İyi okumalar...Abisinin kabul etmeyeceğini bildirdiği her cümleyle omuzları daha bir çöktü.Bir umutla,saf pişmanlığın misafir olduğu gözlerini abisinin gözlerinden çekmiyordu.Sanki gözleriyle yalvarıyordu abisine.Abisi ise izin vermek bir yana dursun,ufak bir adım bile atmıyor,hiçbir şekilde yardım elini kardeşine uzatmıyordu.
"Geriye sadece pişmanlık kalırken abi ben her gün biraz daha ölüyorum ama..."
Genç kız zar zor söylediği çok uzun olmayan cümle hüzünle kaplıydı.Bir hüzün...Bir pişmanlık...
"Gülyare kaç kez konuşmamız gerekiyor bu konuyu? Tamam bazı şeyler yaşandı.Hepimiz için zordu.Senin ve bizim imtihanımızdı.Öyleki yaşanmışlığın izleri hale hayatımızda.Bunları inkar et demiyorum,unut hiçbir şey yaşanmamış gibi de davranmanı da istemiyorum.Ama kendine işgence etmeyi bırak,bak böyle bir yere varılmaz ki?"
Abisinin söylediklerinde bir yalan payı aradı,ama bulamadı.Aksini idia etmek ne mümkündü? Keşke demek istedi genç kız,keza şu beş harflik kelimeyi diline getiremedi.Şu dikenli kelimeyi telaffuz etmek bile işgence oluvermişti.
Pişmanlık ne kadar da kuvvetli bir hismiş böyle? Elmayı kemiren kurt misali kemiriyordu şu hiss yüreğini.
Sorumsuzluğu yüzünden sarpa saran nice olayın içerisinden son anda kurtulmuştu.Şimdiyse kurtulmayı istemiyordu.Eğer aksi olsaydı en azından vicdan yükü hafiflerdi belki de.
Yinede geçmiş,hakikatler o kadar ağır geliyordu ki.
Düşünce yağmurunda sırıl sıklam olmuşken genç kız deli cesaretle kapıya doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı.Gidecekti...Evet evet gidecekti.Tüm her şey yerli yerinde olması için gidecekti.Bir hakikatin tozlu sandıklarda kilitli kalmasına daha fazla izin vermeyecekti.
Musab kardeşinin ani haraketlerini anlayamıyordu son zamanlarda.Annesinin şu cümlesi aklına geldi genç adamın.
"Kardeşin iyice delirdi."
Kardeşinin delirmiş gibi ona baktığını gördüğünde annesinin kurduğu cümlenin doğruluk ihtimali yüreğini sızlattı.Kardeşinin son birkaç aydaki haraketleri pek sağlıklı değildi.İlk önce iyice içine kapanık birisi olmuştu.Pek konuşmaz,konuştuğu zamanlarda da geçmişi anmaktan vazgeçmezti.Sanki geçmiş bir gölge olmuş her adımlarında izliyordu onları.
"Nereye?" dedi genç adam şefkatli bir ses tonuyla.Kardeşini mutlu görmek istiyordu.Ama işte olmuyordu.Her şeyin bir bedeli olduğunu biliyordu ve bu bedel çok zaman ağırdı."Abi bana yardım etmeyeceğini söylediğin için ben de bana yardım edecek birisini bulmaya gidiyorum."dedi Gülyare elini kapının desteğine götürürken.Ama eli kısa süre sonra havada aslı kaldı ve bileğindeki baskı canını acıtmaya başladı.
"Saçmalama Gülyare!"
Genç kız az önce ağzından çıkan kelimelerin abisini nasıl yaralayacağını düşünememişti.Gülyare içinde kopan fırtanının şiddetiyle her geçen gün biraz daha çıkmaza sürükleniyordu.Hayatı gibi düşünceleri de bir çıkmaz sokaktı artık.Saatlerce ayakları nasır bağlacak kadar koştuğu nice sokaktan sonra bir çıkmaz sokağa çıkmıştı yolu.Sert ve yüksek bir duvar vardı artık karşısında.Siyah bir duvar...Ne yaparsa yapsın geçemiyordu.İçten içe geçemeyeceğini bildiği halde kalbinde filizlenen bir umut vardı.Ve umut filizi vazgeçmesine engel oluyordu.Eğer şu duvarı geçmenin bir yolu bulunsa belki kurtulacaktı.Manevi hapishanenin kapıları açılacak,hayali zincirler çözülecek,elleri kelepçelerden kurtulacaktı.Tabi şu geçilmez gibi görünen duvar geçilebilse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nane Molla [TAMAMLANDI]
SpiritualitéZehirli sarmaşıkların sardığı bir hayatta yaşamaya mecbur kalmış genç bir kız. Geçmişin tozlu sayfalarını saklama çabaları. Keder çökmüş kalblerin umut fısıltılarını dinleyişleri. Değişen hayatlar... Çaresizliğin kol gezdiği zamanlarda yankılanan ac...