Sasuke
Naruto'yu bıraktıktan sonra nedense oradan ayrılasım gelmedi, bu çocukta içime işleyen bir şey var ve tam olarak bunu çözemedim, bunu bilememek ama hissetmek beni içten içe deli ediyor. Günlüğünü görünce neden bu kadar stres yaptı bu da ayrı bir konu, günlükte ne kadar önemli bir şey var, bu kadar telaş yaptı? Ya ne saçmalıyorsam, o bir günlük, sıradan bir şeyi bile onun için özel olabilir bu çok doğal.
Yüzümü aceleden açık bıraktığı arabanın kapısına çevirdim ve az ileride girdiği kafe restorana odaklandım. Daha önce bu taraflara hiç gelmemiştim ama anlaşılan artık geleceğim. "Seni daha iyi tanıyacağımı söylemiştim." Sessizce mırıldanıp aceleden açık bıraktığı kapıya da uzanıp kapattım. Kararımı vermiştim, benim oldukça ilgimi çeken ve etrafına ışıklar saçarken kendi içine karanlık olan bu sarışın çocuğu daha iyi tanıyacaktım. Bu yüzden pek de fazla dikkat çekmeyecek ama kafenin benim görüş açıma kesinlikle girecek bir ara sokağa park ettim arabayı. Arabanın saatine baktım daha akşam 4 yeni olmuştu. Arabanın multimedya biriminden rastgele bir kanal açıp izlemeye başladım.
Beynimi boşaltmaya ihtiyacım vardı ama şuan benim için hem zaman durmuştu hem de düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. "Tanrım... Bu beni delirtiyor." Başımın da ağrıması cabası, ellerimi başıma götürüp sanki işe yarayıp ağrımı dindirecekmiş gibi şakaklarımı ovalamaya başladım. Kafamı direksiyona yaslayıp zamanın çabuk geçmesi için dua etmekten başka bir şey yapamazdım.
...
Kafe kapanalı ve içeriden müşteriler çıkalı çok olmuştu, yaklaşık bir buçuk saat geçmişti fakat Naruto'dan hâlâ bir iz yok. Ne yapalım, elden gelen bir şey yoktu, sadece beklemeye başladım. Hâlâ beni burada tutan gücün ne olduğunu bilmiyorum, normalde onu beklemeyi bırak onu bırakmayı bile düşünmezdim hiç. Şuan onu beklememin sebebi onu evine bırakmak değil, takip etmek. İçimdeki bir istek, duygu beni burada durmama zorluyordu.
Gözlerim aracın saatine kaydı. Sessizce mırıldandım. "10:45" Epey bir geç olmuştu, gece çoktan bastırmıştı. Kafamı yasladığım direksiyondan kaldırdım, şakakları tekrar ovaladım, baş ağrım geçtiği söylenemezdi çünkü fazlasıyla yorgundum. Aracın aküsünü daha fazla tüketmemek için açtığım multimedya birimini kapattım. Kafamı kaldırdım ön camdan dışarıya bakmak için. "Sonunda." Çalışan elemanlar sonunda teker teker çıkmaya başladı. Uyuşuk bedenimi dikleştirip yan koltukta duran cüzdanım ve telefonumu elime aldım. En son Naruto'yu sırtında çantasıyla çıkarken gördüm, yanında da ondan biraz daha uzun başka birisi vardı. Kafenin bahçesinden çıkarlarken kısa bir sohbetle ikisi de zıt yönlere yöneldi. Ben gözlerimle hâlâ onu takip ediyordum.
Gözden kaybolunca aracın anahtarını çevirerek kontaktan çıkardım. Hızlıca araçtan çıkarak uzaktan kumandasıyla kilitleyip cüzdan ve telefonu da cebime postaladım ve hızlı adımlarla uzaktan takip etmeye başladım. Otobüs durağına gitmiyordu, zaten bu saatte otobüs olması imkansızdı. Biraz uzunca yürüdükten sonra pek insan bulunmayan ana caddeden sola saparak aydınlık sayılmayacak ara bir sokağa giriş yaptı. Cidden her gün evine bu güzergahtan yürüyerek mi gidiyordu? Varlığımı sezdirmeden ve aramdaki mesafeyi de koruyarak sakin adımlarla peşinden o sokağa girdim.
Gözlerimi tedirginlikle sağa sola çevirip soğuk bakışlarla incelemeye başladım çevremi, pek hoş bir mahalleye benzemiyordu, ayrıca çevredeki birkaç ayyaş da pek tekin görünmüyordu lakin onlar beni fark edemeyecek kadar sarhoştu. Gerginliğimi içime atarak gözlerimi uzağımdaki hafif bir korkuyla yürüyen Naruto'ya diktim. Hafif bir çekingenlik ve tedirginlikle sokakta hızlı adımlarla çevresine kısa bakışlar ata ata yürüyordu ama arkasına dönmeyi bile akıl edemiyordu oysa ki saldırılar arkadan gerçekleştirilmeye daha meyillidir.
YOU ARE READING
Siyah Güneş | SasuNaru | Bitti
أدب الهواةCRINGE ALERT! Ben bunu 2018de falan yazdım, çok bir şey beklemeyin. Eğer kanser kelimesi görürseniz kitapta bu Cringe demektir. Yanlış anlaşılmasın. Üzerinde hiç kafa yorulmamış CRİNGE bir hikaye. -Tamamlandı- ============= Kimi mi düşünüyorum? O...