O güzel yorumlarınızı bekleriz, efenim :')
•••
Bölüm 12;
"Zaman Yaratığa Gebe"
Zamanın rahmine düşen bir bebek, yelkovan ve akrebin her dansının sonunda biraz daha büyüyordu. Saatler devirilerek bebeğin büyümesine müsaade ediyorlardı ve o büyüdükçe zamanı sömüren bir yaratığın nefesine can veriyordu.
Zaman, onu sömüren bir yaratığa gebeydi.
Rahmine düşen can, tüm insanlığın ruhunu sömürerek yaşama tutunan bir yaratıktı. Her geçen saatte bir kişinin ruhu canına eklenirken, duyduğun zevkin tadını damaklarında hissederek arsızca sırıtıyordu. Zaman, kendi sonuna gebeydi.
Zamanın can verdiği ruh dünyaya gözlerini açmadan önce biz insanlar yaşama daha sıkı tutunmuş, olanlara göz yummuş ve sadece kendi yaşamımıza odaklanmıştık. Dışarıda olan acıların varlığından haberdar olsak bile; gözlerimizi kapatmayı kendimize hak görmüştük. Çünkü ölüm ensemizdeydi ve bizim en haklı bahanemizdi.
Vaktimiz yoktu.
Saatler bizim üzerimize devrilirken belki de düşünce kıyılarımıza vurmayan kelimelerin bana sunduğu boşluğu fırsata çevirmiş, sessizliği bir yorgan misali omuzlarıma alarak uykunun kollarına serilmiştim.
Huzurlu bir uyku değildi. Aksine son derece huzursuz ve can yakan uykunun zirvesindeydim; ruhum o uçurumdan atlayarak kendi sonuna noktayı koymak istese de içimdeki savaşma arzusu sımsıkı sarılmıştı.
"Geldik." dedi, arabanın içindeki bir ses. Bu Miran'ın sesiydi. Gözlerim usulca açılırken, aslında uyumadığımı, tam dalacağım sırada elime bulaşan kanın rengi zihnime sızıyor ve bir göl olarak beni boğuyordu.
Başımı yasladığım yerden kaldırarak deniz kıyısındaki eve baktım. Bordo rengin hâkim olduğu ev, iki katlı normal bir yaşam alanıydı. Bakışlarım yanımdaki adama kaydı. "Burası neresi?"
"Aklımdaki plan bir anda doğan bir şey değil, Hera. Ben yıllardır bunun temelini kuruyorum. Evlerin başına geleceklerini, neler olacağını çok iyi bildiğimden birikimlerimi farklı yerlerden evler alarak kullandım." dedi tek solukta.
Taktir eden bir gülümseme yüzüme peydahlandı. Yaptığı planın son derece kusursuz olması, ona olan hayranlığımı tetikleyecek cinstendi.
"Zeki birisin." dedim gülümserken. "Sanırım sana güveniyorum, Miran Azad."
Gözleri şaşkınlıkları irileşirken dudaklarını araladı. "Sanırım bir adım attık, Eflin Hera." dedi, muzip bir tonla.
Sadece bir süre siyahın can alıcı tonu olan gözlerine baktım ve usulca kapıyı açarak arabadan indim. Hemen peşimden o da inerken, sessizlik bir kez daha aramızda mekik düzerken eve doğru yürüdük. Ayağımızın altında ezilen çakıl taşları, saçlarımızı ve ruhumuzu savuran rüzgâr aslında saatlerce yürüme isteğimizi doğursa da ne buna vaktimiz ne de enerjimiz vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Kadehler
FantasyÖfkeden yaratılan bir soy, kendilerini eğiterek öfkenin tutsağı olmaktan kaçınıyorlar lakin bu eğitimin bir bedeli vardır; soylarının sembolü olan kadehlerden sadece bir tanesi kırılsa dahi bir katil dünyaya gelecek ve kıran kişinin celladı olacaktı...