Yeni alınmış bej rengi koltuk grubuna kurulmuştu herkes. Recep Bey, elindeki tüfeği odanın girişindeki kapıya dayamıştı. Az önce yaşanan olayı kazasız belasız atlatmışlardı. Kim bilir belki Ayşem koşarak mutfağa gelmeseydi Recep Bey, Fırat'ı vurmuş olacaktı.
"Haydi annem, yataklaru kurin da uyuyin. Senun odandaki yüklükte biliysun."
Ayşem annesine kafasını salladıktan bir kocasına bir de babasına baktı. Babası Fırat'a öldürecekmiş gibi bakarken Fırat dümdüz bakıyordu. Damadının eve hırsız gibi girişine sinirlenmişti belli ki. Ama Fırat'ın bir suçu yoktu ki. Kim demişti ona elinde tüfek çık gel mutfağa!
"Tamam anne, siz yatın hallederim ben." dedi Ayşem yan gözlerle annesine kaş göz ederek babasını gösterirken. Naciye Hanım koluyla kocasını dürtükleyip damadına olan bakışlarını kesti.
"Hayde kalk, sabahı burda mu edeceksun."
Recep Bey karısına kafasını sallayıp ayağa kalktı. Kızının yanına gidip alnından öptü ve hayırlı geceler dedi. Kızıyla kendisini izleyen damadına ise yan gözlerle bakmakla yetindi.
"Yarun senunla konuşacaklarumiz var, erken kalk." demeyi ihmal etmedi damadına odadan çıkarken.
Annesinin ve babasının kendi odalarına girdiklerini gören Ayşem koltukta rahatça yaslandı.
"Oh be, çok korktum babam bir şey yapacak diye. Uykudan uyandırıldığında çok sinirli olur."
Karısının kapalı gözlerine ve omzuna dökülen saçlarında göz gezdirdi Fırat. "Onun garezi bana!" diye homurdandı. İlk konuşmaları pek olumlu geçmemişti. Zaten normal bir evlilikte sayılmazdı. En azından şimdilik!
Ayşem gözlerini açtığında Fırat'ın gözleriyle kesişti hemen. "Anlamadım ne dedin?"
"Açım diyorum aç! İzin vermediniz ki karnımı doyurayım."
Ayşem gözlerini devirip kalktı koltuktan. "Mızmızlanma da düş peşime."
Ayşem önden Fırat peşinden mutfağa geçtiler. Buzdolabından çıkardığı kahvaltılıklarla sandviç hazırladı Ayşem. Yanına da meyve suyu hazırladıktan sonra masaya Fırat'ın önüne koydu.
-----------------
"Al şu döşeği." diye fısıldadı Ayşem. Oturduğu yataktan kalkıp karısına yardım etti Fırat.
Ayşem yerdeki döşeğe serilecek çarşafı Fırat'a attı. "Serdikten sonra yatarsın artık. Dolapta yastık, yorgan var."
Fırat'ın bıkkın bakışları ardında yatağana yatıp yorganı üstüne çektikten sonra arkasını döndü.
"Cidden mi Ayşem? Hani olan biteni anlatacaktım! Kalkasana kızım dinle beni!"
Fırat'a dönmeden cevap verdi. "Kafam kazan gibi yarın anlatırsın. Ki anlatacağının da beni pek ikna edeceğini sanmıyorum."
Genç adam yatağı gelişi güzel hazırladıktan sonra yanında getirdiği çantadan eşofmanlarını giydi. Işığı kapattıktan sonra sessizce yatağına girdi.
"Gerçekten seni aldatabileceğimi düşündün mü? Az çok tanıdın beni, ben senin için öyle bir adam mıyım?"
Kocasının fısıltısına kulak kesilmişti Ayşem ama yerinden hiç kıpırdamadı. Adamın sesindeki kırgınlığı ufakta olsa alıyordu.
Fırat düzgün bir insandı. Kendisine karşı yanlış bir davranışını hatırlamıyordu. Aldatma kelimesi de ona yakışmıyordu ama bundan nasıl emin olabilirdi ki Ayşem? Dediği gibi aldatmamış olsa dahi gördükleri hoş sayılmazdı. Eski nişanlısıyla el ele masada otururken görmüştü sonuçta. Ne düşümesi veya ne tepki vermesi bekleniyordu ki sanki? Birkaç aydır tanıdığı birine böyle bir olay karşısında gönül rahatlığıyla güvenmek aptallıktı Ayşem'e göre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARADENİZ'İ GETİR DE GEL
Ficção GeralKarşılıklı çekilen silahlar Rize'nin sessiz dağlarında, gürültüye sebep oldu. Bir tarafta Karadeniz gibi hırçın ve inatçı Kara ailesi, diğer tarafta ise Rıha gibi köklü ve yıkılmaz Güneri aşireti. Bu iki aileyi karşı karşıya getiren ise Doğu'yu yü...