FİNAL

12.9K 923 572
                                    

Şampiyonlar ligi^

>Sondaki notumu okuyun lütfen.

FİNAL

Toplantı yerine vardıklarında Bella nasıl bir görüntüyle karşılaşacağından tam olarak emin değildi. Gücün somut haline bürünmüş bir avuç tanrı bir arada nasıl dururdu? Tahmin edebildiği tek şey sakin ya da sabırlı olmadıklarıydı.

Kocaman, altın işlemeli ve varaklarla süslü ağır kapılar açıldığında derin bir nefes aldı ve Ra ile birlikte içeriye adımını attı. Seth'in saldırısından sonra Ra önce BP toplantısı yapılması gerektiğini düşünmüş ancak sonradan daha az kişinin durumdan haberdar olmasına karar vererek, panteonlardan çağıracağı tanrı sayısını azaltmış ve güvenebileceği kişileri seçmişti.

Bella içeriye girdiğinde onları beklemekte olan tanrılarla karşılaştı. Bir kısmı ayaktaydı, kimisi geniş pencerelerden dışarıyı izlerken kimisi ileri geri yürümekle meşguldü. Geri kalan iki tanrı ise masanın yanındaki sandalyelere kurulmuştu. Biri ayaklarını patavatsızca masanın üzerine yerleştirmiş, ağzındaki lolipopu sessizce emerken diğeri dirseklerini masaya yerleştirerek kenetlediği ellerinin üzerine çenesini yaslamıştı.

Onların varlığını ilk fark eden Zeus oldu.

''Sonunda! Bir saattir kıçını kaldırmanı ve bize katılmanı bekliyoruz.''

''Asla çenene hâkim olamayacaksın değil mi?'' Ra önce onun oturması için baştaki sandalyenin yanındakini çekti. Bella ses çıkarmadan otururken odadaki herkesin gözlerinin üstünde olduğunu hissedebiliyordu. Bundan duyduğu rahatsızlığı belli etmemeye çalışarak gergin bir yutkunuşda bulundu.

Odada dolanan yoğun, baskın gücü hissedebiliyordu. Her bir tanrıdan taşan güç muazzamdı. Elektrik akımı her bir yanını sarmış, soluduğu tatlı oksijene kadar etrafı ele geçirmişti.

''Oturun, konuşacaklarımız biraz uzun.''

''Thoth bir saldırı olduğundan bahsetti.'' Dedi tanrılardan biri. Bella gözlerini çevirerek konuşanın kim olduğuna baktı. Uzun boylu esmer bir adamdı. Gözlerinin önüne düşecek kadar uzun olan saçları en az Ra'ınkiler kadar siyahtı. Aynı siyahlıkta kirpiklerle çevrili gözleriyse deniz ile gökyüzünün birleşimi gibiydi. Ne mavi ne de yeşildi fakat her ikisi de irislerinde barınıyordu.

''Tabiri caizse panteonunun ağzına sıçılmış.'' Dedi bir başkası. Bu lolipopu emen tanrıydı. Tanrı uzun, iç içe geçmiş her tondan kahverengeyi barındıran karışık saçlara sahipti. Gözleriyse neredeyse siyaha çalıyordu ve teni boynuna kadar dövmelerle kaplanmıştı. Bella adamın enerjisini diğerlerinden daha farklı buldu. Gözleri çoktan daha gerçekleşmemiş olan toplantıdan sıkıldığını gösterircesine donuk bir ifadeye sahipti ancak yapılı bedeni gergindi. Siyah, üstünde 'Lucifer'in piçleri bir numara!' yazan tişörtünü geren iri kaslarını görebiliyordu.

''Diline dikkat et Hades.''

Hades lolipopu ağzında döndürerek gözlerini abartılı bir tavırla devirdi.

''Benim hatam. Nerede kalmıştık?''

''Panteonun saldırıya mı uğradı?'' Dedi bir başkası. ''Ne zaman ve neden bundan haberimiz olmadı? Yardıma gelebilirdik.''

Adamın sesinde yatan otoriter ton Bella'nın dikkatini çekti. Duruşu hepsinden daha dikti. Granitten oyulma gibi duran çenesini ancak bir asilzadenin sahip olabileceği bir havaya kaldırmıştı, kocaman omuzlarıysa duruşundan daha dikti. Kendini taşıyış şekli savaşçıları andırıyordu. Yüzünün kenarlarında duran birçok yara izi de bu tahminini destekler nitelikteydi.

Mısır'ın GözüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin