'15'

9K 871 306
                                    

Ra^

BÖLÜM '15'

Ra'nın evine tekrar döndüğünde akşamüzeriydi.

Odasının sahip olduğu kocaman balkona çıkarak dirseklerini taştan tırabzanlara yasladı ve önündeki uçsuz bucaksız manzarayı seyretti. Ev bulutların üstünde olduğu için her yer grili beyazlı bulutlar ve turuncuya çalan alacalı gökyüzüyle çevriliydi. Görüntü öylesine huzur vericiydi ki durduğu yerde rahatlıkla uykuya dalabilirdi.

Yorgun düşmüş omuzlarını ovalayarak esnedi. Nasıl da bitkindi, gün içinde fazla bir şey yapmamış olmasına rağmen kendini tükenmiş hissediyordu. Ciğerleri bile oksijeni kabul ederken yavaştı.

Bella bedenini dinlemek yerine dikkatini yeniden önündeki manzaraya çevirdiği sırada ayak seslerini işitti. Mermer zeminde yankılanan gücü duyumsayabiliyordu, arkasını dönmese de kimin geldiğini anlamasına yetmişti. Kalbi tuhaf bir şekilde hızlandı.

''Bella,'' Ra'nın sabah esintisi kadar yumuşak, kalın sesi kulaklarına ulaştığında gözleri saniyelik bir an için huzurla kapandı. Adını sesleniş şekline bayılıyordu. Sanki ismiyle ona dokunuyormuş gibi teninin üstünde dokunuşunu hissedebiliyordu. ''Erkencisin. Gece yarısından önce dönmezsin sanıyordum.''

''Yorucu bir gündü.'' Bella gözlerini ona çevirdi ve nasıl önündeki muazzam manzaradan daha dikkat çekici olabildiğine inanamadı. Ziftten bile koyu duran siyah saçları deri bir kayışla arkasında toplanmıştı, üzerinde dirseklerine kadar uzanan sabahki gibi önü açık sabahlık tarzında koyu lacivert bir üst vardı. Boynundan aşağı uzanan altın kaplama kolyeler ve bileklerindeki kelepçelerle ihtişamını vurgulamayı ihtimal etmemişti.

Ona baktıkça Güneş Tanrısı terimini daha iyi anlamaya başlıyordu.

''Zeus ile tanıştım.'' dedi birden. Dikkatini ondan başka bir yere odaklamaya çalışarak bakışlarını kaçırdı.

''Biliyorum, haberim var. Sana istemediğin bir şey yapmadı değil mi?''

''Hayır, gayet iyiydi aslında.''

Ra'nın siyah kaşları çatıldı. Ona anlaşılması güç bakışlarından biriyle bakarken Bella gözlerini devirdi ve tırabzanlara daha çok ağırlığını vererek aşağıya, yumuşacık bulutların oluşturduğu kümelere baktı. Aralarındaki sessizlik onu rahatsız etti, kendi nefes alış sesleri dışında kulağına ulaşan hiçbir şey yoktu, bu da haliyle garip bir ortam yaratıyordu.

''Mutsuzluğunu sezebiliyorum,'' Ra en sonunda sessizliğin yarattığı ıstıraba son vererek, iri eliyle rüzgârla birlikte salınmakta olan buklelerinden birine dokundu. ''Burada mutlu değil misin?''

Ra'nın sesindeki tını genç kadının çabucak cevap vermesine neden oldu.

''Hayır! Yani evet, mutluyum.''

''Sorun nedir o zaman?''

''Hiçbir şey.''

''Bella,'' Ra yumuşacık bir sesle adını söyledi. Bir kez daha ona böyle seslenirse eriyebilirdi.''Neden yalan söylüyorsun?''

''Ben... Kendi dertlerimle canını sıkmak istemiyorum. Başına yeteri kadar sıkıntı açtım.''

Ra'nın boğazından onu sıcacık eden bir kahkaha yükseldi, gülüşü yüzünü aydınlatırken Bella yanaklarının ısındığını hissetti. İçini kıpır kıpır eden görüntüsünden gözlerini ayıramıyordu. Amber rengi gözleri keyifle ışıldayarak onunkileri bulduğunda, ısı bütün yüzüne yayıldı.

''Kendini ne zaman sıkıntı olarak görmeyi bırakacaksın küçüğüm? Varlığından keyif duyuyorum, cesur bir kadınsın, eğlencelisin. Ayrıca Thoth'un ilgisini çekebilecek kadar da bilgilisin, bunlar içindeki huzursuzluğu dindirmek için yetmez mi?'' Ra'nın gülümsemesi onu jöleye çeviren ufak bir tebessüme dönüştü ve Bella aptal gibi sözlerine inanmaktan ötesine geçemedi. Ondan bahsederken ki kullandığı ses tonu öylesine naif ve sevecendi ki, kalbini titretmişti.

Mısır'ın GözüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin