Bölüm Şarkısı; Karmate- Yağarsa Yağmur Yağar
Oturduğu koltukta rahatsızca kıpırdandı yeni gelin. Biricik kocasını, sevgi seliyle (!) uğurladıktan sonra akın akın misafirler gelmeye başlamıştı. 'Hayırlı olsunlar, Allah bir yastıkta kocatsınlar' kulağında uğulduyordu. Bir yanında Yade Berdil diğer yanında Bedev Hanım, yüzünde hanımefendiliğin üç numaralı masum bakışıyla karşısındaki kadının ayağa kalkmasını izledi.
"Ben artık gideyim, ocakta yemeğim vardı. Hayırlı olsun kızım."
Ayşem ufak bir gülümsemeyle başını salladı. Nasıl bir yemekse artık iki saattir burada oturuyordu ama yanmamıştı! Kadını kapıdan çıkıp gittikten sonra derin bir nefes aldı. Ee herhalde bitmişti daha gelen olm-
"Hoş geldin Dilber, buyur geç otur. Sende hoş geldin yavrum."
Kapıdan girenlerle hayalleri Karadeniz'in hırçın dalgalarına karıştı. Bu misafirler geceye kadar gelecekti herhalde.
Kırklı yaşlarındaki kilolu bir kadınla, yirmi yaşlarında genç ve güzel hatta çok güzel bir kız koltuğa oturdu. Adının Dilber olduğunu Bedev Hanım'ın konuşmasıyla öğrenen Ayşem, kadının onu baştan aşağıya süzmesine dayanamayarak kayınvalidesinin yanına ilişti. Açıkta bir yer mi var bacım ne baktın! diye ortaya atlayacaktı yoksa.
Yanındaki kızın, ona bakarak yüzünü buruşturmasına garip bir ifadeyle karşılık verdi. Bu yelloz niye öyle bakıyordu?
Anneside kızı gibi buruşturdu yüzünü Ayşem'i oturduğu koltukta bir kez daha süzdü. "Gelininiz şu mu?"
Şu? Gözlerini kapatıp içinden ona kadar saymaya çalıştı. Sakin olmalıydı yoksa daha ilk günden insanların deli yanıyla tanışması iyi olmazdı. Bedev Hanım, Dilber'in konuşmasından rahatsız olduğunu belli etmek istercesine kaşlarını çattı. ''Evet, gelinimiz Ayşem. Fırat Ağa'nın karısı, Hanımağa Ayşem.''
Bedev'in sözlerinin altında yatan haddini bil, karşında ağa karısı var! imasını sezen Dilber, sanki hiç umurunda değilmiş gibi konuşmasına devam etti. Ayşem ise, hanımağalık kelimesini kafasında tartıyordu. Kocasının ağalığını kabul etmeyen bir hanımağa. Aman ne güzel!
''Duyduğumuza göre Karadenizli'ymiş buke. Yakıştı mı hiç size Urfa dışından gelin almak, hem de Fırat Ağa'ya almak.'' Sohbetin gidişatından hoşlanmayan Yade Berdil bastonunu yere vurdu hızla. ''Bizi sorgulamak sana mı düştü Dilber? Biz bilmez miyiz neyin yakışıp yakışmayacağını? Haddini bilesen!''
Ayşem'in suratında kocaman bir sırıtış peydah olurken, ana-kızın moraran suratlarını izliyordu. ''Sen beni yanlış anlamışsan Yade. Ben örflerimiz, adetlerimizi bilmi diye dedim.'' derken oturduğu koltukta kıvranıyordu Dilber.
''Siz merak etmeyin Dilber Hanım,'' diye söze girdi Ayşem keyifle. ''Yaşaya yaşaya, göre göre elbet bende en kısa zamanda öğrenirim adetlerinizi. Karadenizli olmam hiçbir şeyi değiştirmez, yurt dışından gelmedim ya, bu ülkenin vatandaşı olan herkes örf adet nedir bilir. Yabancı olduğum bir konu değil, sizin içiniz ferah olsun.''
Yade Berdil'in yüzünde ki tebessüme karşılık verdi Ayşem. Söylediklerine kızmamıştı demek ki, zaten neden kızsın ki? ''Buke, hadi Dilruba'yı da al diğer odaya geçin. Avşin'le Dilşad oradadır.'' Bedev Hanım'a kafasını sallayıp az önce ona salak salak bakan kızla minderden kalktı. Sabah kahvaltısından sonra gezdiği evin üç oturma odası vardı. Erkekler ve kadınların misafirler geldiğinde ayrı ayrı oturacakları Osmanlı tarzı minderlerle döşenmiş iki oturma odası ve bir tanede diğerlerinin aksine normal koltukların olduğu bir oturma odası. Kocaman bir evde yaşıyordu artık ve hayatında böylesini hiç görmemişti. Resmin malikane yahu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARADENİZ'İ GETİR DE GEL
Ficção GeralKarşılıklı çekilen silahlar Rize'nin sessiz dağlarında, gürültüye sebep oldu. Bir tarafta Karadeniz gibi hırçın ve inatçı Kara ailesi, diğer tarafta ise Rıha gibi köklü ve yıkılmaz Güneri aşireti. Bu iki aileyi karşı karşıya getiren ise Doğu'yu yü...