'22'

8.5K 881 195
                                    

Isabella^

BÖLÜM '22'

''Zaman kadar yaşlı, ebediyet kadar genç.''

Bella Ra hakkında yazılan metinleri okurken, Thoth önüne bir kâse dolusu üzüm ve peynirle bir kadeh şarap bıraktı. Sabahın erken saatlerinde Bilgelik Tanrısı'nın kütüphanesine gelmiş, günün yarısını kitapları okuyarak ve not alarak geçirmişti.

''Şarabın okurken çok yardımcı olacağını düşünmüyorum.'' Dedi Thoth'a takılarak. Tanrı gevrek gülümsemelerinden biriyle kadehi dudaklarına götürüp önündeki sandalyeye oturdu.

''İçki ruhun gıdasıdır.'' İnce sürmeyle çevrili kahverengi gözleri önünde duran bir yığın nota çevrildi. ''Ne yapıyorsun?''

''Öğrendiklerimi yazıyorum.''

''Ne için?''

''Birine sürpriz hazırlıyorum diyelim.'' Bella neredeyse gözüyle aynı boylarda olan üzümlerden birini ağzına atıp çiğnedi. Meyvenin tatlılığı damağını şenlendirirken diğer sayfaya geçti. Nûn'un tarihi hakkında epey bir şey öğrenmişti. Ra'ın Apep ile yüzyıllar boyu süren savaşlarını da okumuştu ve tıpkı tanrının ona bahsettiği gibi çok fazla insan hayatını kaybetmiş, heba olmuşlardı. Panteonun yarısının yok olmasıyla, hayat burada adeta durmuştu.

Geçirdikleri bütün zorluklardan iyi şeylere kadar hepsi yalın ve dürüst bir dille kitaplara aktarılmıştı. Bu da Bella'nın dikkatini çekmişti. Taraf tutmadan her şey olduğu gibi sayfalara geçirilmişti.

''Bu ilginç.''

''İlginç olan nedir?''

Thoth merakla bir kaşını kaldırıp ona bakınca, Bella gözleriyle önünde kule gibi dikilmiş kalın kitapları işaret etti.

''Kullanılan dil... Oldukça dürüst ve tarafsız. Hepsini sen mi yazdın?''

''Kısmen. Ben bildiklerimi yazarım, Maat* ise yazdıklarımın gerçekle uyumlu olup olmadığını kontrol eder.'' Thoth uzanıp kâsedeki üzümlerden birini ağzına attı. ''Biraz mola vermelisin. Gözlerinin dinlenmeye ihtiyacı var gibi.''

Maat; Tanrıça. Dürüstlüğü, adaleti, dengeyi ve ahlakı sembolize eder.

Bella söylediklerine karşı başını sallayarak kitabın kapağını kapatıp gözlerini ovuşturdu. Okuduğu metinler kafasının içinde çınlıyor, beynini uyuşturuyordu. Gözlerini açarak şöyle bir yazdıklarına baktı. Gerçek, mitlerde ve tarih derslerinde öğrendiklerinden çok daha farklı çıktığından öğrendiği her yeni bilgiyi kâğıda geçirmeye çalışmıştı. Özellikle de araya sıkıştırılmış ufak detayları es geçmek istemiyordu. Piramitler, firavunlar, kölelerle soylular arasındaki hiyerarşi, tanrılar... Eski Mısır zamanına ait yığınla bilgi şimdi önünde, birbirine geçmiş kâğıtlarda yazılıydı.

Yazılanların gerçek olduğuna inan bir profesör, arkeolog ya da tarihe değer veren herhangi biri için her bir sayfa altın değerinde sayılırdı.

''Thoth! Neredesin seni lanet kuş?''

Kalın bir erkek sesi, dışarıdaki koridorda çınlandığında Bella Thoth'a baktı. Bilgelik Tanrısı gözlerini devirip iç çekti. Az önceki bütün keyfi silinmiş, yerine her kim geliyorsa şimdiden sıkıldığını gösteren donuk bir ifade yerleşmişti. Bella ifadesinin bu kadar hızlı değişmesine karşın kimin geldiğini merak etti. Her kuruşuna bahse girerdi ki, bir başka tanrı daha onlara katılmak üzereydi.

''Bütün gün sana mesaj attım ve sen birine bile dönmedin!''

Yabancı en sonunda kütüphanenin girişinde belirdiğinde Thoth bezgin bir sesle cevapladı.

Mısır'ın GözüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin