İrem

752 5 0
                                    

Cadılar, büyücüler, büyüler ve iksirler... Binlerce yıldır aklını başından alan, iradesine ve kaderine isteği dışında müdahale edip yön verebilecek güce sahip olduklarına inanılan varlıklar... Çoğunluğu alışılmışın dışında güzel ve baştan çıkarıcı olan cadılar hemen her kültürde nesiller boyu bilgeliğin ve aynı zamanda kötülüğün objeleri olmuşlardı ve bu yüzden cadılık emareleri gösteren kadınları canlı canlı yakmakta hiçbir beis görülmemişti. Yakmakla bitmeyen cadılara her gün Cadılar Bayramı diyerek, pek çok farklı kültüre ait cadı figürleri oluşmuştu tarih içinde... Ama kimse bilmiyordu ki Cadılar Diyarı gerçekti... Esseneler'in yaşadığı memleket hiçbir zaman yok olmamıştı, yok yok... Tam tersine, yüzyıllar boyunca kendilerini saklamışlar ve bütün zaman çizgisini büyük bir dikkatle izlemişlerdi.

Cadılar; çoğu kişi için geceleri dolaşarak kötülük yaptıklarına inanılan elli yaşlarında, dul, tırnakları uzun, pis ve şehvet düşkünü kadınlardı.

''Üst tarafları kadındır onların ama alt tarafları hayvandır; bellerinden yukarısı tanrılarındır ama aşağısı şeytanın malıdır. Cehennem, zulmet, kükürt kuyuları, alev alev ateşler, kaynar sular, pis kokular hep, hep oradadır!'' bile demişti Shakespeare ama İrem şimdi anlıyordu ki bu söylenenlerin hiçbiri doğru değildi.

Yine de cadı korkusuyla yüzleşmek adına karşısındaki Cadı Konseyi'ni atlamadan onların huzuruna çıkabilir miydi? İrem kendisini bu kez gerçekten sınayacaktı. Tam tamına on yedi cadının yer aldığı konseyin önüne çıkarılırken hem duyguları hem de aklı ona çoktan oyunlar oynamaya başlamıştı. Sağdan sola baktı, nedenini bilmediği bir şekilde buradaki cadıların hepsini tanıyordu.

Gerekeni yaptı, Cadılar Konseyi'nde bulunan tüm cadıların tek tek elini öpme nezaketini gösterdi. Kikimora ilk sıradaydı. Adının telaffuzu son derece eğlenceli olan Kikimora, aslında Slav kökenli mitolojik bir yaratıktı. Her şeyden önce saygı görmesi gereken bir hane ruhu... Eril hane ruhu kötücül Domovoi'ye eşdeğer ve onun görece iyi huylu eşi... Varlığı, evde görülen ıslak ayak izleri ile anlaşılırdı. Genelde evdeki ocağın arkasında ya da mahzende yaşar ve yiyecek peşindeki farelerin çıkardığı tıkırtılara benzer sesler çıkarırdı.

''Kikimora'yı bir cadı kılan ne?'' diye sordu İrem, tabii ki kendi iç dünyasına... Kikimora, genelde zararsızdı ancak ona saygısızlık yapıldığı takdirde evde ıslıklar çalar, bulaşıkları kırar ve etrafa bir şeyler fırlatırdı. Belki de bu yüzden İrem bu soruyu ona sormaya cesaret edememişti.

İkinci cadı ise Circe'ydi. Onun da elini öptü. Homeros'un Odysseus'undaki ünlü karakterlerden biriydi Kirke. Odysseus'un sevgilisi, büyücü tanrıçaydı. Aiaie Adası'nda yaşayan Kirke, bazılarınca Helios ile Okeanos'un kızı olan Perseis'in kızı, bazıları için ise Helios ile Hekate'nin kızı olarak görülürdü. İrem, adanın nerede olduğunu bilmiyordu fakat onun asıl memleketi burasıydı.

Avcıları ve denizcileri uyuşturduktan sonra onları kurt, aslan ve diğer her türlü hayvana dönüştürmek gibi tuhaf bir hobisi vardı. Kimisi pul koleksiyoncusuydu. Kirke ise özellikle erkekleri hayvana dönüştürerek onların koleksiyonunu yapardı. Odysseus, Aiaie'yi ziyaret ettiğinde Kirke, onun arkadaşlarını domuza çevirmişti. Tanrı Hermes, Odysseus'un yardımına koşmuş... Kirke ona sihirli şarabı içireceği anda, içine Hermes'in Kirke için kopardığı Moly adlı sihirli bir bitkiyi atmış ve kılıcıyla saldırıp tanrıçayı alt ederek kendisine ve arkadaşlarına bir kötülük yapmayacağına söz verdirtmişti. Kirke, Odysseus'un gücü karşısında şaşırmış, erkekliğine âşık olmuş ve onu yatağına aldıktan sonra arkadaşlarını da tekrar insana dönüştürmüştü. Odysseus böylece Ithaca'ya dönmeden önce Kirke'nin konağında bir yılı aşkın bir süre kalmıştı. Bu ortamın dilediği gibi keyfini sürmüştü. Yani en azından İrem'in okuduğu efsanelerden öğrendiği bu kadardı.

Morgan Le Fay ise üçüncü cadıydı. Çoğu insan, Kral Arthur efsanesini ve onun arkadaşı güçlü büyücü Merlin'i bilirdi. Fakat pek azı Morgan Le Fay ya da Morgaine olarak bilinen karakteri anımsardı. Kral Arthur'un üvey kız kardeşi ve Avalon'un leydilerindendi. Hakkında yazılmış ve söylenmiş birçok rivayetin başında cadılığı ve Kral Arthur'a karşı kurduğu kumpaslar gelirdi. Aslında kadim pagan dininin baş rahibesi ablası Morgause ile yakın ilişkileri nedeniyle cadı olmakla suçlanmıştı.

Tabii buraya geliş hikâyesi oldukça uzundu. Teyzesi Vivien tarafından küçük yaşta Avalon'a götürülmüş, orada rahibelik eğitimi almıştı. Vivien'den sonra Gölün Leydisi olmuştu. Din görevlisi, şifacı, âlim ve büyücülük görevlerini yerine getiren güçlü bir Druid'di, kendisinden oldukça korkulurdu. Lancelot'a âşık olduğu, bu yüzden Guinevere'den hiç hazzetmediği de rivayet edilirdi ama kimse bu rivayet hakkında ona bir şeyler sormaya cesaret edemezdi. Hatta Cadı Konseyi'ndekiler bile...

Endor Cadısı'nın elini öperken daha dikkatli olmaya çalıştı İrem. İyi bir cadı olmasına rağmen en korkulan cadılardan biriydi. Mesela Endor Cadısı, Saul'un üzüntüsünü görünce onu rahatlatmaya çalışan hatta ona yiyecekler ikram eden biriydi. Yalnız hikâyeyi çok az kişi bilirdi.

İsrail Kralı Saul, Filistinlileri nasıl yeneceğine dair cevaplar için Tanrı'nın bilgeliğini istemiş fakat ülkedeki tüm ruh çağıran nekromansları ve büyücüleri krallığından sürgün etmişti. Kılık değiştirerek yardımcılarından birisinin bulduğu Endor Cadısı'na gitmiş, cadı ona kendi koyduğu kanunu hatırlatınca, Kral Saul, vereceği bilgi karşılığında başına hiçbir kötülük gelmeyeceğine dair söz vermişti. Cadı bunun üzerine İsrail'in bir önceki kralı, Peygamber Samuel'in ruhunu çağırmış ve Filistinlilerin nasıl yenileceğini söylemek yerine krala savaşta üç oğluyla birlikte öleceği ve İsraillilerin, Filistinlilere yenileceği kehanetinde bulunmuştu. Saul bu kehanetten ötürü dehşete düşmüş ve ertesi gün savaşta yaralanan Saul, korku içinde kendini öldürmüştü. Cadı da teknik olarak Saul'un yenilmesine ve kendisini öldürmesine yol açan bir aracı haline gelmiş ve en sonunda bu diyarlara kadar sürülmüştü.

Çoğunlukla sempatikti. Aslında kötü niyetli bir cadıdan ziyade görmezden gelinemeyecek bir medyumdu. Bu yüzden İrem'in geleceğini görebilme ihtimali çoktan kızı korkutmuştu. ''Merak etme,'' dedi Endor ve ekledi: ''Sana hiçbir şey olmayacak!''

Gül Yangını | Azer'in YükselişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin