Oğuz Bilge

715 5 0
                                    

Oğuz'un tam karşısındaki saray, bahçeler ve meydanlar ile çevirili ve birbirinin içinden geçilen dört avluya sahipti. Halkın başvuru için girebildiği birinci avlu, sarayın birinci giriş kapısıydı. Cephane olarak kullanılan bu alanın dışında darphane, hastane, fırın ve Aya İrini Kilisesi gibi hizmet binaları bulunuyordu. Sarayın ikinci avlusu ise devletin idare binalarının yer aldığı bölümdü. Tarih boyunca pek çok resmi törene sahne olan ikinci avluda, divan toplantılarının yapıldığı Divan-ı Hümayun ve Divan-ı Hümayun Hazinesi yer alıyordu. Divan binasının arka kısmında ise sultanın adaletini simgeleyen Adalet Kulesi bulunuyordu. Kubbealtı'nın yan tarafında Harem Dairesi girişi ve Zülüflü Baltacılar Koğuşu vardı.

Enderun yani iç saray bölümü, padişahın şahsına ait alanlar ve II. Murad döneminde inşa edilen saray okuluna ait mekânlar üçüncü avlunun sınırları içerisinde yer alıyordu. Padişah tarafından toplantı yapılan ve hem yerli hem de yabancı elçilerin kabul edildiği Arz Odası, Enderun Hazinesi, Fatih Köşkü, Has Oda, Seferli, Hazineli, Büyük Oda ve Küçük Oda gibi isimler ile anılan saray okulu koğuşları da üçüncü avlunun etrafına sıralanmıştı. Üçüncü avludan sonra ise asma bahçelerin ve padişaha ait köşklerin bulunduğu dördüncü avluya geçiliyordu. Osmanlı kültürüne ait klasik köşk mimarisinin en önemli eserleri, Bağdat ve Revan Köşkleri, Sünnet Odası ve İftariye Kameriyesi de bu alanda yer alıyordu. Sofa Camii, Kara Mustafa Paşa Köşkü, Hekim Başı Kulesi, Esvab Odası ve Mecidiye Köşkü de dördüncü avluda bulunuyordu.

İnsanlar ve toplumlar büyüdükçe sade ve mütevazıydi Oğuz'un fikrini pekiştiren saray. Osmanlı'nın en şaşaalı döneminde bu denli alçakgönüllü, zarif bir saray yaptırması büyüklüğüne güvenin göstergesiydi. Ne denli görkemli olduğunu diğerlerinin gözüne sokarak göstermenin gerekmediğinin kanıtıydı. Sadece mimarisiyle değil içindeki Kutsal Emanetler Bölümü'yle ayrıca çok kıymetliydi.

İnanılmaz büyük, inanılmaz şaşaalı ve bir o kadar da tarih kokan muhteşem yapı... Sultanların ruhlarının hissedebileceği mekân... Özellikle harem bölümü çok etkileyici ki bu nedenden dolayı, harem bölümüne ayrı bilet almak gerekiyordu. Kaşıkçı Elmas'ı, Hazreti Ali'nin kılıcı, Hazreti Musa'nın Asası, Hazreti Davut'un Kılıcı ve daha birçok tek ve yegâne olan şeyler Topkapı Sarayı'nda bulunmaktaydı. İstanbul'a gidip bu sarayı gezmemek, İstanbul'u görmemekle eşdeğerdi.

Şimdi ise kuytularında ne rezillikler yatardı kimse bilemezdi ama. O ayrı... Çürümeye yüz tutmuş halılar, belki çalınıp yerine sahtesi konmuş kıymetli mücevherler ve bakımsızlıktan küf kokan eserler... Bu da tarihin vefasızlığının göstergesiydi.

Yine de Oğuz geçmişin kuyusunda kaybolmak istiyordu. Önce Portekizli turistlere gidecekleri yere kadar eşlik etmiş, onlara veda etmiş ve ardından Topkapı Sarayı'nın önünde buluvermişti kendisini.

Topkapı Sarayı ziyaret bilgilerinin yer aldığı tabelaya doğru ilerledi. Tam net olarak okunmasa da tabelada şöyle yazıyordu: ''Bilet gişelerinden saat 16.00'ya kadar alacağınız biletler ile kış sezonunda müze, Harem ve Aya İrini bölümlerini saat 09.00 ile 16.45'e kadar, yaz sezonunda ise saat 09.00'dan 18.45'e kadar ziyaret edebilirsiniz.''

Yani içeriye girebilmek için halen vakti vardı. Kırk liralık giriş ücretini ödedi ve içeriye girdi... Osmanlı İmparatorluğu'nun idare merkezi Topkapı Sarayı, tarihi boyunca dört binden fazla önemli kişinin ağırlandığı yer olmuştu. Buraya kimler gelmemişti ki? İmparatorlar, krallar, komutanlar, elçiler, tüccarlar, din adamları... Dünyanın dört bir köşesinden tarihin en önemli kişileri, Osmanlı padişahlarının huzuruna çıkmak için İstanbul'u ziyaret ettiklerinde, Topkapı Sarayı'nda karşılanmıştı. Hazine Odası, Harem ve Saltanat Kapısı gibi bölümlerden oluşan avlulu bir yapıya sahip Topkapı Sarayı, inşa edildiği ilk zamanlardan beri Osmanlı'nın kalbi konumunda olmuş ve imparatorluk ışığı, buradan tüm cihana yayılmış... Ve şimdi ise Kutsal Kan'ın sahibini ağırlıyordu.

Gül Yangını | Azer'in YükselişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin