Adı Ateş miydi? Şaka mıydı bu? Gerçek olamayacak kadar imkânsızdı. Tamam, her özelliğiyle adını çağrıştırıyordu bana. Ama bu hiç tesadüf gelmiyordu ki. Kış geceleri boyunca saatlerce düşündüğüm ateş, yolda çarptığım ve rezil olduğum çocuk olan Ateş. Tesadüf dedim kendi kendime. Sadece tesadüf bu. Hayır, yine de aklıma mukayyet olamıyordum. Tesadüf olamayacak kadar tesadüftü bu. Evet. Tam anlamıyla tesadüf olamayacak kadar tesadüf. Düşündüm. Hayran olduğum ateşin kişilik haline bürünmüş birinin, daha sevilesi, daha masum ve çekici olmasını dilerdim. Belki çekici olabilirdi. Ama kesinlikle bana göre değildi. Ondan uzak durmalı, samimiyet kurmamalıydım. Uzaktan birini gördüğümde bile kenara siner, ortamdan uzaklaşmasını beklerdim ben. Çünkü konuşmak istemezdim. Çünkü çoğu insanı sevmiyordum. Beni konuşmaya zorluyorlardı çünkü. En sevmediğim ve beceremediğim şeye. Az önce beni azarlayan çocuğa neden cevap veremediğimi düşündünüz ki zaten? Ama itiraf etmem gerekirse bazen de öyle bir konuşuyordum ki; kendime şaşırıyordum. Nadir oluyordu ama konuştuğumdan sonra karşı tarafın suratında oluşan gülümseme çok hoşuma gidiyordu. Aslında konuşabiliyordum tatlı bir dille. Ama karşımdaki çoğu insan kendini beğenmiş olunca, susuyordum. Ve çoğu zaman da öylelerdi. Ne demiştim? Samimiyet yok!
Şaşırmayın sakın, az önce üstünde olduğum ve burunlarımızın arasında beş santimetre kalan çocuk için söylüyorum bunu. Hâşâ, ne samimiyeti? Tam da şimdi fermuarlarla hala bağlı olduğum çocuğa karşı samimi değildim. Tabi şu an benim kollarımı tutup kendine doğru çekmesi de samimiyetimi azaltmama pek yardımcı olmuyordu. Onu bir daha görmemeliydim. Zaten eğer kader yakınlaşmamızı falan isteyip yaptıysa bunu – ki sadece beni rezil etmeye çalışan bir kaderimin olduğunu bu zamana kadar yaşadıklarıma dayanarak belirtmek isterim – aynı okulda olurduk. Ne biliyim. Bana böyle sinir bir şekilde davranmazdı. Kibar bir şekilde durumdan hoşnut bile olabilirdi ama asla böyle davranmazdı. Buna eminim. Resmen beni dövecekti. Ve eğer kader varsa ve onunla tanışmamı istiyorsa, daha fazlasını yapmalıydı. En azından komşum olabilirdi.
Gözlerimi kapattım ve yavaşça açtım. Hala karşımdaydı ve gözleri suratımda turluyordu. Tamamen gerçekti. Etten, kemikten, bir tutam kastan ve bir çift mavi derin gözleri olan çocuk, karşımda yemek tarifi gibi duruyordu. Tuttuğu kollarım acımıyordu ama biraz uyuşmuştu.
Kader mi? Bana mı? Pah. Az önce düşündüklerimin ne kadar saçma olduğunu tekrar düşündüm. Evet, sadece düşünebiliyorum. Bir de çizebiliyorum. Ara sıra da yakışıklı ve kendini beğenmiş çocukların pantolonunun fermuarına kendimi takıyorum. Ama sanırım bu bir marifet değil şu an içinde olduğum duruma bakılırsa.
Kader işlerini bir kenara koy verdim. Karşımdaki yaratık, benden bir cevap bekliyordu. Kesinlikle mantıklı bir cevap bekliyordu. Mantıklı bir cevap veremezsem, gözlerindeki hayret ve şaşkınlık asla yok olmayacak, belki de beni zorlayacaktı. Tesadüf olduğunu söylesem ne cevap verirdi acaba diye beynimi yokladım.
İkinci kez düşündüğümde bunu yapmamam gerektiğini açıkça fark etmiştim. Eğer ona tesadüf dersem, inanmayacaktı bana. Buna adımın 7. Harfinin ‘’ C ‘’ olmadığı kadar emindim. Çünkü adım 4 harfli. Çok komiğim değil mi? Gülsenize.
Her neyse, eğer ona bunun tesadüf olduğunu söylersem bana güler, belirli bir zamandan beri ona platonik âşık olduğumu ve onun hakkında sayfalar dolusu araştırma yapıp resimler çizdiğimi düşünebilecek kadar deli biriydi. Kesinlikle bunu düşünürdü. Onun gibi geri zekalıya aşık olsam bile yaptığı bu hayvanlıklardan dolayı nefret ettiğimi de söyleyebilirdim. Vay, ne kadar hakaret dolu bir cümle oldu böyle. İçimdeki Bade hemen beni uyarıp bir kaza çıkartmamı önledi. Bana, eğer bunu söylersen tek anlayacağı şey, bu zamana kadar ona âşık olduğun olur diyerek çok önemli bir noktaya test basmıştı. Sadece testleri olan bir kız ne basabilir ki? Ayak mı? Sanmam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş
Novela JuvenilBir fermuarla hayatın ne kadar değişebilir? Hayal etme, çünkü cevabı zaten tam burada. Kapak tasarım: holanriss