Henüz başımıza gelen o lanetli günün üzerinden yaklaşık olarak bir yıl geçmesine rağmen Naruto'nun yüzündeki tebessümü sahteliklerden, ve gözlerindeki maviliklerden içler acısı donukluğu sönmüyordu.
Değişmişti...
Hepimiz değişmiştik.
Ama gülümsüyordu yine, her zamanki sıcaklığıyla, hayata karşı olan kini ölmeye yüz tutmuş alevler gibi sönmese de azalıyordu sanki. Acılarından bile zevk almaya başlıyordu, beni de kahreden de, göğsümün sol yanına evvel zamanlardan süregelen yaralara merhem olmuyordu ne yazık ki.
Acıyordu...
O güldükçe, gülümsedikçe...
Üzerinden bir sene geçti demiştim, değil mi? Evet, ikimiz de son sınıftık artık, aslında Naruto veya benim artık okula gittiğim pek söylenemez, gözümün sürekli Naruto'nun üzerinde olması ve ona bedeninden çıkmaya can atan ruhundan bile daha yakın olmak için açık liseye geçmiştik, eğitimimizi de özel ders için gelen hocalarla yapıyorduk: Özellikle Kakashi, Obito ve Yahiko tanıdıktı.
Özellikle...
Bugün salıydı, anlayacağımız dilden söylersek ne fizik tedavi için bir randevumuz var ne de artık lanetler savurduğumuz özel dersler, yalnız ben, Naruto ve birkaç milyon arkadaş: Hinata, Neji, Sakura, Gaara ve Lee...
Eski okulumuzdan bizimle iletişimde kalanlar bu kadar insandık artık, ve hepsi de bizi onaylayan yegane dostlardı. Onları çağırmamın ilk sebebi uzun zamandır dışarı çıkmayı reddeden sarışının yüzünü biraz da olsa gerçek bir ifadeye bulamak istemem, aslına bakacak olursak bugün 10 Ekim...
Ve Naruto'nun en mutlu günü...
Yani olacak.
Saat sabahın 10'u ve kalıbımı basarım ki Naruto'nun ramenli rüyalar görme olasılığı benden önce, şafak söker sökmez kalkmasından bin kat daha olasılıklı. Yavaşça odasının kapısına yumuşak adımlarla erişirken kulağımı dayamadan içeriyi dinlemeye çalıştım. Bir ihtimal kalkmış olsaydı gitar çalıyor veya hoşuna giden slow bir şarkıya eşlik ederek resim çiziyor olurdu. Lakin çıt sesinden eser bile yok.
Uyuyordu...
Rahat bir nefesle odama aynı pamuk adımlarla ulaşıp, abimden istediğim iyiliğin karşılığını alıp almadığını kontrol etmek amaçlı telefonumu açıp mesajları kontrol etmeye başladım. İşlemleri sırasıyla ekran kilidi aç, Line uygulamasını abimin ismini bul ve bingo! İstediğim gibi, istediğim şey, istediğim şekilde elime ulaşmıştı. Şimdi ise sadece akşamı beklemek durumundayım.
İçimden geçirdim, iç çekerek...
Mesajdan çıkıp ekranı kilitlediğim gibi tekrar bir bildirim sesiyle cebime indirmeden telefonu geri açtım ekranını, çok devrik bir tasfirleme yapmama ve gözlerinizi kanatmama rağmen istediğimin beklediğimden çok daha hızlı ve güvenli gerçekleşmesi beni memnun ederken, içimde yanıp tutuşan heyecanım, Naruto'nun bu akşamki yüzünü zihnimde canlandırınca daha bir hoş olmuştum.
Şimdilik yapacak pek bir şey yok gibi, parti hazırlıkları, demek istediğim süslemeler ve uzun süreli eğlenceler olmayacak. Basit ve oldukça sıradan ama arkadaşların bir arada olup ufak çaplı eğlencelerin yaşandığı sıcacık bir ortam oluşturacağım.
