|Geriye ne kaldı şimdi? Kalbi küle çeviren saf acıdan başka hiçbir şey.Bir eli hala kalbinin üzerinde ürkek bakışları etrafta dolanıyordu.Gelecek bir haberin hasretiyle yüreği tekliyor,boğazını sıkmaya çalışan bir elin varlığını yavaş yavaş hissediyordu.O kısa telefon konuşmasından sonra daha bir darmaduman olmuştu zihni.Sabırlı ol demişti yabancı ses.Lakin genç kıza göre bir bilinmezliğe sürüklenirken sabırlı olmak o kadar zor geliyordu ki.
Yine de sabırlı olmaya çalışmak zorundaydı.Sabır bu karanlık yolda bir ışık süzmesi rolün üzerine götürüyordu.Doğru ya sabır öyle bir nimet ki bitecek derken bir bakmışsın daha da artmış.
Dışarıda neler olduğunu seçemiyordu bile.Gözleri dayısını ararken karanlıkta zar zor seçtiği çehreyle "dayı." diye fısıldadı.Aniden arabadan dışarıya atmıştı yorgun bedenini.Halbuki gitmemesi gerektiğini biliyordu.Yine de bir haber almak için bu gerçeği es geçmişti.
Dayısının tüm tembihlerine rağmen hem de.
"Dayı..." dedi dayısına taraf koşmaya başlayarak.Ama aralarındaki mesafenin fazlalığı ve cılız çıkan sesi amacına ulaşmasına engeldi.
Hikmet Bey yeğeninin ona seslendiğinin farkında olmadan genç adamın yakasından yapıştı.Sanki içeride gördüğü manzaranın suçlusunu bulmak çabasındaydı.Tanımadığı yabancı ise ilk şüpheli olmuştu.Belki de bu hali sağlıklı düşünme yetisini kaybettiği içindir.Keza içeride şahidi oldukları o kadar ağırdı ki zihninin çoktan donmasına neden olmuştu.
"Sen söyle bakalım kimsin?Yoksa bu işlerde senin de mi parmağın var?Evet şu şüpheli hallerin! Senin burada olmanın amacı ne?"dediğinde genç adamın donuk bakışlarıyla karşılaşmak sinirlenmesine neden oluyordu.Genç adam karşısındaki adamın fevri davranışları karşılığında yakasına yapışan iki eli ittirip birkaç adım geriye attı.
"Asıl siz söyleyin.Beni suçlarken ben de sizi mi suçlamam gerekiyor?"
Artık bir sonuca varmak istiyordu.Bu bilinmezlik yok olsun.Lakin ortada ele tutulacak bir şey yoktu.Çabalıyordu ama her şey aynıydı.Bir bilinmezlik fırtınasına yakalanmış savruluyordu.Bir yanda annesi bir yan da küçük Meva bir yanda saklı kalmış geçmiş ve bir yumağa dönmüş şimdi ki vakit.Düşünmeden atılan her adım tek kendine zarar vermeyecekti.Temkinli davranmayı bıraksa her şey yok olacak gibi geliyordu.
Öfke ve kin kalbini esir almak için çabalıyordu şayet attığı yanlış bir adımla bu iki arkadaşa esir olacaktı.
Gülyare kendini toparlayıp koşmaya başladı.Sanki kaburgaları ciğerlerine batıyordu.Hissettiği acını azaltmak için dişlerini sıkarken beyhude bir çaba sergiliyordu.Nane molla vücudu aynı kalbi gibi artık hiçbir şeyi kaldıramıyordu.Her an hasta olduğunu bildiren sinyaller vermekten geri kalmıyordu.
"Dayı..."
Hikmet Bey yeğeninin sesini duyunca kas katı kesilmişti tüm benliği.
"Gülyare." dedi nefes nefese kalan yeğenini kolları arasına alırken.Titreyen yeğenin çehresini hüzünle süzdü.
Genç adam yine aynı ismi duyuyordu.
Bu sefer dilinin ucuna gelenlere engel olmamıştı.Yorgunluğun çöktüğü zihni nitekim bazı kelime ve cümlelerden kurtulmak için can atıyordu.Şimdi hiç beklenmedik anda bir fırsat gelmişti ayaklarına ve bu fırsatı elinin tersiyle geri çeviremezdi.
"Abim, babam nerede?"
"Bilmiyorum Gülyare."
"Ama buradaydılar."
Hikmet Bey başını olumsuzca sallayıp "Tamam sakin ol Gülyare.Baban da abin de bulunacak inşaAllah.Sabırlı ol biraz."
Fariz kulak misafiri olduğu konuşmanın ardından kalbine akan zehrin hedefi olacak insanların tamda karşısında olduklarını anlamıştı.
"Benim annemin suçu neydi? Söyleyin? Yıllar...Acımasız bir adamın kurbanı oldu benim annem.Neden? Halil Sayman yok ama siz cevap verin bana!"
Hayretle genç adama baktı Hikmet Bey.Duydukları kulaklarında defalarca yankılandı.Duyduklarının anlamını zihni idrak ettiğinde "Sen...Yoksa o kadının oğlu musun?"dedi.
Bir gülümseme misafir oldu yüzüne genç adamın.Artık ne tepki vereceğini bile şaşırmıştı.
"Oğluyum...Kendi suçunuzu yüklediğiniz kadın benim annem!"
Bir anda kulakları sağır eden bir ses duyuldu.İlk önce sarsıldıklarını his ettiler ve öne doğru savrulmuştular.Karanlık gecede göye yükselen dumanlar ve etrafı saran alevler.
Gecenin bağrına işlenen alevlerle nice kelimeler havada aslı kaldı.
Hikmet Bey sıkı sıkı yumduğu gözlerini açtığında yeğeninin boş boş bakışlarıyla karşılaştı.Etrafı aydınlatan alevler genç kızın içinde bulunduğu durumun ciddiyetini ele veriyordu.Ani patlamanın etkisini üzerinden atamamışken genç kızı kendisine getirmek için var gücüyle sarsmaya başladı.Ama bir tepki vermiyordu yeğeni.
🌹Alevlerin kızıllığına eşlik eden melodi sesi yankılanmıştı.Genç adam için bu melodi sesi cızırdama sesinden başka bir şey ifade etmiyordu.
Cızırdama git gide artarken iki elinden destek alarak doğrulmuştu ve bu ani hareketi uğultuyla beraber bir cızırdama sesinin de artmasına neden olmuştu.
Ciğerlerine dolan ağır havayla öksürmeye başlandığında genzinde başlayan yanma hissi de artmıştı.Başını elleri arasına alıp alevleri görecek şekilde arkasına döndü.Az önce kasvetle buram buram harmanlamış depo görünümlü yer şimdi kara dumanların esiri olmuştu.Az önce girdikleri yer değil de onun arkasında yerleşen bir zaman depo gibi kullanılan yer yanıyordu.Lakin diğer tarafa da sıçraması an meselesiydi.
Genç kız hala bir tepki vermezken Hikmet Bey de şiddetini artıran alevlere gözlerini dikmiş bakıyordu.
Burada olma nedenlerini hala anlayamıyordu.Gizemli yabancı kimdi? Ne maksatı vardı? Dost mu? Düşman mı?
Bir sürü soru dönüp durdu aklında ama gel gör ki bir cevap bulamadı hiçbir sorusuna.
Kulağına ilişen melodiyi daha fazla dinlemeye tahammülü kalmamıştı.
"Telefonunu açsana." dedi yeğenin koluna girip çöktüğü yerden kaldırmaya çalışarak.Tepkisiz genç kız dayısının yardımıyla ayaklanırken daha yeni fark ediyordu alevleri.
Tıpkı o gün gibi gecenin karanlığını aydınlatıyordu.
Ve ne gariptir sanki o geceni tekrar yaşıyormuş gibi bir his çöreklenmişti.Kalbini esir almaya çalışan hisle gözleri büyüdü.Tüm vücuduna hakim olan bir titreme eşlik etti kısa süre sonra.
"Hayır...hayır..."
Hikmet Bey öne atılıp genç kızın gözlerini kapatmaya çalıştı lakin yeğeni izin vermemişti bile.
"Gülyare sakin ol bak gidiyoruz buradan.Hadi tut elimi."
Duyduklarına inanmak istedi.O alevlerin kendini yutacağını düşünüyordu.Bu korku ve titreme tamda bu yüzdendi.Korku zihninin sokaklarında koşuyordu.Titreme ise zihninin oyuna vücudun tepki verme şekliydi.
"Gerçekten mi?"
Aslında çığlık atmak istiyordu.Eğer çığlıkları gecenin karanlığına karışsa belki de omuzlarına yüklenen yükten de bir nebze kurtulacaktı.Ama olmuyordu işte.Bir çığlık atacak gücü de yoktu.En acısıda bu değil miydi?
Kalbinin külleri yangının küllerine karışırken korkuyla geri geri gidiyordu genç kız.
Yeğeninin bu haline ilk kez şahitlik ediyordu.
"Sakinleş kızım.Hadi eve gidelim."
"Hayır."dedi genç kız hala geri geri giderken.O geceden sonraki ruh haline bürünmüş an itibariyle herkesten korkmaya başlamıştı.Gözünün önünde canlanan o gece ait parça parça görüntüler dört bir tarafına sinsice üşüşmüştü.Artık dayı yeğenle genç adam arasında hatırı sayılacak bir mesafe vardı.Genç adam cızıldama sesi yerini melodi sesine verirken sesin kaynağını bulmaya çalışıyordu.Dayı ve yeğen arasındaki kısa konuşmaları şimdiye kadar dinlemiş ve gözlerini ayırmamıştı alevlerden.Halbuki hesap sorması gerekiyordu.Nitekim kendisi sadece dinleyip,izliyordu.Elbet böyle bitmeyecekti.Lakin bu gecelik bitmiş gibiydi.Bir kere bir yola çıkılmıştı ve geriye dönmek şansını yitireli çok olmuştu.Kısa süren arayıştan sonra kimin aradığına bakmadan açmıştı.Telefonun diğer ucundan Umut'un heyecanlı sesinin duyulması saniyeler almıştı.
"Hele şükür.Neredesin sen?
Neyse sana iyi bir haberim var.Annen kurtuldu o dört duvardan! Duyuyor musun beni?Asıl suçlu teslim olmuş!"
Genç adamın suskunluğuna çığlıklar eşlik etti.Alevler yükselmeye devam etti gökyüzüne.Bir mutluluk filizlendi bir yürekte,bir hüzün daha derin kök saldı bir yürekte.Bölüm sonu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nane Molla [TAMAMLANDI]
SpiritualZehirli sarmaşıkların sardığı bir hayatta yaşamaya mecbur kalmış genç bir kız. Geçmişin tozlu sayfalarını saklama çabaları. Keder çökmüş kalblerin umut fısıltılarını dinleyişleri. Değişen hayatlar... Çaresizliğin kol gezdiği zamanlarda yankılanan ac...