SavaşEllerimi gergince saçlarımdan geçirdim ve derin bir nefes aldım. Az sonra gelecekti.
"Şu an saçlarına tamı tamına on yedinci kez bu işkenceyi yapmış oluyorsun kardeşim. Ellerini keseceğim artık."
Soğuk kahvemden, evet bu sefer kahvem kendi kendine soğumamıştı direkt olarak soğuk almıştım, bir yudum içtim ve gözlerimi yargılayıcı bir şekilde kıstım "Hadi itiraf et o on yedinci kez ellerimi daldırdığım saçların yerde olmayı aşırı çok fazla isterdin değil mi?"
Yüzünü buruşturdu, "Ben galiba senin Barış halini daha çok seviyorum Savaş ya, benimle de Barış'mışsın gibi konuşur musun lolipopum?"
"Ne varmış Barış'da?"
"Barış olduğun zaman bir kibarlaşıyorsun, biraz insana benziyorsun ama Savaş olduğun zaman su katılmamış dağ ayısı gibisin. Sare senin bu halini nasıl seviyor da o halinle arkadaş olmak istiyor anlayamıyorum?" diye sorduktan sonra kendi kendine cevap verdi. "Sare Wattpad kitabı okuyor muydu?"
Neyden bahsediyordu şimdi bu?
"Ne alaka?"
"O kitaplarda da genellikle kızlar kötü çocukları seçiyorlardı da aklıma ona gitti."
"Sen nerden biliyorsun bunu Poyraz'cığım, ha?" diye sorduğum anda telefonunun ekranını açtı ve bir süre göz gezdirip geri kapattı.
"Nerede kaldı bu kızlar ya?!"
"Okuyor musun sen de?"
"Kızlar yok."
"Vay be, hiç beklemezdim," diyip gülmeye başlayınca sandalyesini geri itip ayağa kalktı ve kafamın ortasına bir tokat geçirdi.
"Al sana beklemediğin bir şey daha. Ece'yle beraber okuyoruz gayet de güzel oluyor sen ne anlarsın boz ayı!"
"Ya bir şey mi dedim niye vuruyorsun zorba pislik!"
"Pardon ayıcığım." diyip kafamı okşamaya başladığı zaman aklıma Sare'nin beni gerçekten de Savaş halimle sevdiği gelmişti. Poyraz haklıydı. Ben bir ayıydım.
Peki Sare beni nerden bulup da sevmişti bu kadar? Nasıl sevmişti beni? Nasıl?
Tam Poyraz'a artık yerine oturması gerektiğini söyleyeceğim sırada karşıdan gelen ve rengarenk mumlarla dolu olan pastayı gördüğümde bütün dikkatimi ona vermek zorunda kalmıştım. Hayatımda ilk defa bu kadar fazla rengi bir arada görüyordum cidden. Ne içindi bu? Acaba aşağı katta iki yaşındaki bir çocuğun doğum günü partisi mi vardı?
Etrafıma göz gezdirdiğimde pastanın sadece benim dikkatimi çekmediğini anlamıştım. Saatlerdir bilgisayarından gözünü ayırmayan ama sadece dizi izlediğinden emin olduğum adam bile başını çevirip birkaç saniye boyunca pastaya bakakalmıştı.
Garson otuz iki dişi ile sırıtarak buraya doğru gelmeye başladığında pastayı daha yakından görme imkanım olmuştu. Tam ortasında bir tane tek boynuzlu at vardı ve atın boynuzu, sanırım, yenilebilir simlerle kaplıydı, atın ayaklarının altındaki zemin şekerlemelerle kaplanmıştı ve şekerlemelerin üzerinde de simler vardı, ayrıca pastanın kenarlarında da şekerlemeden yapılmış kelebekler vardı.
Pastanın görüntüsü bile beni şeker komasına sokmak için yeterliydi. Bunu yiyecek olan insanlar için şimdiden ileride oluşabilecek sağlık sorunlarını kafamın içinde hesaplamaya başlamıştım bile.
Gerçekten sadece bir pasta için bu kadar zorlamanın ne gereği vardı ki? Bir tane kekin üzerine çikolata sosu döksen de aynı amaç için fazlasıyla yeterli ve gayet de lezzetli olurdu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
RAYİHA. |texting|
Short StoryKüçükken bana verdiğin sözlerin hiçbirinin şu an bir önemi yok, bunu biliyorum Sare. Ancak bir sorunumuz var... Küçük Savaş oyun arkadaşı Sare'yi geri istiyor. Savaş sevdiği Sare'yi geri istiyor. ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ 17 Temmuz 2018 ♡