15

5.1K 274 6
                                    


Sakin ol.

Sakin ol.

Sakin ol.

Sakin ol.

Sakin ol.

Sadece yan yana yürüyorsunuz ve o seni ilk defa gördüğünü düşündüğü için bu kadar korkak.

Ona öyle kırgın bakma, için gidiyor biliyorum ama ona öyle bakma. Bilmiyor.

Bencillik etme bir kere, sadece bir kerecik şu yanında yürüyen canının bir parçasının hiçbir suçunun olmadığının farkına var.

Seni unuttuysa bu senin suçun.

Ona kim olduğunu anlatamamak da senin suçun.

Dakikalardır tek kelime dahi etmeyen Sare ve Savaş aralarındaki yarım metre mesafeyle berber sanki hiçbir zaman konuşmamaya yemin etmişlerdi.

Tabii Savaş'ın kendi kendine konuşmasını saymazsak.

Sare'nin onu unutmuş olmasının tek suçlusunun kendisi olduğunu düşünüyordu. Belki de dedesininin ölümü gibi o da Sare'nin bir travması olmuştu, bu yüzden de kafasından silinip gitmişti.

Kendisini ne kadar suçlu hissetse de onunla konuşmak istiyordu. Sürekli sesini duymak ve yüzüne bakmak istiyordu, onunla beraber Bulut'u sevmek istiyordu. İstediği diğer iki şey de Bulut'u beraber sevmek kadar imkansız mıydı?

"İsmin ne demiştin?" Adı gibi bildiği bu soruyu sormuştu çünkü masada otururken hiçbir şeyi dinlemediğini Sare'nin fark etmiş olabileceğini düşünüyordu.

Sare ise hiç beklemediği bu soru karşısında kaşlarını çattı, tamam belki çok uzun bir süre değildi ama sonuçta belirli bir zaman aralığında aynı yerde bulunmuşlardı ve isminin geçtiği bir sürü konu olmuştu. Nasıl hala ismini bile hatırlayamayıp ona bu soruyu sorardı? Tabii ya! Muhtemelen o bunların hiçbirisiyle ilgilenmedi, diye düşündü kendi kendine.

En ufak bir şeyden bile kırılabilen küçük bir kız çocuğu gibiydi. Bu halinden nefret ediyordu.

"Sare," sinirli bakışlarını Savaş'a doğru çevirdi ve ellerini siyah ceketinin ceplerine yerleştirip sırıttı "Senin aksine az önce bulunduğumuz yerde ismimi defalarca kere söylemiştim zaten."

"Öyle mi? Hiç fark etmemişim. Ben de Savaş bu arada."

"Biliyorum."

"İsmimi söylemediğim halde nasıl bilebiliyorsun Sare?"

"Poyraz söyledi, Savaş. Ayrıca sen her şeyi bu kadar sorgular mısın?"

"Numaranı verir misin bana?"

Sare, sorduğu soruyu es geçerek konuşan Savaş'a cevap vermeden önce kaşlarını daha da fazla çatıp kollarını göğsünde birleştirerek omuz silkti.

"Sana neden numaramı verecekmişim?"

"Çünkü eğer sen numarayı verirsen ben de soruna cevap veririm."

Sinirli bir şekilde nefesini dışarıya veren Sare, önünde kavuşturduğu elini açtı ve Savaş'ın elini cebine atıp telefonunu çıkarmasını ve eline vermesini bekledi. Numarayı kaydettikten sonra da telefonu Savaş'a geri verip ellerini tekrar ceketinin cebine götürmüştü.

"Bak mesela şimdi olmasa da eve ulaşır ulaşmaz bana sorduğun sorunun cevabını söyleyeceğim."

"Soruma cevap falan istemiyorum."

"Soruna cevap falan istemediğini bana numaranı vermeden önce de söyleyebilirdin, değil mi?" diyerek yürümeye başlayan Savaş duraksadı. "Numaramı almayı bu kadar istediğini bilseydim daha önceden de verebilirdim."

"Ben mi istedim senin numaranı sanki?"

"İstemedin mi?" diye sorarken artık ayrılmaları gereken yere geldiklerini anlamıştı ama belli etmemesi gerekiyordu. Bozuntuya vermeden yürümeye devam ederken Sare'nin sinirli sesiyle tekrar duraksadı.

"Neyse ne Savaş! Sanırım sen dümdüz devam edeceksin ama benim buradan sağa dönmem gerekiyor artık! Mümkünse görüşmemek üzere lütfen!"

"Evet, Sare. Ben buradan dümdüz devam edeceğim ve büyük ihtimalle görüşeceğiz. Kendine dikkat et." dedikten sonra sağ elini saçından geçirdikten sonra havada birkaç kez hoşçakal anlamında sağa sola sallamıştı.

Sare ise ona cevap vermek yerine başını sallamış ve gitmesi gereken yönde ilerlemeye başlamıştı. Oldukça sinirli ve hızlı adımlarla. Savaş'a ettiği küfürler ise duyulmayacak gibi değildi.

Arkasında bıraktığı koca enkaz ise gülümseyerek cebindeki telefonu sıkıyordu. Sare'nin numarasının olduğu telefonu. Acaba kim olduğunu uzatmadan söylese miydi?

"Yok ya, kendisi anlarsa daha iyi olur. Hem anlar herhalde artık değil mi?" diye sesli bir şekilde düşündüğünde elini tekrar saçlarına götürmüştü.

Aklına dana az önce yanında olan Sare geldiğindeyse gülümsemeden duramadı.

"Benim sinirlenince dudağı seğiren küçük kızım hala içinde Sare Hanım, hala oradan bana el sallıyor. Ama sen merak etme, onu oradan alacağım."

RAYİHA.  |texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin