Gezegenimde suçluların cezasını çektiği binalardan herhangi birinin önünde duruyordum. Siz onlara cezaevi diyordunuz, biz de SA yani suçluların adaleti diyorduk.
Bizim ceza anlayışımız farklıydı. Elementlerin ya da vampirlerin yaptıklarına göre işkence çekme sayısı belirleniyordu. Bu korkunçtu ama bizim adalet anlayışımız böyleydi.
Her zamanki pazar günlerimden birini yaşıyordum. Her pazar suçlarını açığa çıkardığım babamı burada ziyarete gidiyordum. Bu konuda çok üzgündüm ama polis olduğum için yapmak zorundaydım.
Derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım. Ardından genelde herkesin uzak durduğu binanın içine girdim. Çok bakımsız ve eskiydi. Duvarlar siyah olduğu için insanın ruh halini olumsuz etkiliyordu ve uzun koridorlarda bir sürü hücre vardı.
Onlardan birinin içinde babam vardı.
Ah, baba kötü biri olmak zorunda mıydın?
Göz yaşlarımı çok zor tuttum ve gardiyanlardan birinin yanına gidip rozetimi gösterdim ve babamı ziyaret etmek istediğimi söyledim. Umursamaz bir şekilde başını sallayıp yürümeye başladı. Durmak için yalvaran ayaklarımı takmadan bende peşinden gittim.
Birkaç kat aşağı indik. Ortam daha boğucu olmaya başladı benim için. Ne kadar çok buraya gidersem gideyim asla alışamayacaktım.
En sonunda hücrelerden birinin önünde durduk. Her hücrede tek mahkum oluyordu. Babam burada yalnızdı. Yalnız olması gerekiyordu. Yaptıklarını düşünebilmesi için bol bol zamanı vardı.
Gardiyan hücrenin kapısını hızla açtı. Ardından her zamanki söylediği şeyleri söyledi. "15 dk süreniz var. Kapı açık olacak. Ben burada bekliyor olacağım."
Kafamı salladım ve yavaşça içeri girdim. Babam yatağında uzanmış, kitap okuyordu. Geldiğimi fark etmişti ama kesinlikle bana bakmadı. Elleri sinirden titriyordu. Aramız tam düzelmeye başlamışken ona ihanet ettiğimi düşünüyordu. Ama ben bir polistim, işimi yapmak zorundaydım.
Zorlukla yutkunup kendime bir sandalye çektim ve babamın karşısına oturdum. "Nasılsın?" Dedim titreyen sesimle.
"Gayet iyiyim." Dedi alayla. "Senin sayende."
"Aradan tam 5 yıl geçti. Beni affetmeyecek misin?" Dedim yalvaran sesimle.
"İster 20 yıl geçsin, umrumda değil. Artık sen benim kızım değilsin."
Acıyla gözlerimi kapattım. Her zaman bunu söylüyordu ve benim salak kalbim her zaman bunu kaldıramıyordu. Onun sözlerine asla alışamayacaktım. "Özür dilerim." Dedim tekrar.
"Her neyse. Beni yalnız bırak. Seni görmek istemiyorum."
Gözlerimi yavaşça açtım. Duygularımı okusa da beni kırmaya devam ediyordu. Belki de hak etmiştim. Benim yüzümden buradaydı ve vücudundaki yaralar benim yüzümden olmuştu. Ben....ben ne yapmıştım böyle?
"Çok....çok canını acıtıyorlar mı?"
Dönüp bana o kadar sert baktı ki o an yerin altına girmek istedim. Tabiki canı acıyordu. Benim yüzümden....Ben nasıl bir evlattım böyle?
"Ben....tekrar özür dilerim. İstersen gideyim."
"İsabet olur."
Titreyen bacaklarıma aldırmadan ayağa kalktım ve kendimi zorlayarak hücreden dışarı çıktım. Çıktığım an gardiyan kapıyı kapattı ve babamın görüntüsü yok oldu.
Dayanamadım, yine ağlamaya başladım. Belki de hiç polis olmamalıydım.
**********
"Her pazar günü böyle oluyor." Dedi Pamir, ağlamaktan kızarmış olan gözlerime öfkeyle bakıp. "Seninle gelmeme izin vermelisin."
"Olmaz." Dedim sesimi düzgün tutmaya çalışarak. "Benim yüzümden orada. Yaptığımla yüzleşmeliyim."
