Her Mutluluğun Sonu Hüzünle Biter

7.7K 583 466
                                    

"Jimin..."

"Bebeğim, uyan."

"Canım..."

"Bitanem..."

"Geceleri ayım, gündüzleri güneşim. Uyan."

"Balım..."

"Gül yaprağı-"

"Jungkook sabah sabah kalp krizi geçirmemi mi istiyorsun! "

Tatlıca gülümsedi ve alnıma düşen saçları kulağımın arkasına doğru götürdü. " Sadece uyanmanı istiyorum. Okula geç kalacağız."

" O kadar uyudum mu ya?"

"Hem de mışıl mışıl. Neyse ben aşağıda bekliyorum seni. Hazırlanıp in."

Saçlarımı biraz daha okşadıktan sonra gülümsedi ve odamdan çıktı. Bu aralar bana çok iyi davranmaya başlamıştı. Hatta o kadar iyi davranıyordu ki içime kötü hisler düşmesine engel olamıyordum. Bu durumlarda ne olur bilirsiniz ; her mutluluğun sonu hüzünle biter...
Eh bende bunun olmasından korkuyordum işte. Gene üzülmekten, yıpranmaktan..

Derin bir nefes aldım ve pozitif düşünmeye çalıştım. Pozitif düşünceler bana her ne kadar kötü şeyler yaşatsa da, pozitif düşünmek negatif düşünmekten her zaman kat kat daha iyiydi.

Yatağımdan kalkıp banyoya gittim ve oradaki işlerimi halledip odama geri döndüm. Dolabı kısaca gözden geçirdikten sonra üstüme bir şeyler giyip aşağıya, Jungkook'un yanına, indim.

Kahvaltı yapmayıp direk okula gitmeyi tercih etmiştik. Her ne kadar 'üvey' babamın gözüne batsakta şuan umursayacağımız en son şey bile değildi üvey babama yakalanmak.

" Jimin, bugün ayrı bir güzel olmuşsun meleğim."

Göz ucuyla Jungkook'a bakıp elimle ensemi kaşıdım. " Teşekkürler Jungkook, "

Elimi geri indirip Jungkook'un önüne geçtim ve durmasını sağladım " Ama bu benim her zamanki halim."

Daha sonra dilimi çıkarıp arkama bile bakmadan okula doğru koşmaya başladım. Ayak seslerinden onunda beni takip ettiğini anlayınca daha hızlı koşup okula girdim ve önüme gelen ilk erkekler tuvaletine girdim.

Tuvalete girmemle birlikte telefonum çalmaya başladı. Cebimden çıkarıp kimin aradığına baktım.

Bilinmeyen numara arıyor...

Sabah sabah kim beni özelden arardı ki? Cevabı öğrenmek için telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.

"Alo?"

"J-Jimin..."

" Yoongi!"

" J-Jimin bu kadarı yeter şimdi telefonu bana verin!"

"Yoongi? Neler oluyo-"

" Yoongi 3. Katın erkekler tuvaletinde. Kurtarmak için buraya gelmen gerekiyor. Eğer 10 saniye içinde gelmezsen koluna bir jilet daha atacağım. 10-9..."

  Daha fazla beklemeden telefonu kapattım ve üçüncü katın erkekler tuvaletine koşmaya başladım. O kadar hızlı çıkıyordum ki merdivenleri sanırım on saniye içerisinde tuvalete varıcaktım. Üçüncü kata gelince hiç düşünmeden erkekler tuvaletine girdim.

" Tch Tch... geç kaldın Jimin."

"Sehun?"

Elindeki jileti bana gösterdi ve elleri ve ayakları bağlı, ağzı bantlı bir şekilde yerde yatan Yoongi'nin yanına gitti.

" Yoongi! Dur! Dur sakın ona zarar verme!"

" On saniye içerisinde gelseydin vermeyecektim. Ama sen ondört saniyede gelebildin Jimin."

