°•°•°•Bazı şeyler nasıl anlatılır bilemiyorum. Yanlız olmak gibi, istemediğin bir hayatı yaşamak gibi, acı çekmek gibi. 'Acı çekmek' şu iki kelime dahi anlatamazken içindekini, nasıl kelimeleri bir araya getirip beni anlatan cümleler dökebilirim ki ortaya. Sanki kalbimin üzerine sıcak bir kurşunu eritip döküyorlar gibi. Hayır...Hayır, Kalbime faça atıp kezzap döküyorlar gibi. Anlatamıyorum işte, hiç biri olmuyor. Eriyorum, tükeniyorum, yeniliyorum sanki şu hayata, insanlara.
Gerçekten canım dediğim insanların. Canımı yakmasına dair bile bir çok cümle sarf edebilirken, nasıl acı çektiğimi anlatamıyorum.
Cahit zarifoğlu da anlatamamış zannedersem ki sadece
"ne çok acı var " demiş.
Sahi ne çok acı var şu hergün ölmek istediğimiz dünya da ne çok acı var.
Ne çok kalp kırıklığı, ne çok yanlızlık var, Ne çok kötülük.
Ne erkek ne kadın ağlamaktan utanmamalı tabii. Ama ya ağlayamamak, ya artık çok dolduğun için yada artık halin kalmadığı için ağlayamıyorsun.
Hani ağlarsan, bir nebze rahatlayacaksın belki ama ona bile gücün kalmamış artık. Güçlü kalmak istiyorsun. Ama oda olmuyor...
Ölmek istiyorsun; Annen için yapamıyorsun.
Ölmek istiyorsun; Ya ölemezsem diyorsun.
Ölmak istiyorsun; " bir ihtimal ya hikayenin sonunda mutluluk varsa" deyip umut ediyorsun.
Yapamıyorsun, Hergün biraz daha kırık dökük, hergün biraz daha yaralı, hergün biraz daha yorgun, hergün biraz daha bitik bitik bekliyorsun Eceli...°•°•°•°•HuzeyfeMucahit
......
Genç adam okuduğu kitabın kapağını kapatarak yerine bıraktı. Çok güzel yazıyordu, içine işliyordu tüm sözleri kendisini anlatıyor gibiydi. Sanki yazar kendisinin duygularını dökmüştü sayfalara.
Uzandığı yatakdan ayaklandı sevdiğini son gördüğü günün üzerinden, günler geçmişti bı hareketlilik yoktu, bir haber bir bilgi yoktu ona dair, içi içini kemiriyordu ama ne yapacağını bilemiyordu. Sevdiğine gidecekti yine, tekrar tekrar bekleyecekti, konuşacak onu tekrar kazanacaktı.
Ezberlediği yolu kırık kalbinde umutlarla gitti Hazar.****
Asiye son zamanlarda yaşadıklarının verdiği yorgunluğu biraz üstünden atabilmişti, artık eski hayatına, Hazar'dan önceki sakin hayatına geri dönmek istiyordu. Zordu belki ama olmalıydı.
Odasından çıkıp mutfakta olan annesinin yanına gitti yemek yapan annesine sarılıp öptü.
"Ellerine sağlık Fatma sultan" dedi genç kız."Sağol güzel kızım" dedi Fatma kızına gülümseyerek.
Birlikte yemekleri hazırlayıp sofrayı kurdular, genç kız salonda oturan babasınıda çağırıp oturdular sofraya.
Ahmed bey, zayıflamış ama ona hâlâ herzamnki gibi gülümseyen kızı için daha iyi hissediyor mutlu oluyordu. Farkındaydı oda kendi hayatını düzene koymaya çalışıyordu. Belki umulmadık bir sevdaya kapılmıştı ama eşiyle birlikte kızlarını sevgileriyle iyi edeceklerdi.
****
Saatlerdir gözlerinin daldığı sudan, arkasında gelen hışırtı çıkardı genç adamı. Saatler gün, günler ay olmuş gibiydi, tüm vaktini burda geçirdiği anlar içine huzur veriyordu. Sevdiğinin kokusu vardı burda. Onun dağ esintisi, onun menekşe kokusu vardı. Derin derin içine çeker, yüreğindeki hasreti böyle dindirmeye çalışırdı genç adam. Belki gelir umudu hiç bitmiyordu.
Kalbinin aldığı ritim onun geldiğini fısıldıyordu sanki, arkasından gelen sese döndü ağır şekilde.Sesizce parmaklarının üstünde arkasını dönmüş giden sevdiğini gördü. İçinde yaşadığı hüzne rağmen yüzüne yerleşen gülümsemeye engel olamamıştı genç adam.
"Asi'm " dedi oturduğu yerden ayaklanarak.
Asiye gelen ses ile adımlarını hızlandırdı günlerdir ondan kaçıyorken şimdi kendi ayağı ile ona gelmişti. Huzur arıyordu, bulmuştuda şuan arkasından sesleniyordu lakin duramazdı. Durmamamıydı...
Hazar uzaklaşan sevdiğinin peşinden gidip koludan yakaladı. Asiyenin çırpınışları fayda etmiyordu kollarını kurtarmak istedikçe daha sıkı tutuyordu.
"Gitme nolur...kal biraz benimle" dedi Hazar yalvaran bir sesle. Bakmıyordu ona sevdiği, başını kaldırıp koca gözleri ile doyurmuyordu özlemini.
"Bırak beni " dedi Asiye hala ellerinde olan kolunu çekmeye çalışarak. Bu yakınlık ona iyi gelmiyordu, kalbi başını döndürürcesine çarpıyordu. Burnuna dolan kokusu ciğerlerini yakıyordu sanki.
Kendini dikleştirip kaldırdı başını, çökmüştü zayıflamıştı sevdiği adam.Hazar dinlemedi sevdiğini. Aksine onu çekip kollarına sardı, zayıflayan bedeni tüy gibiydi. Göğsüne gelen başına burnunu dayayıp kokusunu çekti içine. Özlemişti canından parçaları ayrılırcasına özlüyordu onu, kokusunu.
Asiye gözlerine gelen yaşlar ile direniyordu, akmamaları için gözlerini kırpıştırarak kaldırdı başını. Ellerini yumruk yaptı sevdiğinin göğsüne vurup itti kendinden.
"Yeter anladın mı yeter. Ne istiyorsun benden daha ne kadar yaralayacaksın, beni istemeyen sen değil miydin, şimdi ben hayatımı tekrar düzene koymaya çalışırken neden böyle yapıyorsun...kaldıramıyorum artık içimdekileri. Dur artık Hazar ağa " dedi Asiye daha fazla gözlerinde biriken yaşları tutamayarak.
Hazar sevdiğinin gözlerinden akan yaşlara sebep olduğu için kendine bikez daha lanet etti.
"Hayatını, hayatımızı birlikte düzene koyalım, tut elimi gidelim Asiyem...neden bize bunu yapıyorsun""Gitmek mi...Hiç bi yere gelmiyorum seninle bidaha karşıma çıkma" dedi Asiye, adamın ellerinde olan bileklerini çekip yoluna döndü.
Öylece ardından baktı sevdiğinin
Zordu işte, yapamıyordu uzak kalamıyordu herşeyin kabahatlisi kendisiydi, sevdiği kadını uzaklaştırmıştı kendinden. Pişmandı deli gibi, onsuzluğu düşünemiyordu, bide başkası ile asla düşünemiyor aklına geldikçe çıldırıyordu.Bir yolu olmalıydı, sevdiğine kavuşması için, o yolu bulmalıydı, yoksa içinde oluşan karanlığa asla ışık giremeyecekti...
İçinde kopan birşeyler olur bazen insanda, ne olduğunu anlamadığı, hiç ummadığı anda gönlüne biri girer tüm yüreğini, aklını, beynini darma duman eder. İçinde olduğu duyguyu anlayamaz, uzak olsun ister görmek istemez, lakin içinde ki duygular tam aksini gösterir ona. Yüreği acır görmeyince, gözleri onu arar, onunla geçtiği yollardan geçince takılır bakışları olduğu yere. Canlanır gözünde hayalî, okadar gerçektir ki elini uzatsa dokunsa hissedecek gibi, ama duman olur uçar.
Yanar yüreği gibi gözleri, göz pınarları zorlanır akmak için dolar dolar ve en sonunda taşar..*****
Merhaba sevgili okurlarım. Geç gelen bir bölüm ve birazda kısa oldu ama yazma imkanım pek olmuyor bu aralar. Yorum ve yıldızlarınızı bekleriz.
İyi okumalar...
Allah'a emanetiniz...❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Keçi Çobanı (~Bazı Düzenlemeler Yapılıyor~)
Teen Fiction"Seni bukadar kederlendiren ne Keçi çobani, yada kim" "Boşver be küçük ağa, uzun mesele" "Vaktim bol anlatmak istersen dinlemek isterim" ..... "Yeterrr. Yeter artıkk, nasıl sustun nasıl gittin onca şeye rağmen nasıl inandın" diye haykırdı Hazar gözl...