Pamir öfkeyle koltukta yanıma oturdu ve sol elimi kavradı. "Hiçbir şey senin suçun değil. Doğru olanı yaptın."
"Bilmiyorum Pamir." Dedim. Gözlerim tekrar dolmaya başladı. Hayır, yine ağlayacaktım.
Kendime gelmek için Pamir'e sıkıca sarıldım ve derin bir nefes aldım. İşte....rahatlamaya başlıyordum. Ona sarılmak bana çok iyi geliyordu. Dayanmamın sebebi varsa o da oydu.
Onunla evlenmiştik. Bana çok güzel evlenme teklifi yapmıştı. Bunu asla unutmayacaktım. Ne kadar zaman geçerse geçsin onla yaşadığım hiçbir anı hafızamdan silinmeyecekti.
"Bildiğim tek bir şey var." Dedim daha sakin sesimle. "Seni seviyorum Pamir."
Görmesem de gülümsediğine emindim. Sarılmama karşılık verdi ve saçımı yavaşça okşamaya başladı. "Bende seni seviyorum."
"Eğer sen olmasaydın ben...."
"Tamam, biliyorum aşkım." Dedi ve beni kendinden yavaşça uzaklaştırdıktan sonra gözlerime baktı. "Yıllık iznimizi kullanmaya ne dersin? Buradan biraz uzaklaşıp kafamızı dinleriz. Sadece sen ve ben oluruz. İster misin?"
Anında gülümsedim. "Bana bunu gerçekten soruyor musun?"
"Bilmem." Dedi. "Yoksa istemiyor...."
Cümlesini bitirmesine izin vermedim, gömleğinin yakasından tuttuğum gibi kendime çektim ve dudaklarına yapıştım. İlk günkü gibi kalbim çok hızlı atıyordu. Onunla yakın olmayı sanırım hiçbir zaman kaldıramayacaktı.
Pamir hemen bana karşılık verdi. Öpüşümüz şiddetlenirken.....telefonum çaldı.
Birbirimizden ayrıldık. Pamir öfkeyle telefonuma baktı. "Onu kırmamı ister misin? Bunu zevkle yaparım."
"Tabiki hayır." Dedim gülerek ve masanın üstündeki telefonumu elime aldım. Arayan annemdi.
"Nasılsın Dilara?" Dedi neşeli sesiyle.
"İyiyim anne, bir şey mi oldu?"
"Hayıır! Akşam Pamir'i de alıp bize geliyorsun. Çok güzel yemekler hazırladım. Gelmezseniz ziyan olur."
"Sadece aileyi bir araya toplamak istiyorsun değil mi?" Dedim. Farkında olmadan yine gülümsüyordum.
"Bunda bir sorun mu var?" Dedi yalandan öfkeli sesiyle.
"Tabiki yok. Akşam orada olacağız. Hem seni çok özledim anne."
"Bende, canım. İş yüzünden mi aşk yüzünden mi bilmiyorum ama bu aralar konuşamıyoruz."
"İkisi de olabilir." Dedim düşünüyormuş gibi yaparak.
"Güzel. Akşam görüşürüz." Dedi annem, gülmesini zar zor tutarak. Ardından telefonu kapattı.
"Akşam bir yere mi gidiyoruz sevgilim?"
"Evet, annem bizi eve çağırıyor. Ve benimle gelmek zorundasın."
"Evet ama...." dedi ve ardından gülümsedi. "Akşam daha iyi şeyler de yapabiliriz."
"Ne gibi?"
Eli yavaşça pantolonumun düğmesini açmaya kalktığı anda onu durdurup elini tuttum.
"Bu akşam olmaz." Dedim ve ardından hızla koltuktan kalktım. "Tabi akşama kadar birkaç saatimiz var. Beni yakalayabilirsen düşünürüm." Dedim ve hızla odaya koşmaya başladım.
"Vampir olduğumu unuttun herhalde." Dedi ve gülerek peşimden gelmeye başladı.
*************
Merhaba arkadaşlar. Umarım bölümü beğenirsiniz. Belki bir özel bölüm daha atabilirim. Hepinize iyi günler.😊💟
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha Elementi
FantasyHiç Maria gezegenini duydunuz mu? Ya da oraya gittiniz mi? Ben orada yaşıyorum. Ve inanın bana oradaki hayat dünyadakinden tamamen farklı. Sanırım bir dünyalı olmayı tercih ederdim. Benim de gezegenime göre sıradan bir hayatım vardı. Bazı sorunlarım...