Dışarıdan çadıra giren belli belirsiz güneş ışıkları eşliğinde gözlerimi açmıştım. Yanım boştu. Yoongi 'nin kalktığını düşünüp çadırdan yavaşça çıkmıştım. Sönmüş ateşin başında bir sandalyede uyuyakalmıştı. Bu hali çok tatlı dursa da boynu tutulmuş gibiydi. Yavaşça yanına yaklaştığımda ellerini tutmuş ve buz gibi olmuş yanaklarına dokunmuştum. Yüzünü buruşturup gözlerini açtığında yakınarak kafasını kaldırmıştı.
Yoongi: ahh... Boynum. Bacaklarım. Her yerim tutuldu sanırım.
Sırıtmış ve eğildiğim yerden yavaşça kalkmıştım. Kafasını arkaya yaslamış ve bana bakmıştı.
Ben: neden çadıra gelmedin?
Yutkunmuş ve bir süre sonra kısık bir sesle konuşmaya başlamıştı.
Yoongi: benle kalmak istemediğini söyledin ya.
Omuzundan biraz ittirmiş ve inkar eder gibi bir ses tonuyla konuşmuştum.
Ben: hadi ama Yoon. Beni dinlemiş olamazsın. Ayrıca onlar sinirle çıktı ağzımdan.
Yoongi: belki de kalbim kırılmıştır?
Ben: senin mi? Pff....
Yoongi: robot değilim ya Dae.
Ben: ben senin gönlünü alırım.
Yoongi: tch.. sadece deneyebilirsin.
Ben: denerim o zaman.Çadırdan eşyalarımı almış ve kulübeye gidip üzerimi değiştirmiştim.
Kulübeden çıktığımda kamp alanına geri gelmiş ve hala aynı yerde uyuklayan Yoongi 'nin yanına gitmiştim. Saate baktığımda 07:03 olduğunu görmüş ve henüz kimsenin kalkmaya tenezzül etmeyeceğine karar verip Yoongi 'yi elinden çekiştirmiş ve kaldırmıştım.
Yoongi: nereye yine?
Ben: gönlünü alacağım. Pardon deneyecektim değil mi?Gülmüş ve onu çekmeme izin vermişti. Ormana girmiş ve ilk geldiğimizde kesfettiğim yere doğru yol almıştım. Yoongi ise yanımda yavaş yavaş yürüyordu.
Ben: ne yani şimdi cidden kırıldığını mı söylüyorsun?
Yoongi: sence?Kafamı yavaşça sallamış ve bir süre sonra uçurum tarzı bol çiçekli yüksek yere gelmiştik. Yoongi etrafına bakarken yavaş ve sakin bir sesle konuşmaya başlamıştım.
Ben: bir inanca göre, herkesin birer kopyası vardır derler. İnsanların ruhları ikiye bölündü ve farklı bedenler içine hapsoldu. Tanrının amacı, yarattığı insanların ruhlarının bir diğer yarısını bulduktan sonra aşkı hissetmeleriydi.
Yoongi yavaşça dönmüş ve gözlerimizi buluşturmuştu.
Yoongi: ve?
Yanına yaklaşmış ve elini tutmuştum.
Ben: ve ben.. ruhumun yarısını buldum. Aşkı hissettim. Ve... Seninle paylaşmak istiyorum.
Yoongi: ya benim ruhumun yarısı da sensen?Sırıtmış ve o kahverengi incilerine bakmaya devam etmiştim. Ardından gelen çığlık bütün dikkatimizi sesin geldiği yöne çekmişti. Yoongi o yöne doğru koşarken ardından ben de koşmaya başlamıştım. Hwa Shin çamura batmış ve kirlenen elbiselerine yakınıyordu. Bir kaç kişi ve Chin So hoca da gelince çocuklar gülmüş hatta bir kaç kişi kameraya bile çekmişti. Gülmeden edemezdim. Çünkü komikti. Sessiz bir gülüş attıktan sonra tekrar döndüğümde Hwa Shin 'le göz göze gelmiştik. Zehir dolu bir bakış atmış ve Chin So hoca ile kulübeye ilerlemişlerdi.
Diğerleri dağılmadan önce Yoongi ve bize bakıp değişik gülüşler atmışlardı. Yoongi ile birbirimize bakmış ama neden güldüklerini anlamamıştık. Yoongi çocukların üzerine yürümüş çocuklar ise ayrı yönlere dağılmıştı. Kafamı öne eğmiş ve gülmeye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
School |M.Y.G|
Fanfiction"bir papatya düşün, yaprakları her zaman seni seveceğimi gösteren..."