Zarar vermemesi için yanına gittim ama iki kolumdan tutulup geri çekilmemle sadece Yoongi'nin gözlerine bakabildim. Onu kurtarmalıydım. Sehun denen çocuğun derdi her neyse benimleydi. Benim yüzümden Yoongi'ye zarar gelmesine müsaade edemezdim.

" Pürüzsüz kollarına tekrar iz bırakmak hoş olacak."

Yoongi ondan sürüklene sürüklene kaçmaya çalışırken yapabileceğim kurtarma ihtimallerini düşünüyordum. En iyisi sözel olarak bir şeyler yapmaktı.

" Ona zarar verirsen öldün bil Sehun!"

"Madem ona zarar gelmesini istemiyorsun... O zaman sana söyleyeceğim şeyi yap. Eğer istediğimi yaparsan onu serbest bırakırım."

Kısa bir süre gözlerimi Yoongi ile buluşturdum. Her ne kadar kurtulmak istese de gözleriyle hayır işareti yaparak kendisi yerine beni kurtarmaya çalışıyordu.

" Ne istiyorsun? "

" İstediğim şeyi yapacak mısın? "

" Ne istiyorsun dediğime göre, evet."

Yoongi'nin yanından kalktı ve cebinden telefonunu çıkarıp kolumu tutan çocuklardan birine verdi. Daha sonra çocuğun kulağına bir şeyler fısıldayıp çocuğun tuvaletten çıkmasını sağladı.

Çocuk gittiği an kolumdan tutup bedenimi duvara yasladı.

" Soyun."

"Ne?"

" Soyun dedim."

"Asla soyunmam!"

"Peki sen bilirsin."

Gözlerimin içine baka baka Yoongi'nin yanına gitti ve demin elinde tuttuğu jileti yerden alıp Yoongi'nin koluna uzunca bir jilet attı.

Kanlar her yere yayılırken yaşadığım anın şokundan çıkamıyordum. Yoongi yerde çığlıklar atarken hiçbir şey yapamadan ayakta durmak... O kadar acıtmıştı ki kalbimi.

" Dur! S-soyunacağım."

Yerden kalktı ve soyunmamı bekledi. Seslice yutkunduktan sonra tek tek üstümdekileri çıkarmaya başladım. Blüzüm, pantolonum, ayakkabı ve çoraplarım... Sadece iç çamaşırımla kaldığım zaman yavaş adımlarla yanıma geldi ve bedenimi yeniden duvara yasladı.

" Şimdi, beni duvara yaslayıp öpeceksin. Sonra Yoongi'yi serbest bırakacağım."

Onu duvara yaslamam için geri çekildiğinde kolundan tuttum ve sert bir şekilde duvara yasladım. İçeride birçok adamı olmasa kesinlikle onu döverdim.

Bir süre sadece baktım. Öpemedim. Jungkook'tan başka birinin dudaklarını öpmek istemedim. İhanet gibiydi benim için. Sevdiğim adamın dudakları varken başkasının dudaklarını öpmek.

"Öp artık."

Çenesinden tuttum ve dudaklarına titrek bir nefes verdim. Her ne kadar kendimi kötü hissetsem de, Yoongi için bunu yapmak zorundaydım.

Dudaklarımı dudaklarıyla birleştirdim. Hareket ettirmedim. Sadece bastırdım. O, yavaş yavaş dudaklarımı esir alırken ellerini belime koydu ve okşamaya başladı. Gözümden düşen bir damla eşliğinde ona karşılık vermeye başladım. İsteksiz, ruhsuz, şehvetsiz.

Bellerimden tutarak kendine çekti ve dudaklarını daha sert bastırdı.

"Jimin!"

Jungkook'un sesini duymamla hızla Sehun'dan ayrıldım. Şuan gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum...







Selam.

Geri döndüm.

Çok heyecanlı bir yerde bitirdim farkındayım ama gözüm bana küfür etmeye başladı yani anlayın. Gözümü açamıyorum bile.

Yarın tekrar bölüm atmaya çalışıcam. İyi gecelerrrrrrrrrrr

Stupid Love | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin