İyi okumalar...
Ağlama sesi kesildikten bir süre sonra arkadaşı odanın girişinde göründü.Umut kafasını olumsuz anlamda salayıp içeri gelmesi için elini havada saladı.Arkadaşının oturduğu koltuğun karşısındaki koltukta yerini alarken genç adam "Uyumasıyla uyanması aynı oluyor bu aralar."dedi hüzünlü bir şekilde.
"Çoçuk işte...Alışır zamanla
Fariz""Bilmiyorum."
"Gerçekten kardeşim gelsene bize.Kafanı da toparlarsın."
"Bir çare bulmaya çalışacağım.Zaten burada çok kalmayı düşünmüyorum."
"Nasıl yani?"
dedi Umut,arkadaşının ne yapmak istediğini anlamakta zorluk çekerken."Bosna'ya gitmeyi düşünüyorum en kısa zamanda Umut."
Genç adamın bir süredir hep aklında dolanıp duruyordu bu fikir.Doğduğu şehir belki de bir nebze de olsa melhem olurdu acılarına.
Kader diyordu yaşadıklarına.İsyana sürüklenecek gibi oluyordu çok zaman,isyan cümleleri kurmanın ucundan dönüyor çok vakit.İstanbul...
Şu güzel ihtişamlı şehir sadece acı getirmişti ailesine.Koca bir ağacın tüm yaprakları solmuştu.Hazan mevsimi başlamıştı ailesi için ve hala devam ediyordu.
Ne uzun sürmüştü bu hazan?
Baharı beklemek...Ama bir türlü gelmek bilmeyen bir bahar...Süslü,güzel şehrin her kenarı bir acıya meskendi sanki.Siyahtı tüm renkleri kendisinde mesken eden şehrin sokakları.
Gitmeliydi buralardan...Çok uzaklara.Belki rahat bırakırdı geçmiş kendisini.Evet evet kaçış bir kurtuluş diye düşünüyordu genç adam.Sınırı geçince sınrın diğer tarafında kalacaktı acıları bir umut tutunmuştu bu düşünceye.Halbuki sınırın diğer tarafında kalmayacaktı,o nereye giderse gitsin hep kendisiyle gelecekti.Aksini düşünmek çabaları sadece bir aldanıştan başka bir şey değildi.Bir avuntu olabilirdi, tabi bir vakte kadar.
"Peki Fariz orada ne yapacaksın?"
Umut Bosna'da bir akrabası olmayan arkadaşının küçük çoçukla ne yapacağınının kaygısını çekiyordu.Ona göre Bosna'ya gitmek iyi bir fikir değildi.
Genç adamda biliyordu ki gideceği yerde sadece süt annesi vardı.O kadını da en son küçüklüğünde görmüştü.Haber almamıştı,zaten yeni aklına gelmişti bir süt annesi olduğu gerçeği.Hatıralarının sayesinde haberdar olmuştu zihni.Yine bir gece hiç beklemediği halde çoçukluğundan bir kesit geldi gözlerinin önüne.
Küçük oğlan çoçuğu koşuyor,kendince oyun oynuyordu.Annesinin koşma diye uyarılarına sadece gülümsemekle yetiniyordu daha 5 yaşında olan çoçuk.Önüne bakmayan çoçuk birisine çarptı,hafifçe sedelese de çarptığı kişi kollarından tuttup düşmesine engel oldu.Çoçuk kafasını kaldırıp kaşlarını çatıp ona bakan kadına kocaman gülümsedi.O da biliyordu ki annesi gibi o da azarlayacaktı.
Zaten karşısındaki kadın süt annesiydi."Fariz ne zaman söz dinleyeceksin evladım sen?"
"Süt annem varmış benim.Yani öyle hatırlıyorum.Yanlış hatırlasam da yeni bir hayat kurmak için gitmek zorundayım Umut.Böyle ne kadar devam edebiliriz ki?"
Genç adam bir yerden başlaması gerekiyordu.Geçmişin üzerine avuç avuç toprak attıp gömesi gerekiyordu.
"Hakkunızda hayırlısı olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nane Molla [TAMAMLANDI]
EspiritualZehirli sarmaşıkların sardığı bir hayatta yaşamaya mecbur kalmış genç bir kız. Geçmişin tozlu sayfalarını saklama çabaları. Keder çökmüş kalblerin umut fısıltılarını dinleyişleri. Değişen hayatlar... Çaresizliğin kol gezdiği zamanlarda yankılanan ac...