Öfkeden yaratılan bir soy, kendilerini eğiterek öfkenin tutsağı olmaktan kaçınıyorlar lakin bu eğitimin bir bedeli vardır; soylarının sembolü olan kadehlerden sadece bir tanesi kırılsa dahi bir katil dünyaya gelecek ve kıran kişinin celladı olacaktı...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
20. Bölüm:
"Güvensizlik İpi"
İnsanlarda gereksiz bir özgüven vardır. Vücudunun yarısının çoğu su olduğu iddia edilse de aslında şişirilmiş egodan fazlası değildi.
Bazı zamanlar zihnimi meşgul eden bir sorudur bu; özgüvenim şişirilmiş bir balon muydu, yoksa gerçekten var mıydı? Aslında cevabı barizdi.
Yapamayacağım şeylere atlamazdım. Tıpkı şu an yaptığım gibi.
Karşımda duran adamın kaba bir şekilde boğazını temizlemesi düşüncelerimi dağıttı. Bakışlarım usulca ona kaydı. Dikkatle bana bakıyordu. Bir atak, bir cümle beklediğine emindim lâkin susmaya devam ettim.
Nihayet konuşma kararı aldı. "Ee," dedi arsız bir gülümseme ile. "Ne yapıyoruz?"
Sırıtarak motosiklete yaslandım. Kollarımı geriye doğru koyarken direkt gözlerine bakıyordum. "Yaklaşsana."
Yüzündeki arsız gülümseme iyice büyüdü. Oturduğu yerden fırladı ve hemen karşıma geçti. Hadsiz davranışına devam ederek kolunu belime doladı ve bedenini bedenime yasladı. Başımı hafifçe geriye atarak boynuma yaklaşmasına izin verdim.
Dudakları, ağır çekimde tenime dokunduğu an kasıklarına dizimi geçirdim. Acıyla iki büklüm olarak geriye çekildi fakat ben durmak yerine kafasına sert bir tekme geçirdim. Acı içinde inlerken yere serildi. Fırsat vermeden üzerine çıktım ve yüzüne defalarca yumruk geçirdim. İyice sersemledi. Ne konuşacak hâli kalmıştı ne de karışılık verecek gücü.
Hırsımı alana kadar yerde yatan bedeni tekmeledim, yumruk attım. Öfke, ağır bir yüktü. Bir kez kanınıza karıştı mı bunun ne geri dönüşü vardı ne de bir çıkışı. Bir kez olsun tadını hissettiğinizde madde bağımlısı misali onunla yaşamayı öğreniyordunuz.
Kanlar içinde yerde yatarken elimi bulaşan kanı üzerime sildim. Son kez üzerine tükürdüm ve motosiklete binerek oradan uzaklaştım.
Orada bulunması ya da bulunmaması gram umrumda değildi. Bu onun meselesiydi. Aklı fikri sevişmekte olan yavşağın teki olmak yerine zeki bir insan olsaydı bu başına gelmezdi.
Kendi kendime güldüm. Bunu hak etmişti. Milyonlarca kişi gibi.
Son sürat ilerlerken düşüncelerin zihnimi ele geçirmesine izin vermedim. Dikkatli bakışlarım yolda dolandı, her yeri inceledim. En sonunda ev olarak benimsemek zorunda kaldığım yere geldim.
Aceleci olmayan adımlarım önce apartmana ardından asansöre yöneldi. En sonunda kaldığımız daire geldiğimde zile bastım ve geri çekildim. Çok geçmeden kapı açıldı.
Miran'ın gözleri irice açıldı. "Ne bu hâl?"
Omuz silkeleyerek içeriye girdim. Oturma odasına geçerken kafamdaki peruğu ve ceketi çıkartıp koltuğun bir köşesine koydum. Ardından kendimi bırakarak koltuğa uzandım.