14

5.5K 263 24
                                    


"Of Savaş ya! Artık o önündeki şey bile kendi benliğini unuttu! Üzerinde buz kütleleri oluşmaya başladı, bak, görüyor musun şu üstündekini?"

Sare'yle en son konuştuğu günden beri ölü gibi evden çıkmayan Savaş, Poyraz'ın ısrarlarına daha fazla dayanamadığı için onunla bir yerlere gitmeyi zor da olsa kabul etmişti. O da farkındaydı çünkü. Böyle yaparsa hiçbir zaman iyi olamayacaktı. Sare'nin onu unuttuğu gibi o da Sare'yi unutup hayatına devam etmek zorundaydı.

Poyraz'ın nasıl bu kadar ısrar ettiğini de pek anlayamamıştı zaten ama genellikle evinde oyun oynayan ve günler sonra 'hadi dışarıya çıkalım' diyen arkadaşını da kırmak hiç gelmemişti içinden.

Poyraz'la buluşmuş, hep gittikleri kafeye gitmiş ve birer kahve söylemişlerdi. Daha sonra ise Poyraz son zamanlarda daha da çok ilgilenmeye başladığı telefonuna gömülmüştü.

Zaten önceden de çok fazla ilgileniyordu ama eskisi gibi oyun oynayarak değil de sürekli alttan alttan gülerek ve 'en sevdiğim renk ne olsun kanka' gibi aptal aptal sorular sorarak son zamanlarda epey kullanış tarzını değiştirmişti.

Savaş ise kendisi mutlu olamadı bari arkadaşı biraz mutlu olsun diye düşündüğü için Poyraz'a en sevdiği rengi bulması konusunda yardımcı oluyordu.

Poyraz sırıtarak hızlı hızlı mesajlar yazmaya dalmışken Savaş'da hemen karşısındaki bordo renkli duvarın üzerine estetik bir şekilde yerleştirilmiş tabloları incelemeye dalmıştı. Hatta tablolara o kadar dalmıştı ki Poyraz'ın sesi yerinden sıçramasına sebep olmuştu.

Ellerini korkuyla saçlarının arasına daldırdı ve zaten karışmış olan saçlarını biraz daha karıştırdı. Heyecanlandığında, korktuğunda veya utandığında istemsiz olarak yaptığı bir şeydi bu.

"O kadar para veriyorum farklı farklı tatlar denemek benim de hakkım değil mi canım? Yarısına kadar sıcak kahve içmek istemiştim, diğer yarısında da soğuk kahve içmek istedim."

Savaş'ın verdiği mantıksız cevaba gözlerini deviren Poyraz "Tuhaf at kafası." diye mırıldanmadan edememişti.

"Ben de seni Poyraz'cığım, ben de seni."

Ellerini fincanına götürüp kendisini haklı çıkartmak istediği için soğuk kahveden içerken bir taraftan da gözlerini kısmış bir şekilde Poyraz'a kötü bakışlar atıyordu.

Sonra birdenbire bir şey oldu.

Orada o kadar fazla ses olmasına rağmen sanki Savaş'ın kulakları sadece tek bir sesi duymaya başladı.

Sare'nin gülüşü.

Kafenin kapısının açılma sesi ve Sare'nin hafızasını kaybetse bile unutamayacağı o güzel gülüşü...

Onun ağzı açık bir şekilde bakakaldığı yöne kafasını çeviren Poyraz'ın dudaklarından varla yok arasında birkaç tane küfür kaçmıştı. Yuhtu yani, gerçekten yuhtu! "Kanka yemin ediyorum ki bilmiyordum, bak sana yemin ederim bilsem asla böyle bir şey yapmazdım."

Savaş, Poyraz'ın söyledikleriyle beraber kafasını anlam verememiş bir şekilde ona çevirmişti ama birkaç saniye sonra bütün yapboz parçaları yerlerine birer birer oturmuştu çünkü Sare ve daha önce yanında görmüş olduğu ama adını henüz hiç duymadığı muhtemelen yakın arkadaşlarından birisi olan kız, onların olduğu masaya doğru geliyorlardı.

"Sen acaba ne çeşit bir şerefsizsin Poyraz? Flört edecek başka kız mı kalmadı siktiğimin şehirde?"

Poyraz'a daha fazla küfretmek, daha fazla hakaret etmek istiyordu ama kızlar çoktan yanlarına gelmişlerdi. O yüzden yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip söylemek istediği şeyleri daha sonraya ertelemek zorunda kaldı.

RAYİHA.  |texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin