Resim Ateş.
Sınıfta kafamı sıradan yavaşça kaldırdım bir kıyamet belirtisi gibi büyük bir ses duyunca.
Kafamı kaldırdığım anda bana doğru koşan Yağız'ı gördüm.
Yağız tam nefes nefese bana bir şeyler söylemeye çalışırken bir anda altımdaki yerin yok olduğunu hissettim.
Korkulu gözlerle bakan Yağız da dahil, her yer bir anda simsiyah bir boşluğa dönüşmüştü.
Kendimi boşluğa düşer gibi hissederken bir anda derin bir nefes alarak gözlerimi açtım.
Normalde böyle kabuslardan uyanmazdım. Terlememiştim ama içimde garip bir telaş oluşmuştu ve soluklarım hızlıydı.
Mavi nevresimin içinde olanları anlamaya çalışırken daha birkaç saniye geçmemişti ki başımda hissettiğim ağrı ile inledim ve elimle anlımı ovuşturdum.
Beynimin içi resmen zonkluyordu, birkaç kesit gözlerimin önüne geliyor ve belirsiz kalmama neden oluyordu.
Yatakta doğrulduktan sonra korkuyla üstümdekilere bakma ihtiyacı duydum.
İçimde iç çamaşırı olmadığını fark ettiğimde bir an ağzımdan bir korku hıçkırığı kaçtı ve ellerimi göğüslerimde birleştirdim.
Yavaş yavaş olaylar oluşuyordu beynimde.
Yağız'la aptal gibi sarhoş olmam, Ateş'in beni peşinden sürüklemesi...
Çok iyi hatırlıyordum her şeyi.
Ateş'in kulağıma unutacaksın diye fısıldaması bile bile netti beynimde.
Sıradan bir olaymış gibi beni öpmesi de. Hem de hiçbir şey hissetmeden...
" Sonunda uyandın muşmula. " diye bir anda bir ses duyduğumda yerimde sıçradım.
Olan şeyleri düşünürken o kadar hayrete düşmüştüm ki; odaya girip yanıma geldiğini fark edememiştim.
Hiçbir şey demeden yataktan çıktım ve hızlı gözlerle bütün odayı taradım.
" Telefonum nerede? " dedim gayet soğuk bir sesle. Suratına bakmıyordum.
Dudağımdaki yaranın konuşurken acıdığını da hissettikten sonra daha bir sinir oldum. Elimde olmadan canım acıdığı için yüzüm hafifçe ekşimişti. Hatırlamayacağıma o kadar emindi, ve ben de öyle davranacaktım. Suratında hatırlama ihtimalime karşın bir gerginlik oluşunca, elimi dudağıma getirip kaşlarımı çattım.
Ona döndüm. " Dün gece ne oldu? " dedim biraz kısıkça çıkan sesimle. Hemen cevap verdi.
" Topuklu ayakkabının topuğu kırıldı ve yere düştün. O ara dizlerin ve kolların dışında dudağını da patlattın salak. " dedi. Demek vereceği cevabı düşünmüştü ha?
Birkaç saniye ona baktıktan sonra inanmış ayağına yatarak kafamı salladım.
" Lütfen kıyafetlerimi kendi başıma giydiğimi söyle. " dedim. Nasıl bir yalan söyleyeceğini merak ediyordum.
" Aslında gecenin o kısmı bende de net değil. " dedi ve sırıttı.
Koluna yumruğumu hafifçe çarptım.
" Komik değilsin. " dedim kızgınca.
" Komik olmaya çalışmıyorum zaten. Gece ben de içmiştim. Bazı yerler hala aklımda belirsiz. " dedi ciddi bir şekilde. Yalan söylerken yaptığı belirli bir şey aradım ama mükemmel davranıyordu.
Daha fazla zorlamak yerine olayı kestirip attım. Gerçekleri biliyordum ya zaten.
" Seninle sarhoşken bile, sonradan pişman olacağım bir şey yapmam zaten. " dedim ve tekrar kollarımı göğüslerimde birleştirdim. Beni biraz inceledikten sonra güldü.
Gözüme vazonun yanında duran telefonum çarptı.
Hızlıca gidip elime aldım ve Ateş'e son bir bakış atıp odadan çıktım.
" Nereye gittiğini sanıyorsun? " diye arkamdan bağırdığında adımlarımı keserek yavaşça arkama döndüm. Şu an suratına beyzbol sopasıyla dalmak istiyordum. Ellerini iki yanında hafifçe havaya kaldırmış, bana bakıyordu.
" Beni evde bekleyen mutlu annemin yanına gidiyorum. " dedim bıkkınca. Böyle hesap sormasından nefret ediyordum.
" Mazimizi böyle bir anda bırakacak mısın? " dedi yine gülerek. O hala işin ciddiyetinin farkında değildi anlayabildiğim kadarıyla.
Etrafıma baktıktan sonra ilk dikkatimi çeken şey bir plastik vazo oldu. Elime aldığım gibi ona doğru fırlattım.
Çevik bir hareketle kenara kaydı. Iskalamıştım.
Hızla merdivenlerden indim ve evden çıktım.
Aradan geçen 4 saatin ardından en sonunda evdeydim.
4 saat sürmüştü çünkü öncelikle Arya'lara uğramıştım. Annem gece boyunca Arya'yı aramıştır diye düşünmüştüm ama aramamıştı. Ben de Aryalara gidince öğrenmiştim bunu. Düzgün birkaç şey de giymiştim Arya'dan alıp. Belli bir süre daha onlarda kaldıktan sonra, saat 4 gibi perşembe günü okulu kırmış bir şekilde eve dönmüştüm.
Ayakkabılarım parkede ağır sesler bırakırken annemden alacağım tepki beni o kadar çok korkutuyordu ki.
Oysa annem koltukta rahat bir şekilde yayılmış bana son derece normal bakıyordu.
" Bade? " dedi normal bir sesle.
" Anne ben Arya'larda kaldım kusura bakma sana haber veremedim çok üzgünüm. " diye atladım lafa hızlıca.
Annemin kaşlarının çatıldığını görebilmiştim.
" Emin misin? " dedi ciddi bir şekilde
Yalan söylerken bayağı beceriksizdim.
Kafamı salladım hafifçe.
Bana birkaç saniye baktıktan sonra derin bir nefes verip kafasını iki yanına salladı.
" Dün gece Ateş adındaki çocukta kaldığından haberim var Bade. Bana yalan söylemene gerçekten inanamıyorum. " dedi ve ayağa kalkarak bana doğru yürümeye başladı. İşte şimdi kötü olmuştu her şey. Kızgın ve yüksek bir sesle konuşmaya başladı.
" Hem sevgilinin evinde kalıp hem yalan söylediğin için beni çok üzdün. " dedi. Gözlerim sevgili kelimesini duyduktan sonra kocaman olmuştu. " Arabada uyuyakaldığın için seni evine götürmek zorunda kalmasında ona da biraz suç verdim tabii ki. Bir şekilde seni evine bırakabilirdi. Ama bir sevgilin olduğunu duyduğumda o kadar şaşırdım ki kızamadım bile. " Yumuşamaya başlayan sesini tekrar kalınlaştırdı. " Ve bu ilk olduğu için de durumdan yırtabileceğini sanma. İyi bir ders alman gerekiyor. " dedikten sonra evin kapısından gelen kapı sesiyle halıyı inceleyen gözlerimi girişe doğru çevirdim. Annem de bakıyordu. Babam gelmişti. O kadar keyifsiz bakmıştı ki babama, aralarının bozuk olduğunu anlayabilmiştim. Bir an benimle bir alakası olabileceğini düşündüm. Ama ara sıra onlar böyle oluyorlardı. Sonra baş başa konu hakkında konuşuyorlar, problemi çözüyorlardı.
" Bade, hadi sen odana. " dedi annem. Aslında şu an durumdan memnundum. Ceza meselesi arada kaynamıştı. Tabi annemin böyle şeyleri asla unutmaması da ayrı bir dertti ama ertelenmesi de idare eder bir şeydi sonuçta.
Saatlerce odamda film izledikten sonra akşam yemeğine inmiştim. Annemle babam arasındaki problemin çözüldüğü belli oluyordu. Babam varken çok belli edemese de annem arada bana unutmadım dercesine bakışlar atıyordu. Yemek sofrasından kısa sürede ayrılıp, erkenden uyumuştum.
Ertesi sabah kalktığımda fazla canlı hissediyordum. Erken yattığım için olmalı diye düşündüm ve uzun zamandır yaşamadığım mutlulukla kalktım. Şarjdan telefonu çıkarttım, yüzde yüz dolu batarya ile tekrar mutlu oldum.
Siyah bir pantolon, üstüne de beyaz baskılı bir uzun kollu giydikten sonra okul çantam ve telefonumla aşağıya indim. Annemler evde yoktu. Fırsattan yararlanarak kahvaltı yapmadan evden ayrıldım.