Hak ettiği mutluluğa kavuşacak.
Sonunda...
İçeriden süzülen yumuşak tınıyla dikkatimi kapıya yönlendirdim. Gitar sesiydi kulaklarıma ulaşan bu huzur dolu tını. İnsanı cezbeden bu ses Naruto'nun uyandığını anlatan bir ibare, her zamanki gibi bu vakitlerde kalkmış ve rutinini aksatmamıştı.
Rahatsız etmeden, etmek istemeden mutfağa yöneldim ona her zamankinden çok daha güzel şöyle enfes bir kahvaltı yapmak için. Kendime ıslık eşliğinde, gitarın akışına bırakarak mutfakta belirdim birden.
Kısa çabamla süregelen hazırlık merasimi gitarın hoş ve yumuşak tınısıyla eş zamanlı bitti. Aynı zamanda ince tiz bir kapı gıcırtısıyla gözüm mutfaktan dışarı kayıverdi. Gelen Naruto'ydu, tekerlekli sandalyede değil de destek değnekleriyle mutfağa adımlıyor, muhtemelen hazırladığım cezbedici kahvaltımın kokusunu almıştı, yüzündeki neşeli gülümsemeyle yaklaşan sarışından bunu gayet net bir biçimde görebiliyordum.
...
"Eline sağlık Sasuke." Ellerini şişmiş göbeğinin üstüne koyarken sırtını sandalyeye vermiş arkaya doğru gerinmeye başladı, fakat derin bakışları tavanda asılıydı.
Düşünceli gibiydi.
Ama neşesi yerindeydi.
Kendimce düşüncelerime boğuldum sabahkine benzer olarak, hediyeyi akşama mı versem veyahut şimdi mi? Her ne kadar akşama saklıyor olsam da kesinlikle öğrenmesi gereken ilk şey, hatta şimdi söylememem bile ona karşı haksızlık sayılabilecek bir durum.
Bu fotoğrafı kesinlikle göstermem, kesinlikle ona bunun hakkında bahsetmem lazım.
Ve aklımı kurcalayan düşüncelerime son verdim.
"Naruto." Sert bir tınıyla sesleniverdim dikkatini bana yönlendirmesi için, doğum gününü beklemek istemiyordum, partiye kadar bu surata artık katlanamayacaktım. "Sana bir şey göstermem lazım." Cebimdeki telefonu çıkardım ve kargoyla gelecek olan fotoğrafı bu şekilde ön gösterim olarak ona sunacaktım.
"Evet?" Naruto ise karşımda şaşkın maviliklerini bana doğrultmuştu, yüzündeki duyguyu silmişti üstüne bir de. Telefonu ona uzattığımda ise sadece duraksadı, gözleri birer ok misali fotoğrafa saplandı.
Hissiz ketum yüzüm bile duygu karmaşasından buruşurken gözlerimi kapatıp nefes tazeledim derince iç çekerek. Empati kurduğumda Naruto'nun içindeki haykırışları şimdi daha iyi fark ediyordum.
Gözlerimi aralayınca ona odaklandım. Yüzü sakindi ama bedeni titriyordu.
Sertçe yutkundu...
Gözleri aralıksız süreyle odaklandığı fotoğrafta dolanırken...
Buruk bir tebessüm haykırdı uzunca neşelenmeyen yüzü...
Aldığı en iyi hediye için teşekkür etti.
"Teşekkürler..."
***
710 Kelime
6K olmuş okunma xjskjxkjs yaşasın!
YOU ARE READING
Siyah Güneş | SasuNaru | Bitti
FanficCRINGE ALERT! Ben bunu 2018de falan yazdım, çok bir şey beklemeyin. Eğer kanser kelimesi görürseniz kitapta bu Cringe demektir. Yanlış anlaşılmasın. Üzerinde hiç kafa yorulmamış CRİNGE bir hikaye. -Tamamlandı- ============= Kimi mi düşünüyorum? O...