırmızı güllerden yine geldi. Sınıfta masamın üzerindeydiler. İçinde de bir not vardı.  '' Yapmak istediklerini ertrleme.  Ölümün ne zaman uğrayacağını bilemezsin. ''  yazıyordu.  Ben bu gül işinden iyice kuşkulanmaya başladım Murat. 

Merak etme. Halledeceğim. Başka şüphelendiğin bir şey oldu mu ? 

Bir de bi kadınla çarpıştım sadece.

Nasıl biriydi bu kadın ?

Orta boylu ,  30'lu yaşlarda  ,  kumral  tenli. Ha bir de  siyah saçlı ve yeşil gözlü bir kadın. 

Tamam canım. şimdi kapatmam lazım. Başka şüpheli bir şey sezersen  hemen beni ara.

Tamam canım. Görüşürüz.

Murat Yüzbaşı'nın kan beynine sıçradı. Hızlı adımlarla Veysel Albay'ın odasına doğru yürüdü.  Kapıyı çalıp içeri girdi.

Komutanım çok acil bir durum var.

Ne oldu Murat ? ( Karşısındaki koltuğuy göstererek ) Geç otur anlat.

Komutanım geçen sene Hakkari'de öldürdüğümüz terörist başı Behram vardı.

Evet.

Kırmızı listede aradığımız  Jiyan onun karısıymış. Az önce bir flash bellek  geldi bana Jiyan'dan. Behram'ın intikamından falan bahsediyordu. Hep buralarda bir yerlerdeymiş komutanım.  Esma'yı , öğretmen olduğunu , hatta nişanlı olduğumuzu bile biliyor.  Esma'yı da şehit edilen 74 öğretmenin yanına göndereceğini söylüyor. Bundan sonra da video kesiliyor.

Allah kahretsin !  Nasıl bu kadar yaklaşmış size , bize.  Son zamanlarda  şüpheli bir şey farketmiş miydin yüzbaşım ?

Evet komutanım.  Bu sabah karargaha gelmeden Esma2ya uğradım. Bir buket kırmızı gül gelmiş. O  da benim gönderdiğimi sanmış.  Ama ben göndermedim komutanım.  Sonra Esma'nın sınıfındaki masasında yine kırmızı güller varmış.  Bu sefer içinde not da varmış. '' Yapmak istediklerini etleme . Ölüm yakın.. '' gibi şeyler yazıyormuş.  Bir de bi kadınla çarpışmış. Nasıl biri olduğunu sordum . Birebir Jiyan'ı tarif etti.  Bu Jiyan sandığımızdan çok daha yakınımızda komutanım.

Güvenlik önlemlerini arttıralım yüzbaşım. Sizin  evin önüne ve Esma Hanım'ın evinin önüne  birkaç polis arkadşımızı koyalım.  Annenlere  ve Esma Hanım'a söyle evden gerekmedikçe çıkmamaya çalışsınlar. En azından tehlike geçene kadar.  Bu tiplerin ne yapacağı belli olmaz.

 Haklısınız komutanım.  Müsadenizle  ben şu dediklerinizi yapayım. 

Tabi yüzbaşım. Müsade senin.

Veysel Albay'ın gözüne takıldı masasının üzerindeki aile fotoğrafları. Fotoğrafı eline aldı  Baran'ın ilk doğum gününde çekinmişlerdi. Gaye'nin üzerinde beyaz üzerine mavi çiçekli bir elbise vardı.  Saçlarını omuzlarına salmıştı.  Baran'ın üzerinde de bebe mavisi bir takım vardı.  Gaye en çok maviyi sevdiğinden  Baran'ın kıyafetleri kendininkiler gibi genelde maviydi. Kendi üzerinde de beyaz bir gömlek , kemik rengi bir pantolon vardı.  Ne kadar da içten gülmüşlerdi.  Bilhassa Gaye. Zaten hep böyle sıcacık gülerdi.  Bakanın içi ısınırdı.  Yıllar önce  bu gülüşüne bir de  deniz mavisi gözlerine  aşık olmuştu.  O doğum günü birlikte geçirdikleri en mutlu gündü.  Zaten ondan sonraki yıllarda mutlu olmalarına fırsat bile berilmemişti.  Şuan  o güne dönmek istiyordu.   Dönmek ve orada kalmak.  Ama olmuyordu.   Ne gidenler geri geliyordu ne de geçen zaman.

Gaye'nin yokluğunu şimdi daha çok hisseder olmuştu. Son 5 senesinde yanında değilfi  Gaye Veysel!in.  Ama oradaydı , vardı.  '' Varlığı bile ne çok güç veeriyormuş meğer '' diye düşündü.   '' Keşke gitmeseydi de beni hiç bilmeseydi. Tek kelam etmeseydi. Hatta yüzüme bile bakmasaydı.  Ama burda olsaydı. Gözlerinin denizinde boğulsaydım. Saçlarını okşasaydımç Kokusunu içime çekseydim. Niye gittin be Gaye'm  ? Niye ''

Şimdi kökleri zayıf bir çınar ağacı gibiydi. Her esen rüzgarla bir dalı kırılıyordu.  Her gün bir dal daha. Oysa dışardan ne kadar güçlü , sarsılmaz görünüyordu.  Fotoğraftaki Gaye'yi , doyamadığı biricik oğlunu okşadı , öptü.

Canım oğlum , biricik sevgilim. Elbet buluşacağız. Elbet bir gün.


Akşam oluyordu. Sultan Hanım yemek telaşındaydı. Esma'yı yemeğe davet etmişti. Bu yüzden de her zamankinden daha çok yemek yapmış , masayı donatmıştı.

Bir yandan yemeği karıştırıyor , bir yandan da oğlu Şafak'a sesleniyordu :

 Oğluum ! Yengeni ara bakalım. 8'de gelirim demişti.  Saat 8 buçuk oldu. Hala gelmedi. Bir şey mi oldu acaba ?

Ne olacak anne. Hazırlanamamıştır. İlerdeki müstakbel kayınvalidesiyle yemek yiyecek kadın. Ne giyeceğine karar verememiştir. Klasik kadın halleri.

Aman sen de. Arayıver işte. Eksilmezsin ya oğlum.

Tamam Sultan'ım tamam. Kızma. Arıyorum şimdi.

Ha şöyle . Anne sözü dinle biraz canım.

Şafak Esma'nın numarasını tuşladı ve telefonu kulağına götürdü. Telefon çalıyordu ama açan yoktu. Kapattı. Tekrar aradı. Ama sonuç değişmemişti. Şimdi o da meraklanmaya başlamıştı. Belki haberi vardır diye bu sefer de abisini arıyordu.

Alo abi yengemle konuştun mu hiç ? Yemeği bizde yiyecekti. Aradım ama açmadı.

En son saabah konuştum. Duşta falandır. Duymamıştır.  Yakınlardayım zaten. Evine bir bakayım haber veririm  size. 

Tamam abi.

Karargahtan çıktı. Arabasına bindi. Hızlıca Esma'nın evine sürdü.  Çbucak evin öününe gelmişti.  Arabadan indi.  Güvenlik için koyulan polisler  şehit edilmişlerdi. Hemen eve koştu Yerde kan izleri vardı.  Eşyaların kimi kırılmış , kimi etrafa saçılmıştı. Yere çöktü. Başını ellerinin arasına aldı.

Jiyan amacına ulaşmıştı.



FEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin