Merhaba! Sonunda gelebildim, ne olur bana kızmayın. Yayınevi, iş, staj derken her şey çorba oldu ama artık düzene oturttum sayılır. Tatlı Karanlık'ın düzenlemeleri bittiği gibi soluğu burada alacağımı söylemiştim, öyle de oldu. Bu bölümde hiçbirinizin beklemediği biri konuk olarak hikayeye geliyor. Ay bak çok heyecanlandım yine, hemen okuyup geri gelin azıcık konuşalım^^
Vee ayrıca en sevdiğim minnoşlarımdan biri olan @neonlightsianlouisss Zeus ile ilgili bir hayran kurgu yazmış. Okumak isteyen herkes doğruca Empty Bodies adlı çalışmasına gitsin, kesinlikle muhteşem olmuş. Ona buradan bir kez daha teşekkür ederim.
Hepinize iyi okumalar dilerim.
BÖLÜM '25'
''Her şeyi akışına bırakmak nasıl hissettiriyor?'' Hathor güllü türk lokumlarından birini kırmızı dudaklarının arasına atarak yavaşça çiğnerken Bella gülümsemesini bastıramadı.
''Güzel, haklıymışsın.''
''O her zaman haklıdır.'' Afrodit uzanarak sevgilisinin yanağına sesli bir öpücük bıraktı. Bella bugüne dek gördüğü en güzel kadının Hathor olduğunu zannederken Afrodit'e kesinlikle hakaret etmişti. Kadın o kadar güzel ve muhteşemdi ki, gözlerini bir saniye bile olsa kaçırmak istememesine neden oluyordu. Hareketlerinde bariz bir cilve yatarken, taşıdığı havası çok... erotikti. Hakkında onca yazılan miti ziyadesiyle karşılıyordu. Görüntüsünden enerjisine kadar tanrıça eşsizdi ve Hathor ile yan yana dururken ikisi kusursuz bir tablo oluşturuyordu.
''Beni şımartıyorsun, Ro.''
Afrodit cevap vermek yerine gözünü kırptı ve kalp biçimindeki dolgun dudakları seksi bir gülümsemeyle şekillendi.
''Ra sana hak ettiğin değeri verecek Bella, hiç kuşkun olmasın.'' Hathor'un dikkati yeniden ona dönerken yüzündeki muzip gülümseme genç kadının dikkatinden kaçmadı. ''Hatta vermeye başlamış bile. Işıldıyorsun.''
''Seni tatmin ettiği belli.'' Afrodit de ona katılarak altın bukleli saçlarını parmağına doladı. ''Seksin canlılarda yarattığı etki asla gözümden kaçmaz ve sen hayatım, resmen ışık saçıyorsun.''
Bella yanaklarının ısındığını hatta yandığını hissetti. Yüzünün hali istenilen cevabı verdiğinde iki tançırada kadınsı kahkahalarla tapınağı çınlattı. Genç kadın inleme gibi çıkan bir itirazla gümüş bir kâse içinde duran pembe lokumlara uzandı ve gözüne çarpan en iri parçayı ağzına attı. Bu onu bir süre cevap vermekten alıkoyardı.
''Biraz anlatsana, nasıldı?'' Afrodit'in meleksiz yüzündeki arsız gülümseme kadının lokmasında neredeyse boğulmasına sebep olacaktı. Menekşe rengi gözlerindeki eğlence parıltıları karşısındakini kör etmeye yetecek kadar parlaktı, pahalı bir avize gibi ışıldarken Bella cevabı ne kadar merak ettiğini görebiliyordu.
''Detayları da istiyorum.'' Dedi tanrıça ekleyerek. Bella'nın kaçamak bir cevap vereceğini hissetmiş olmalıydı.
''O kadar üstüne gitme, Ro. Cevapları alamadan onu kaçıracaksın yoksa.''
Hathor'un nazik sesi üzerine Afrodit gözlerini devirdi.
''Devlet şifresini sordum sanki.''
''Güzeldi.'' Dedi Bella kısık bir sesle. Gözlerini iki tanrıçadan da kaçırarak önündeki zigon sehpaya odaklandı. ''Önceki deneyimlerle kıyaslamak ne kadar doğru bilmiyorum ama onunla çok farklıydı.''
''Klişe.''
''Şşşt.'' Hathor Afrodit'i dürttü. ''Kusura bakma.''
''Sorun değil, kulağa klişe geldiğinin bende farkındayım. Ancak yaşananları başka nasıl tarif edebilirim bilmiyorum. Kimse bana onun baktığı gibi bakmamıştı. Sanki... sanki sadece gözleriyle bana dokunabiliyormuş gibiydi.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mısır'ın Gözü
Fantasy-Antik Tanrılar Serisi -1- Ra yalnızdı. Her zaman yalnız olmuştu. Hükmetmekle birlikte gelen yalnızlığa alışkın olsa da, artık eskisi gibi bu duygunun önüne geçememekteydi. Yalnızlık girdabı, göğsünün ortasından başlayarak, içinde git gide büyüyor v...