BÖLÜM '9'
Seth uzun masanın başında oturuyordu. Yüzündeki memnuniyetsizlikle dolu ifadeyi kilometrelerce ötede duran biri bile rahatlıkla görebilirdi.
Geldiğinden beri kılını kıpırdatmadan çevresini izliyor, olan biteni sessizce gözlemliyordu. Birçok panteondan tanrı ve tanrıçalar bir araya gelmişti. Her sene yılda bir kez olmak üzere mutlaka toplanılırdı, bu onlar için süreklileşmiş bir eylemdi. Düzenbazlıkla, savaşla, nefretle, kaosla, yıkımla ve daha nice berbat kötülükle ilişkilendirilen bütün herkes buradaydı.
Ölüme bedavadan bilet isteyen zavallı bir fani için mükemmel bir yerdi.
''Sessizsin.''
Loki yanı başındaki sandalyeye otururken Seth'ten bir homurtu yükseldi. Canı konuşmak istemiyordu, sıkkındı.
''Etraf gürültülü.'' dedi donuk bir sesle fakat Loki geçiştirmesine aldırmadı.
''Aklından neler geçiyor? İki saattir o sandalyenin üstünde put gibi oturuyorsun.''
''Ne? Seni duyamıyorum?''
Seth fazla abartılı bir şekilde bağırarak, Loki'nin sesini bastırdı. Boş gözlerle kalabalığı süzdü, aklı dün olanlardaydı. Ra'nın yaptığını hazmedebilmiş değildi, düşündükçe kanı öfkeyle fokurduyordu. Onu aşağılamıştı. Tehditlerinden ziyade kanına dokunan ona tepeden bakışıydı, gözlerinde yatan küçümseyici ifadeyi görmek Seth'te parçalama isteğini dürtüyordu.
Parmaklarının arasındaki kızıl saçlarına baktı. Saçlarının rengi ona her zaman kanı anımsatmıştı. Kırmızı, parlak. Ares veya Huitzilopochtli gibi kan dökme merakı yoktu, şiddete eğilimi her tanrıyla aşağı yukarı aynı sayılırdı fakat damarına basıldığında... Gözü hiçbir şeyi görmezdi.
Ra'nın en zayıf zamanında bile ondan güçlü olması Seth'i nefretle dolduruyordu. Aşağı görülmekten, dışlanmaktan, dikkate alınmamaktan sıkılmıştı artık. Eski Mısır zamanında adı, insanlara korku ve dehşeti iliklerine kadar yaşatırken, şimdi sadece gözlerini kaçırarak yolundan çekilmelerinden ibaretti. Seth bunu istemiyordu, insanlar artık her şeyi normal ve sıradan bulur olmuştu, oysa o bir Tanrı'ydı. Kaosun, karmaşanın ve yıkımın Tanrısıydı. Kahrolası bir su perisi değildi.
Ona duyulan saygıyı geri istiyordu.
''Çatık kaşlara neyin iyi geldiğini biliyorum.'' Enki, kalabalığın arasından sıyrılmayı başararak, zafer adımlarıyla yanına doğru yaklaşırken Seth iç çekti. ''Viski alır mıydın? Ya da rom? Nemesis Olimpos'tan bir yığın kutuyla ambriosa getirmiş, bütün içkilere kattık. Denemelisin.''
Seth onu susturmayı yeğlediğinden, uzattığı içkilere bakmadan birine uzanıp aldı. Enki Loki'nin karşısına gelecek şekilde çaprazındaki sandalyeye kuruldu. Yüzünde gevrek bir gülümseme vardı. Seth onun senelerdir neden bu buluşmalara katıldığını anlayamıyordu. Burası bir çeşit 'Kaybedenler Kulübü'ydü.
Panteonlarından dışlanmış veya yanlış anlaşılmış bütün sefil tanrı ve tanrıçalar burada toplanır, birbirlerinin dertleriyle alay ederdi. Ama kendi âlemlerindeki gibi kimse kimseye ciddi anlamda çıkışmazdı. Bu toplanma işini ilginç yapan da buydu zaten. Bütün kaotik, kana susamış tanrılar bir aradaydı ama Seth kopan kafalar ya da iç organlar görmemişti.
Oysa Enki, Sümer mitolojisinde sevilen ve saygı duyulan bir Tanrı'ydı. Kurnazlıklarıyla ünlüydü. Kıçının rahatına önem verdiği bilindik bir gerçekti, eğlenceyi, içkileri hele de kadınları fazlasıyla severdi. Ancak buradaki ortamdan kendi dahi zevk almazken, onun nasıl eğlendiğini anlayamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mısır'ın Gözü
Fantasy-Antik Tanrılar Serisi -1- Ra yalnızdı. Her zaman yalnız olmuştu. Hükmetmekle birlikte gelen yalnızlığa alışkın olsa da, artık eskisi gibi bu duygunun önüne geçememekteydi. Yalnızlık girdabı, göğsünün ortasından başlayarak, içinde git gide büyüyor v...