1

13.6K 386 30
                                    

11 Yıl önce,

Elinde tuttuğu küçük kedi yavrusunu hemen yanında oturan küçük kıza doğru uzattı.

Sare, minik beyaz kediyi ellerinin arasına alıp severken o da ellerini kedinin üzerinde gezdiriyordu.

"Kedimizin adı ne olsun Sare?" diye mırıldanırken işaret parmağını hafifçe kedinin burnuna dokundurdu. Kedi ise bunun karşılığında patisiyle onun elini tutmaya çalışmıştı. Kıkırdadılar.

Sare kediye kısa bir süre göz gezdirdikten sonra parmağını gökyüzünde bir noktaya doğru kaldırdı. Genç adam ise şaşkın bir şekilde onun elini takip etmekle yetindi çünkü küçük kız eliyle boşluğu göstermekten başka bir şey yapmıyordu.

En sonunda dayanamadı. "Boşluk mu?" diye sordu arkadaşına. Kafasını kaldırdığında gözüne gelen güneş yüzünden de yüzünü buruşturmuştu.

Sorduğu sorunun yanlış olduğunun Sare büyük bir kahkaha atana kadar farkında değildi ama hala aklına boşluktan başka bir şey gelmiyordu. Kafasını kaşıdı. Kafasını kaşıyınca beyninin daha hızlı çalıştığını ve her şeyi bilebilecek hale geldiğini düşünüyordu. Babasının gece uyumadan önce okuduğu kitaplardan birisinde gerçekten de öyle olduğunu dinlemişti çünkü.

Yine de aklına bir şey gelmeyen Savaş, Sare'ye baktı ve "E... Ne o zaman, neyi gösteriyorsun bana parmağınla?" diye sordu.

Sare boşluğa tuttuğu parmağını ve omuzlarını sallayarak kıkırdadı, kolları ne kadar yorulmuş olsa da gösterdiği yerden asla ayırmıyordu. Savaş her şeyi bilirdi, bulurdu ona göre. Savaş ise o kıkırdarken tekrar parmağına bakmaya başlamıştı.

"Sare..." dedi bıkkınlıkla Savaş. Sıkılmıştı artık bu durumdan. Kafasını kaşımak da işe yaramamıştı zaten. Bir an önce kediyi alıp eve götürmek ve ona banyo yaptırmak istiyordu. "Hadi ismini hemencik koyalım da eve gidip ona banyo yaptıralım, olmaz mı?"

Bu fikir çok hoşuna giden Sare kolunu indirdi ve kediyi kucağına aldı. "Bulut olsun mu...?" Soruyu sorarken sonunda çenesini yukarıya kaldırmış ve yüzünü sevimli bir hale getirmişti. O böyle yapınca Savaş ona hiç hayır diyemezdi çünkü. "Hem baksana onlar kadar da beyaz?"

Sare'nin az önce eliyle gösterdiği gökyüzüne bakarak kafasını salladı Savaş, küçük kedicik gerçekten bulutlar kadar beyazdı. 

İsim konusunda anlaştıktan sonra evlerine doğru ilerlemeye başladılar ve birdenbire Sare'nin yakında gideceği aklına geldi Savaş'ın.

Onun gitmesi Savaş'ı o kadar çok korkutuyordu ve üzüyordu ki...

Sare'nin anlattığına göre onlar bulutların üstünden bile yukarıda geliyorlarmış buralara çünkü. Ya gelirden veya dönerken bir ejderha onlara çarparsa? Ya Sare'yi yavrularının yanına götürüp onlarla beraber büyütürse ve bir daha Savaş'ın yanına gelemezse? Savaş ne yapardı o zaman? Kiminle oynardı?

Her gidişinden önce umutsuzca sorduğu o soruyu cevabını bilse de son bir kez daha sormak istedi. Sare'ye 'gitme' demek istedi. Gideceğini bildiği halde kalmasını söylemek istedi. Ona ejderhalardan bahsetmiyordu çünkü korkmasını istemiyordu. Hatta ona dinozorların bile gerçek olmadığını söylemişti bir keresinde, sırf korkmasın diye.

Savaş gerçekten de görmüştü ama bir dinozor. Emindi.

Küçük kızın gözlerine kilitledi gözlerini. Kendisini bırakıp gidebiliyordu ama artık bir kedileri bile vardı. Belki onu bırakmazdı?

"Bulut'u bırakıp gitmeyeceksin değil mi Sare?"

Sare'nin ise gideceği aklına gelince yüzündeki bütün mutluluğu solup gitti. Koca bir yaz cidden bu kadar çabuk mu geçmişti yani, bu kadar mı? Her yaz tatilinde annesiyle beraber bulutların bile üstünden hatta ona göre uzayın tam ortasından geçerek buraya geliyorlardı.

Daha sonra da annesinin patronu kızacağı için Sare'yi orada bırakıp geri dönüyordu. Dedesi de annesi gittiği zaman ona bir sürü çikolata veriyor, onunla bir sürü oyunlar oynuyordu.

Bu yüzden Sare'nin bu dünyadaki en sevdiği ikinci şey dedesiydi. İlki de sarılıp uyuduğu mavi battaniyesiydi. İkisi olmadan da yapamazdı. Hatta üçüncüsü de Savaş'tı.

Dedesi onun kahramanıydı. Savaş ise onun prensi. Okulda öğretmeninin izlettiği çizgi filmlerdeki prenslerden bile daha iyiydi hatta savaş. Kırmızı topu bile vardı.

Yaz bitince ise ne kadar çabalasa da dedesiyle kalmaya izin alamıyordu. Okula gitmesi gerekiyordu çünkü.

Annesi ve babası onu çok özlemiş oluyorlardı bir de. O da onları çok özlüyordu ama zaten eve gitse de özlemeye devam ediyordu. Hep çalışıyorlardı çünkü. Onları yine hiç göremiyordu ki Sare. Aynı evde uyusalar ne fark edecekti?

Her şey Sare için de bu kadar zorken küçük kız, yüzünü buruşturdu ve gitmek zorunda olduğunu belirtmek istercesine kafasını eğdi.

İkisi de Sare'nin orada kalamayacağını biliyorlardı.

"Biz de senin gelmeni bekleriz o zaman." dedi Savaş, eline Bulut'u da alarak.

Sare yüzüne o çok yakışan gülümsemesini yerleştirip gözünün önüne gelen dümdüz, asla kesmeyeceği konusunda Savaş'a söz verdiği upuzun, simsiyah saçlarını kulaklarının arkasına sakladı ve kollarını kocaman açarak ikisine birden sarıldı.

Onlar asla birbirlerine yalan söylemezlerdi. Savaş, Sare'yi bekleyecekti ve Sare'de Savaş'a mutlaka geri dönecekti.

Birbirlerini asla bırakmayacaklardı.

-

☁️

RAYİHA.  |texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin