•'10'•

254 10 16
                                    

Öğle arası gelmiş bu sefer bahçede oturuyorduk. Cho Hee elinde büyükçe bir tepsiyle gelirken ona yardım amaçlı kalktığım sırada Jungkook 'un kalkmaya yeltendiğini fark ettim. Durumu bozmamak için sanki eteğimi düzeltmek için kalkmışım gibi yapıp eteğimi düzelttim oturduktan sonra Jungkook 'a döndüm. Kafamı git şeklinde sallarken bir yandan gülüyordum. Jungkook ayaklandı ve Cho Hee 'nin yanına gidip elindeki tepsiyi aldı. Cho Hee derince güleceği sırada aklıma konuşmamız gelmiş olacak ki sadece tebessüm edip yanıma doğru yaklaştı. Cho Hee yanımdaki yerini alırken kulağına söyleyeceğim şey için elimi omzuna koydum.

Ben: (kulağına) bu davranışları sadece Jungkook 'a yapmalısın tamam mı?

Cho Hee anladığını belli edip kafasını sallarken Jimin konuşmaya başladı.

Jimin: hey! Bize de söylesene Hye. Biz burada bostan korkuluğu muyuz?
Ben: sakin ol Jiminie. Daha sonra belki söy-

Çalan telefonum sözümü kesmişti. Arayan numara yabancıydı. Bende kayıtlı bir numara olmadığı için sağımda oturan Cho Hee 'ye döndüm.

Ben: bu numarayı tanıyor musun?
Cho Hee: (numaraya bakarken) aaa.. bu Sang Hun 'un numarası..
Ben: al konuş o za-

Yoongi elimdeki telefonu alıp aldığı gibi açtı ve konuşmaya başladı.

Yoongi: kimsin? ...... Numarayı nereden buldun?...... Hayır Hye Dae 'nin numarası değil.  ........ Evet benim numaram ........ Çokta umurumda bir daha arama ..... Ayrıca numaramı da sil. Seninle uğraşmak istemiyorum..!

Yoongi telefonu kapatıp arama geçmişinden numarayı sildi ve telefonu kilitleyip geri verdi. Hepimiz şaşkınca bakarken Yoongi konuşmaya başladı.

Yoongi: ne? Daha fazla rahatsız mı etseydi?
Hoseok: çok haklı..
Diğerleri: aynen. En iyisi buydu..

Cho Hee 'yle birbirimize baktıktan sonra dayanamayıp gülmeye başladık. Neden güldüğümüzü bilmiyorduk ama bizim gülmemize yavaş yavaş diğerleri de katıldı.

Seokjin: (gülerken) neye gülüyoruz?
Cho Hee: (gülerken) biz de bilmiyoruz..

Sonunda kahkahalarımız dindiğinde Cho Hee konuşmaya başladı.

Cho Hee: şuan o kadar mutluyum ki... Kırk yıl düşünsem benimle konuşacağınız aklımın ucundan bile geçmezdi. Beni aranıza aldığınız için teşekkür ederim...
Hwa Shin: gözlerim yaşardı Cho Hee...

Herkes aynı anda arkamda bulunan Hwa 'ya dönünce Yoongi ayaklandı.

Yoongi: boş yapma Hwa. Bak diğer boş beyin arkadaşların seni bekliyor. Hadi uza da boyunu görelim.
Hwa Shin: yapma Yoongi cidden (beni göstererek) bu kızı bana tercih mi ediyorsun?
Yoongi: boş konuşuyorsun Hwa Shin. Hye kalk.
Ben: ha? Ne?

Yoongi bileğimden tuttuğu gibi sürüklemeye başlarken arkamı dönüp Cho Hee 'ye baktım. Namjoon Cho Hee 'yi de kaldırıp hep birlikte yürürken Jungkook elini Cho Hee 'nin omzuna koymuştu. Önüme dönmemi sağlayan şey ise takıldığım taş olmuştu. Yoongi bileğimi bırakıp belimden tutunca düşmemi ikinci kez hatta belki üçüncü kez falan engellemişti. Bende elimi onun beline koyunca birden kasıldı. Ne yani gıdıklanmış mıydı?

Ben: hey! (Gülerek) Sen gıdıklandın mı?
Yoongi: sen gıdıklanmıyorsun sanki.

Yoongi de beni gıdıklayınca gülerek geri çekildim.

Ben: (gülerken) hey hey tamam.

Yoongi sincap gülüşüyle gülerken sanırım bütün siniri gitmişti. Ayrıca okulun içine girmiş ve bir kenarda durmuştuk. Diğerleri de gelirken Jungkook ve Cho Hee hala aynı şekilde ilerliyorlardı. Cho Hee gülerek yanıma gelince gülmemesi için çaktırmadan kaş göz yapıyordum. Anlamış gibi iki kere göz kırpmıştı. Yanıma geldikten sonra durumu çaktırmadan konuşmaya başladı.

Cho Hee: Hye ya! (Gülerek) Alt tarafı havalı bir çıkış yapacaktınız önüne baksana kızım ya taşa takıldın gitti bütün hava...
Ben: dalga geçmesene kızım ya! (Gülerken) Ben nereden bileyim orada taş olduğunu?
Jimin: (gülerek) bir değişiksin Hye ya!

Jimin söylediği şeyden sonra yanıma gelip kolunu omzuma attı. Omzuma attığı kolundaki elini tutarken ben de konuşmaya başladım.

Ben: bunlar ufak olan sakarlıklar. İnan ben sakarların müdür falan olamalıyım. (Sırıtırken) Ciddiyim gülmeyin yav..

🔘🔘🔘🔘🔘🔘🔘
Sonunda okuldan çıkmış eve doğru yürüyordum. Evimin önüne geldiğimde arkamda tanıdık bir ses beni çağırdı.

Yoongi: Hye!

Arkamı döndüm ve Yoongi 'nin gelişini sessiz sedasız izledim. Sonunda yanıma ulaştığında yakınmaya başladı.

Yoongi: iki saattir sana sesleniyorum.

Kulaklığımın tekini çıkardım ve ona gösterirken bir yandan konuşmadan 'kulaklık vardı.' bakışları atmaya başladım.

Yoongi: neyse. Tek kalma ben de geliyorum.

Yoongi 'nin kapıya ilerlemeye çalışırken söylediği şeyle anında ellerimle omzundan tuttum ve onu durdurdum. Çantamı tek koluma astığım için kolumda aşağı kaymıştı. Bir yandan çantamı düzeltirken bir yandan da konuşmaya başladı.

Yoongi: seni dinlemeyeceğimi biliyorsun değil mi?
Ben: kafayı mı yedin acaba? Ya annemler gel-
Annem: Hye? Kızım.
Ben: (sessizce) al işte. (Anneme dönerek) efendim anne?

Annem yavaşça yanımıza yaklaştı. Bir elini Yoongi 'nin omzuna koyduktan sonra konuşmaya başladı.

Annem: kim bu yakışıklı çocuk?
Ben: sınıf ark-
Yoongi: sınıftan arkadaşız.
Ben: bende öyle diyecektim.
Annem: yoksa bizi tanıştırmadan göndermeye mi çalışıyordun Hye?
Ben: yok anne ben sizin geldiğimizi bile bilmiyordum.
Annem: içeri gelmek ister misin .....?
Yoongi: Min Yoongi.
Annem: Yoongi. Ben de Hye 'nin annesi So Kyu.
Ben: Yoongi 'nin yapması gereken işleri var değil mi Yoongi?
Yoongi: Hay-

Yoongi 'nin arkasına geçip omuzlarından ittirdim diğer yandan da anneme dönüp konuşuyordum.

Ben: çok işi var çoook. Bilemezsin. Sen içeri gir bende geliyorum şimdi annecim.

Annem omuzlarını silkip içeri doğru ilerlemeye başladı. Yoongi de artık dayanamamış aniden dönmüş ve omuzlarımı tutmuştu. Boyu benden uzun olduğu için biraz kafamı kaldırmam gerekiyordu. Yüzlerimiz tekrar çok yakın olduğu için nefes alış verişlerini bile hissediyordum.

Yoongi: ne yapıyorsun?
Ben: ne? Ne yapıyorum?
Yoongi: ben de onu soruyorum ne yapıyorsun?
Ben: bi-bilmiyorum.

Yoongi hiç istifini bozmadan bana doğru bir adım daha attı. Bu sayede biraz daha yakınlaşmış oldu. Benim kalbim yerinden çıkacak gibiyken o gayet sakin hatta ölüm sakinliği falan vardı. Sessizlikti o aslında ama her neyse..

Ben: Yoongi..
Yoongi: hıh?
Ben: bi-biraz uzak mı dursan?
Yoongi: neden?
Ben: ya bende klostrofobi var da kapalı yerlerde duramıyorum. Fe-fenalık geldi.
Yoongi: daha saçma bir cevap duyamazdım heralde.. ayrıca burası kapalı bir alan değil gayet yeşillikli bir alan..
Ben: e-evet de. Sen.. bu kadar yakın olunca bir şey oldu.
Yoongi: hıhı. Bu aralar bana da oluyor. Havadandır. Herhalde...

Yoongi bırakmayınca geri çekildim.

Ben: benim gitmem gerek..
Yoongi: tamam. Git hadi.

Arkamı döndüm ve ilerlemeye başladım. Tekrar arkama döndüğümde Yoongi hala olduğu yerde duruyordu. Yoongi 'ye doğru seslendim.

Ben: hadi gitsene!
Yoongi: gidicem.
Ben: e hadi..

Yoongi son kez sincap gülümsemesini gözler önüne serdikten sonra arkasını döndü ve ilerlemeye başladı. İçeri girmek için kapıya ilerledim. Annem kapıyı aralık bırakmıştı. İçeri girer girmez merdivenlerin orda bulunan ve bana değişik bakışlar atan annemle bir süre bakıştıktan sonra konuşmaya başladım.

Ben: (yalandan gülerek) hayır anne.. sandığın şey değil.

Annemin yanından yavaşça geçip odama fırlamamla annem afallamış ama peşimden gelmeyi de ihmal etmemişti.

Annem: gel kız buraya her şeyi anlatacaksın! Hyee!!

♾♾♾♾
BÖLÜM SONU....

School |M.Y.G|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin