BÖLÜM 7

115 3 0
                                    

Nasıl komutanım ? Nasıl olmuş ? Ne zaman olmuş ?

Veysel Albay :

Telefonda olmaz yüzbaşım. Karargaha gel.

Tamam komutanım hemen geliyorum.

Murat Yüzbaşı sinirlenerek ayağa kalktı , bağırdı ve masaya bir yumruk indirdi.

Çağrı Yüzbaşı :

Ne oldu Murat ? Kötü bir şey mi oldu ?

Murat Yüzbaşı cevap vermedi. Hışımla masadan kalktı , yola çıktı. Karşıdan gelen bir taksiyi durdurdu ve bindi.

Grup komutanlığına , dedi.

Gözleri dolu doluydu Murat Yüzbaşı'nın. Aklından binbir düşünce geçiyordu. Bunlardan en kötüsü nişanlısı Esma'ya bir şey olma ihtimaliydi. Esma Şırnak'ta bir köy okulunda öğretmendi. O da Murat Yüzbaşı gibi mesleğine aşıktı. Arkadaşlarının çoğu doğu görevine burun kıvırmıştı. O ise koşa koşa gitmişti. Vatanını doğu-batı olarak ayırmazdı. Al bayrağın gölgesinin düştüğü her yer vatandı.

Murat Yüzbaşı karargaha vardı. Taksinin parasını ödedi. Koşar adım Veysel Albay'ın odasına çıktı. Kapıyı çaldı ve içeri girdi.

Gel yüzbaşım.

Komutanım nasıl olmuş ne zaman olmuş ? Anlatın ne olur.

Bilgi az önce geldi. Bu vatana gözünü dikenler bu kez de Esma Hanım'ın çalıştığı ilkoklu hedef almışlar. Ayakta zor duran okul atılan bombalarla yerle bir olmuş.

Murat Yüzbaşı o sırada yumruğunu sıkmış  onu ısırıyordu. Veysel Albay sözlerine devam etti.

Neyseki o sırada Esma Hanım ve öğrencileri bahçedeymişler. Ölen olmamış ama yaralılar varmış. Bunu söylemeye dilim varmıyor ama malesef Esma Hanım'ı rehin almuşlar.

Lanet  olsun. Komutanım hemen çıkalım komutanım Esma'yı alalım oradan.

Sakin ol yüzbaşım . Alacağız Esma Hanım'ı. Timi de al hemen harekete geçin.

Emredersiniz komutanım.

Murat Yüzbaşı odadan çıktı. Bozkurt timini bahçede topladı. Murat Yüzbaşı'yı gören bozkurt timi hazır ola geçti.

Murat Yüzbaşı :

Bozkurt Şırnak'taki köy okulunu basıp Esma'yı rehin almışlar. 5 dakikanız var bozkurt. Yalnızca 5 dakika. 6 değil 5 dakika. Anlaşıldı mı ?

Emredersiniz komutanım.

5 dakika içinde bozkurt timi tam teçhizat hazırdı. Hemen helikoptere binip uçuşa geçtiler.

Dağda ;

Eee öğretmen burada da bağıra bağıra söyleyebilecek misin o marşı ? İmir'in dağında çiçek mi açıyordu neydi ?

İzmir marşının yeri , zamanı yoktur. Her zaman , her yerde , her koşulda aynı gururla aynı coşkuyla söylenir.

Bayılıyorum sizin şu vatan , millet sevginize ha. Birazdan gebereceksin hala vatan derdindesin.Gelsin de kurtarsın bakalım seni o çok sevdiğin vatanın , bayrağın dedi terörist gülerek. Esma öğretmenin alnına silahı dayadı.

Diz çök !

Ben Allah'tan başka kimsenin önünde diz çökmem.

 Arkadan bir terörist Esma öğretmenin bacaklarına sertçe vurdu. Dizlerinin üstüne düştü Esma öğretmen.

Al bayrağın gölgesinde yaşamak da şerefti ölmek de şeref. Deniz gözlü , boz yeleli , bozkurta selam olsun. Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü ve rasülüh dedi be gözlerini yumdu. Bir el silah sesi duyuldu. Esma öğretmenin alnına silah dayayan terörist başından vuruldu. Bzkurt timi gelmişti. Esma öğretmen silah seslerini duyunca yere yattı. Bozkurt timi de bu sırada oradaki bütün teröristleri temizlemişti bile. Murat Yüzbaşı hemen Esma'nın yanına koştu. Yerden kaldırdı. Ellerindeki ipi çözdü ve ardından sarıldılar.

Esma iyi misin ? Bir şeyin var mı ?

İyiyim merak etme canım.

Çok korktum Esma. Seni  kaybetmekten çok korktum.

Murat Yüzbaşı Esma'ya tekrar sarıldı ve saçından öptü. Tufan Başçavuş '' Komutanım telszi'' diyerek telsizi uzattı. '' Veysel Albay hatta.''

Murat Yüzbaşı telsizi alıp :

Komutanım.

Murat iyi haber vardır umarım.

İyi haber komutanım. Esma'yı sağ salim kurtardık.

Çok şükür yüzbaşım. Hepinizi yürekten tebrik ediyoeum.

Saolun komutanım.

Helikopterin sesi duyulmaya başladı. Çok  geçmeden  de iniş yaptı. Murat Yüzbaşı kolunu Esma'ya attı. Bozkurt timiyle birlikte helikoptere doğru yürüdüler.

Karargaha varmışlardı. Hepsi epey yorulmuştu. Veysel Albay da istirahat emri vermişti. Yavaş yavaş evlerine dağılmaya başladılar. Esma ve Murat Yüzbaşı kol kola Murat Yüzbaşı'nın arabasına doğru yürüdüler. Arada bir birbirlerinin gözlerine bakıp gülümsüyorlardı. Arabaya bindiler.

Murat Yüzbaşı Esma'ya dönüp :

İkimiz de fazlasıyla yorulduk. Güzel bir akşam yemeğini hak ettik bence.

Esma gülümseyerek :

 Bence de , dedi.

Her zaman gittikleri küçük lokantaya gittiler. Burası küçük , salaş ama sıcacık bir yerdi. Duvarlarında Atatürk resimleri vardı. Ayrıca saksılara dikilmiş kırmızı karanfiller saksılarıyla birlikte duvardaki çivilere iplerle bağlanmıştı. Çoğu mekanda olduğu gibi burada en güncel pop şarkılar çalmazdı. Eski , güzel şarkılar yankılanırdı hep. Kemal Usta'nın emektar gramafonu kimi zaman ah ne güzel seni sevmek , kimi zaman da fikrimin ince gülü diye usul usul mırıldanırdı.

Soldan ilk masaya oturdular. Siparişleri verdiler. Beklemeye koyuldular. Birbirlerine bakıp bakıp gülümsüyorlardı hala. Artık diller susmuş , yürekler dile gelmişti sanki. Derken bir şarkı çalmaya başladı.

Nazende sevdiğim yadıma düştün...

Esma :

 Bak Murat o şarkı.

Evet. Gök delinmişçesine yağan yağmurdan kaçıp ikimiz de buraya sığındığında çalan müzik. Bir nevi tanışma müziğimiz. Tüm masalar dolu sadece bir masa boş olunca oraya  karşılıklı oturmak zorunda kalmıştık. Birer kahve söylemiştik. Benimki sade seninki orta şekerli. Birbirimize kaçamak bakışlarla bakıp hiç konuşamamıştık.

Murat Yüzbaşı  tanıştıkları günü bütün ayrıntılarıyla hatırlayıp anlatınca Esma tekrar aşık oldu Murat Yüzbaşı'ya. Bir şey söylemedi. gülümsemekle yetindi.

Bu sırada yemekler gelmişti. Yemeklerini yemeye başladılar. Biraz zaman geçti. Yemekleri bitti. Tam hesabi ödeyip kalkacakları sırada bir şimşek çaktı. Ardından bardaktan boşanırcasına yağmur  yağmaya başladı.

Mura Yüzbaşı :

Hadi birer kahve içelim.

İçelim.

Birbirlerine gülümsediler ve arkalarına yaslandılar.





FEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin