Bölüm 9:
"Ruhunun Katili"
Gece bir elbise misali üzerimize örtülmüşken, umuda dair tek bir ışık dâhi olmayan gökyüzü yıldızlara duyduğu hasretten ötürü sanki daha da fazla karanlığa bürünmüş gibiydi. Zifiri karanlığın sardığı gecenin eteği, belimden aşağıya doğru dalgalanarak bileklerime iniyordu.
Günler rotasını kaybetmiş gemi kaptanı misali sağa sola savrularak ilerlemiş, yetişmeye çalıştığı bir yer olmamasına rağmen aceleci tavrından ötürü yelkovanı ile birkaç bedeni yaralamış, akrebin yardımı ise açtığı hasarların üzerine gecenin elbisesini geçirerek gizlemişti. Öylesine süslü ve gizli bir iş çıkartmışlardı ki kimse katilin zaman olduğunu düşünmemişti.
Şimdi ise o rotasını şaşırmış zaman, gecenin elbisesini geçirdiği cesetlerin üzerinden kalkıp gitmiş, tüm suçu benim üzerime atmıştı. Elime bulaşan ihanetin kanı, dirseğimden aşağıya simsiyah bir boya bulaştırmıştı.
Derin bir nefes alırken, nefesimin kurumuş dudaklarımı yaktığını hissettim. Acı değildi belki, lâkin bir sızı dudaklarımdan başlayarak tüm bedenimi sarmıştı.
Kılıcı ufak bir metalik sesle zırhından çıkarttım, tüm keskinliği gün yüzüne çıkarken gecenin zifiri karanlığına meydan okuyan parlaklığı gözlerimi kamaştırdı. Avucumun içine sımsıkı almamla beraber günlerce antrenman yapmamdan ötürü mü bilinmez, kılıç sinsi bir yıla misali ruhuma doğru akıttı gücünü. Onu saran parmaklarım gücü hissetmişçesine iyice kavrarken usulca kaldırarak yüzümü ortalayacak şekilde önümde tuttum.
Gözlerim avını bekleyen bir kaplan edasıyla karanlığı delip geçiyordu.
Sağ ayağımı, hemen sol ayağımın önüne atarken bunu defalarca yavaş hareketlerle tekrarladım. Kulaklarıma verdiğim tüm dikkatimle beraber, gözlerim karanlığı dalmak istiyordu.
Bir rüzgâr esti ve belimden aşağıya inen gecenin elbisesi usulca dalgalandı. Bir ürperti tüm tüylerimi diken diken ederken, yutkunmama mâni olamadım. Diğer elimdeki kalkanımı daha sıkı kavrarken usulca boynumu sağa yatırarak rahatlamaya çalıştım.
Ta ki, o sesi duyana kadar.
Başka kılıç, kalkanından çıkarken gecenin karanlığını saran sessizliğe bir kamçı vurdu ve metalik sesiyle karanlığa meydan okudu.
Anında adımlarım olduğu yere çakıldı, dikkatim sadece tek bir noktaya odaklandı; kılıcın yansıyan ışığına.
Haşin bir gülümseme kendime engel olamadan dudaklarımda peydahlanırken, avını gören kaplan misali karşımdakinin gözlerine kilitlenmiş gözlerim sessizce bana yaklaşmasını bekliyordum. Karşımdaki ise, benden daha farklı şekilde avına yaklaşan bir avcı edasıyla, kendinden oldukça emin adımlarla bana doğru geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Kadehler
FantasyÖfkeden yaratılan bir soy, kendilerini eğiterek öfkenin tutsağı olmaktan kaçınıyorlar lakin bu eğitimin bir bedeli vardır; soylarının sembolü olan kadehlerden sadece bir tanesi kırılsa dahi bir katil dünyaya gelecek ve kıran kişinin celladı olacaktı...