Bölüm 3

215 14 3
                                    

Düşünceler düşünceleri takip etmiş,en sonunda ay görevini güneşe devretmişti. Gece, uyumak sanki bana haram kılınmıştı. Uyumaktan korkmuştum. Sankü uyursam rüyama gelecekti. Bana bir açıklama yapacaktı ve bende ona inanacaktım. Onu artık dinlemek istemediğimi fark ettim. Lisedeyken beni sarhoş eden o sesini, artık duymak fikrinden bile rahatsız oluyordum.

   Yeni bir gün başlamıştı. Kuşlar cıvıldıyordu. Peki ben neden yeni güne umutla bakamıyordum. Beni değiştiriyordu.Bana yaptığı şey buydu işte. Tüm umutlarımı öldürüyordu.

    Cansız adımlarla banyoya girip kısa bir duşun ardından üstümü giyindim. Saçıma şekil verdikten sonra mutfağa geçtim. Teyzem her zamanki gibi erkenden kalkmış ve kahvaltı hazırlamıştı. Gülümsedim.

   '' Günaydın bal teyzoşum. ''

    '' Günaydın hayatım. Gel, otur. ''

Sohbet eşliğinde kahvaltımızı yapmıştık. Ama ikimizde dün hakkında hiç bir yorumda bulunmamıştık. Yaşanmamış gibi davranmıştık.

    Kahvaltının ardından hemen kalkıp otobüs durağına gitmiştim. Şansıma otobüs benim peşimden gelmişti. Şanslı kızdım he.Büyük bir neşe ile yolculuk yaptıktan sonra yürüyerek şirkete geçtim. Şirketle indiğim durak arası en fazla 10 dakika idi.

    İçeri girdiğimde içimi bir heyecan bulutu sarmıştı. Hemen sakinleşip asansöre bindim. Asansörde Eslem'le karşılaşınca rahatlamıştım.

   '' Günaydın Eslem. ''

   '' Günaydın Deniz. Nasılsın. ''

    '' İyiyim. Sen? ''

   '' İyiyim bende. ''

Ve devamında çok da önemli olmayan şeyler hakkında konuştuk. Kendi katımızda inince gözüm onun kapısına kaydı. Koşar adımlarla  odama geçtim. Yine dosyalarla uğraşırken varlığını fark etmediğim telefon çaldı. Uzanıp açınca, içimdeki tekrar kapatma isteğini bastıramadım.

'' Odama gel Deniz. ''

Ne demeliydim? Peki efendim, ya da hemen geliyorum mu? Bilin bakalım ben ne yaptım? Hiçbir şey demeden telefonu yüzüne kapattım. Yaptığım şeyi fark etmemle büyük bir şaşkınlık yaşadım.

'' Salak Deniz. Ne yapıyorsun sen? Sabah yürek de yemedin ama bu cesaret nereden acaba? ''

Kendi kendime saydırırken odasına vardım ve kapıyı iki kere tıklatıp gel sesini duymadan içeri girmiştim. İçeri girince benim için zaman durmuştu. Kafasına dosyalara gömmüş ve düşünceli, düşünceli onları inceliyordu. Hayatımda gördüğüm en mükemmel görüntü olabilirdi. Büyümüştü. Her zaman yakışıklıydı ancak zaman geçtikçe olgunlaşmış ve karizmatikleşmişti. Ben kendime gelemeden kafasını kaldırıp bana kırgın gözlerle baktı. Evet kırgın. Birlikte olduğumuz zamanda herkes bakışlarından onun kızgın olduğunu sanardı. Sert bir mizacı vardı ama ben onun bakışlarını tanıyordum. Ne zaman gerçekten kızdığını ya da ne zaman birine kırıldığını, mutlu olduğunu ya da ne zaman üzüldüğünü.

    Kalbim teklemişti. Benim ona kırgın olmam gayet normaldi. Onun bana kırgın bakmasına anlam verememiştim. Bir anda modum düşmüş, dudaklarım ters u olmuştu çoktan. Sesini duyunca gözlerim doldu. Kalbim tekrar naralar atmaya başladı. Bir insanın sesi bile özlenir miydi? Özlemiştim işte. Yalana ne gerek vardı?

   '' Gel otur şöyle. ''

Eliyle masasının önündeki sandalyelerden birini gösterdi. Elim ayağım titriyordu. Oturduğumda tüm cesaretimi toplayıp gözlerinin içine baktım.

YARIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin