Apollon^
BÖLÜM '23'
''Seni öldürebilmenin yolu olsaydı eğer bunu yapardım.''
Ra Zeus'un üstüne doğru yürüyerek ona vahşi bir hayvan gibi saldırmak isteyen bedenini dizginledi. Tanrıya karşı o kadar öfkeliydi ki lime lime etmek için hazırdı. Her şey bir sonraki sözüne bakıyordu.
Onun yüzünden Isabella'yı kaybedebilirdi. Biraz daha geç kalmış olsaydı eğer bu gerçekleşmiş olacaktı. Ra onu kurtarmaya çalışırken dehşeti bütün bedeninde, kanında, her bir hücresinde hissetmişti. Korkunç, mide bulandırıcı bir histi. Nefret etmişti.
Onu acı çekerken görmek ve ellerinin arasında saydamlaşmasını izlemek Ra'ın kanını dondurmuştu. O anda kendini çok güçsüz hissetmişti. Mantıklı düşünmesini sağlayan tüm düşünceler kafasından alınmış, yerine panikle çalkalanan bir yığın ona ait olamayacak türden düşünceler yerleşmişti. Fakat Bella'nın acıyla kıvranışını izlemek zorunda kaldığı her saniyeyle birlikte, Ra kalbini panikle attıran endişelerini bastırmış ve kadına yardım etmek için soğukkanlılığını korumaya çalışmıştı. Onu ancak bu şekilde kurtarabileceğini biliyordu.
''Sana söyledim, yok olabileceğini bilmiyordum.'' Zeus'un dürüst sesine Ra hırlayarak karşılık verdi. Yaşadığı paniği ya da Bella'nın çektiği ızdırabı kuru bir özürle geçiştirmeye hiç niyeti yoktu. ''Amacım bu değildi, sana yemin ederim.''
''Onu kurtarabilirdin. Olduğu yerden götürmen yeterliydi.''
''Sana bilmediğimi söyledim!'' Zeus sinirle bağırarak saldırmak için hazır bekleyen cüssesine doğru korkusuzca yürüdü. ''İnanman için daha fazla kelime sarf edecek değilim. Kadınını kurtarmanın yolunu bilseydim yapardım, hikâyenin sonu.''
Ra'ın elleri vurmak için duyduğu ihtiyaçla titredi. Tanrının canını acıtmak için muazzam bir istek duyuyor, Bella'nın çektiği acının aynısını ona çektirmek istiyordu. Sembol sayesinde kadının hissettiklerini o da deneyimlemişti ve onu sarsan acıyı tarif edemezdi. Kadının ufak formunun aldığı hal, gözünün önünden bir türlü gitmiyordu.
Aslında onu yeteri kadar iyi korumadığı için, bu kendi başarısızlığı sayılırdı. Zeus'un değil. Tanrı'nın dürüst konuştuğunu ağzını açtığı ilk anda anlamıştı. Zeus birçok konuda tam bir bok çuvalı olabilirdi ama dürüst olmaya karar verdiğinde, dürüst bir piçti. Bunu inkâr edemezdi. Bella'yı bilerek tehlikeye attığını düşünmüyordu. Bu riski almazdı.
''Efendi Ra.''
Yeni bir ses, ikisi arasındaki gerilimi ortadan ikiye bölerek dikkati üzerine çektiğinde, Ra kısık gözlerle araya girmeye cüret eden kişiye baktı. Görmeyi en son beklediği kişiyi karşısında görünce ifadesi değişti, bedeni gerginliğinden ödün vermese de yumruklarını gevşetmek mecburiyetinde kaldı.
''Tatilde olduğunu sanıyordum.''
''Erken geldim.'' Horus Zeus'a, ardından da ona baktı. Havada dolanan elektriğin, ikisinin de bedeninden taşan gerilimin farkında olarak temkinli bir adımla yaklaştı. ''Bir hafta sonra Bora Bora'ya gitmeyi planlıyorum, gitmeden önce panteona bir uğramak istedim. Bastet benden haber bekliyordu.'' Kendisinden ya da Zeus'tan ses çıkmayınca ekledi. ''Bir şeyi bölmüyorum ya?''
''Hayır.'' Ra yan gözlerle Zeus'a baktı. ''Sonra konuşacağız.''
''Neyi? Benim buradaki işim bitti.'' Zeus kaba cevabını yapıştırdıktan sonra ortadan kayboldu. Tanrının gitmesiyle Ra öfkeli bir soluk verdi. Asırlardır önüne atılan her türlü zorluğu sakin ve kontrollü bir şekilde üstesinden geldikten sonra şimdi bu yetisinden arınmış gibi öfkesine gem vuramıyordu. Ne kadar da zordu... Zeus'un suçu olmadığını biliyordu ama yine de ona zarar vermek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mısır'ın Gözü
Fantasy-Antik Tanrılar Serisi -1- Ra yalnızdı. Her zaman yalnız olmuştu. Hükmetmekle birlikte gelen yalnızlığa alışkın olsa da, artık eskisi gibi bu duygunun önüne geçememekteydi. Yalnızlık girdabı, göğsünün ortasından başlayarak, içinde git gide büyüyor v...