"Burası da neresi?" Dedim ve tam o anda kapı kapandı. Odaya tam anlamıyla karanlık çöktü.
Yavaşça arkamı döndüm. Titrememi engelleyemiyordum. Etraf karanlık olduğu için kimseyi göremiyordum. Belki de kapıyı kapatan kişi dışardaydı. İçeride olma şansını düşünmek ürpermeme yetiyordu.
"Ki-kimse var mı?" Dedim korkuyla. O an biri el fenerini açtı ve gözüme tuttu. Kısılan gözlerimin arasında bir siluet vardı. Ve bana tanıdık geliyordu.
"Işığı gözüme tutmasana." Diye çemkirdim.
"A! Pardon." İşte bu sesi duymak şaşkınlıktan gözlerimin fal taşı gibi açılmasına yetti de arttı bile.
"Atalay." Dedim kısık bir sesle. "Sen-senin burada ne işin var?"
"Savaş kötü oldu değil mi?"
"Umursadığını sanmıyorum."
"Oğlum bir vampir olunca haliyle ilgilendiriyor bu konu beni."
"Burada olduğumu nasıl bildin sen? Yoksa beni mi takip ediyordun?"
"Savaş bölgesinde olduğunun farkındasın değil mi?" Dedi Atalay alayla. "İster istemez gözüme çarptın. Meraklı bir kişiliğe sahibim."
"Pekala. Gördün beni ve bitti, gitti. Şimdi rahat bırak." Dedim öfkeyle.
"Benim yardımım olmadan Pamir'i kurtarabileceğini mi sanıyorsun?" Sanki bu imkansız gibi konuşmuştu.
"Sanmaktan fazlası, emin ol." Dedim alayla. "Kaybedecek vaktim yok. Gitmeliyim." Hızla kapıya doğru adımladım ama kolumdan tutarak beni engelledi. Hiddetle ona baktım.
"Ne istiyorsun?"
"Sana yardım edebilirim."
Güldüm. "Neden bana yardımcı olmak isteyesin?"
"Hayrına yapmıyorum ki ben. Elbet bir karşılığı olacak."
"İşte duymam gereken sözler." Dedim gülümseyip. Ardından kolumu ondan kurtarıp hızla kapıyı açtım ve işte o anda bir görevli gördüm. Düşündüğüm gibi boş bir yer değildi burası. Korkuyla aynı hızla kapıyı kapatırken kapı tahmin ettiğimden daha fazla ses çıkardı.
"Olamaz." Dedim korkuyla mırıldanıp.
"Beni tanıyorlar ve bana güveniyorlar." Dedi Atalay neşeli bir sesle. Köşeye sıkıştığımı biliyordu. "Şu an seni kurtarabilirim ya da ele de verebilirim. Seçim senin."
"Karşılığında ne istiyorsun?" Dedim. Nefes alıp verişlerim hızlanmıştı.
"Güçlerini yarım saatliğine bana vermeni istiyorum."
"NE?!" dedim şaşkınlıkla. Ve o an kapı tokmağı çevrildi ve kendimi masanın altına attım.
Görevli kapıyı açıp etrafına bakındı. Ardından Atalay'ı fark edip gülümsedi. Yüzünde şüpheci bir ifade vardı.
"Burada ne arıyorsunuz Atalay bey?"
"Kusuruma bakma. Vampirleri yakmak için size yardımcı olmak istedim." Çaktırmadan bana baktı. Onay istediği belliydi. Hiddetle kafamı iki yana salladım. "Ha, bir de bir durum var."
Korkudan kaskatı kesildim. Söyleyecekti, her şeyi söyleyecekti. Yapacak başka çarem yoktu. Pamir içn yapmak zorundaydım. Hızla kafamı salladım. Telaşlanmıştım.
"Ne oldu Atalay bey?"
"Burası niye bu kadar sessiz?"
"Kimsenin fark etmemesi gerekiyor. Elementlerin bile ama görünüşe göre siz fark etmişsiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha Elementi
FantasyHiç Maria gezegenini duydunuz mu? Ya da oraya gittiniz mi? Ben orada yaşıyorum. Ve inanın bana oradaki hayat dünyadakinden tamamen farklı. Sanırım bir dünyalı olmayı tercih ederdim. Benim de gezegenime göre sıradan bir hayatım vardı. Bazı sorunlarım...