Kapıyı gülümseyerek açtığımda tam karşımda duran Ateş'i görüp birkaç saniye içinde mutluluğumu kaybettim. Ellerini cebine sokmuş tam önümde sabahtan beri beni bekliyordu sanki. Kapıyı tam kapatırken ayağını araya soktu ve sonra sahip olduğu ayı kuvvetiyle kapıyı açarak beni dışarı çıkarttı.
" Ne yapıyorsun salak! " diye bağırdım o telefonumu elimden alınca. Beni umursamayarak tek omzuma taktığım çantamı da çekti. Telefonumu çantamın içine atarak çantamı sırtına attı.
Elini kolumun üst tarafına koydu ve sertçe tuttu. Ses çıkartmamak için dişlerimi sıktım.
" Gerizekalı! " diye tısladım elimde olmadan.
Ellerini koluma daha sıkı geçirince inledim ve suratına baktım.
" Senin dilin fazla uzadı. " dedi korkunç bir ciddiyetle.
" Ona da mı karışacaksın? " dedim bir yandan parmaklarını geçirdiği elime bakarak.
Kolumu biraz daha sıktı. " Sence şu an karışmıyor muyum? " dedi.
" Çocuk gibi davrandığının farkında mısın? " dedim. Sesim o kadar çok sinirle doluydu ki.
" Senin yüzünden böyleyim. " dedi.
Derin bir nefes aldım.
" Kolumu sıkarak koparmana sebep olacak ne yaptım? " dedim.
" Eğer kibarca çağırsam gelecek miydin sanki badem? " dedi tek kaşını kaldırıp dalga geçer gibi bir ifadeye bürünerek.
Evet anlamında kafamı salladım.
" Gelirdin, biliyorum ama böyle daha eğlenceli. "
" Hastanın tekisin. " dedim tıslayarak.
" Anlamadım? " dedi kolumu sıkmakla tehdit ederek gözlerini koluma getirdi.
" Okula gitmek istiyorum artık. " dedim.
" Maalesef inek arkadaşım, istikamet okula değil. "
" Nereye peki? "
" Sahile. " dedi ve kolumu biraz gevşetti.
Hafif bir şekilde dalga geçtiğini sanarak güldüm.
" Ciddiyim. " dedi bana küçümseyici bakışlarından birini atarak. Aslında bu bakışı attığı kişi ben olmasam gayet güzel bir bakıştı. Mavi gözleri hiç olmadığı kadar belirgin oluyordu ve hafif çıkık çenesi, hiç olmadığı kadar hoş duruyordu. Dergi kapaklarındakilere taş çıkartacak kadar hoş.
" Yüzüme bakmayı kes artık. " dedi ego seviyesi yüksek bir tonda.
" Ben sadece şaşırdım. " dedim kaşlarımı çatarak.
Bıkkınca göz devirdi. " Atla artık şu arabaya. " dedi bahçe dışında duran Lamborgini'yi göstererek.
Ben hareket etmeyince derin bir of çekti ve önden yürüyerek beni de arkasından sürüklemeye başladı.
Arabaya bindiğimizde kollarımı göğüslerimde birleştirip sessizce oturdum. Yolda bir beş dakika geçtikten sonra daha fazla dayanamadım.
" Sahil nerden çıktı şimdi? " dedim ukala bir tavırla.
" Bir köle için çok konuşuyorsun. " dedi arabayı kullanmaya devam ederek.
Köle demesine aşırı sinir oluyordum. O beni hep sinir ediyordu. Normalde olsa cevap verirdim ama bir anda sarhoş olduğum gece iğrenç bir şekilde beni öptüğü an aklıma geldi. Hiçbir şey hissetmeden, bomboş ve onur kırıcı bir şekilde.
Sustum. Onun da susmasını beklemiştim.
" Yılın son yüzüşünü yapmaya karar verdik arkadaşlarla. " dedi kime söylediği belli olmayacak bir şekilde.
Bir anda yerimden sıçradım. " Ne! " dedim ona dönerek. " Ekim ayındayız, aklını mı kaçırdın? Asla yüzmem ! "
Küçük bir kahkaha attı.
![](https://img.wattpad.com/cover/19532617-288-k517578.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş
Novela JuvenilBir fermuarla hayatın ne kadar değişebilir? Hayal etme, çünkü cevabı zaten tam burada. Kapak tasarım: holanriss