'8'

11.8K 1.2K 185
                                    

Ra'nın sembolü^

BÖLÜM '8'

Ra sinirle solumamak için yanağının içini ısırdı.

İçinde kabaran hislere anlam veremiyordu ve hoşuna da gitmemişti. Anubis'in Bella'yı süzerkenki bakışlarında yakaladığı ifade Ra'nın ellerini sıkmasına ve oturduğu yerden fırlayıp, Ölülerin Efendisi'nin üstüne atlama ihtiyacıyla ateşlenmesine neden olmuştu. Nedensiz yere saldıran biri olmadığı halde bu isteği bütün bedeninde hissetmek onu sarsmıştı.

''Hoş biri.'' dedi Bella yumuşak bir sesle. Gri gözleri önündeki tabakta oyalanıyordu.

Ra tekrar ona bakmasını istedi.

Badem şekline sahip güzel, iri gözlerini izlemek hoşuna gidiyordu. Zeki bir kadındı, merakını gidermek için verdiği bilgileri kendi parçalarıyla birleştirerek çözmeye çalışı adamı mest etmişti. Bulunduğu yeri anlamaya çabalarken soğukkanlılığını koruyabilmiş, baştaki şok ve paniği bir kenara bırakmıştı. Ölüm kısmı kadını sarsan kırılgan noktası olsa da, Ra gücünü takdir etmişti.

''Hiçbirinizin görünüşü mitlerde bahsedildiği gibi değil.'' Bella bakışlarını tabaktan ayırıp yeniden yüzüne çevirdiğinde, alevlenen karanlık hisleri üstüne su dökülmüş gibi yatışıverdi. Yumrukları da hislerini takiben gevşerken, bedenindeki hızlı değişimi anlayamıyordu. ''Madem hepinizin yüzü var, neden hayvan kafalarıyla resmedildiniz?''

''Bizler yaşam ve doğanın sembolize edilmiş halleriyiz. Hayvanlara daima belli özelliklerine dayanan sembolik değerler verilir, tilkinin kurnaz olması gibi. Bizimle eşleştirilen hayvanları da bu şekilde düşünebilirsin.''

''Anlıyorum, mantıklı.'' Bella başını onu onaylarcasına sallarken, peçeteyle kibar bir şekilde ağzını sildi. ''Anubis'in boynundaki dövmenin benzerleri diğer tanrılarda da mevcut mu? Hepiniz taşıyor musunuz?''

''Evet, kim hangi hayvanla ilişkilendirildiyse sembolü mutlaka vücudunun bir bölümünde olur. Damga gibi.''

''İlginç.''

Bella sahiden de dediklerini ilginç bulmuş gibi ona komik bir ifadeyle baktı. Genç kadın düşünceler âlemine daldığı sırada servislerinden sorumlu olan başgarson-Kirus- tabakları sessizce topladı. Orta yaşlı sayılırdı, belki biraz daha yaşlı bile olabilirdi. Ra Kirus'u doğduğu günden bu yana tanırdı, ufak bir çiftlikte gözlerini açmış ve o günden bu yana da sürekli çalışmıştı.

Ra diğer tanrılar gibi, ekstrem bir durum olmadıkça insanların yaşamlarına müdahale etmez, uzaktan gözlerdi. Fakat çabaları ödülsüz bırakmazdı. Kirus'un Nûn'un en iyi restoranlarından birinde çalışmasında, Horus'la konuşmasının büyük payı vardı. Yeni mesleğinde ona önayak olmuştu ve Kirus'un gerçekleşen durumdan hala daha haberi olduğunu zannetmiyordu, Horus'un konu hakkında ona bilgi vermesini istememişti. İşlerini gizli, gözlerden ırak yürütmeyi severdi.

''Bana biraz ailenden bahsetmek ister misin?'' Ses tonuna dikkat etti, Bella'yı tanımak istiyordu. Hassas bir noktasına bastığı takdirde, kadının aralarına duvar öreceğinden emindi ve bu Ra'nın istediği en son şeydi. Eline düşmüş bu nadide hediyeyi kaçırmak istemiyordu.

''Beni merak edecek kimsenin olup olmadığını mı merak ediyorsun?'' Bella soğuk bir sesle ona karşılık verince Güneş Tanrısı irkildi. ''Sorun değil, öyle bakmana gerek yok, anlatabilirim. Babamı hiç tanımadım, ben doğmadan önce hayatını kaybetmişti. Annem ise,''

Genç kadın cümlesini nasıl devam ettireceğini bilemiyormuş gibi önce durdu. Alt dudağını yavaşça dişlerinin arasına alıp çiğnerken, gözleri boş masanın üstündeydi. Ra sessizce onu izledi. Açık, turuncuya çalan saçların ışığın altında nasıl parladığını, koyu kirpikler ardında saklanan gri gözlerin hareket edişini seyretti. Büyüleyici bir manzaraydı, kadının yaptığı her hareket sanki önemli bir ritüelin parçası gibiydi. Onu mest ediyordu.

Mısır'ın GözüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin