BÖLÜM '27'
Gece oldukça zorlu geçmişti.
Ra bir an olsun uyumamış, bütün geceyi ayakta ileri geri yüreyerek ve emirler yağdırarak geçirmişti. Bella onu hiç böyle görmemişti. Emir verirken ki ses tonu acımasızdı. Ona karşı çıkmaya cesaret edecek kişiyi düşünmeden ortadan ikiye bölebilirmiş gibi çıkan sesi demirin kendisi kadar sert ve de soğuktu. Tüyler ürperticiydi.
Kimse emrinden çıkmaya cüret edemediğinden tanrının her istediği müthiş bir hızla yerine getiriliyor, her taraf büyü ve mühürlerle koruma altına alınıyordu. Savaş tanrıçası Sekhmet'in askerleri Nûn'un dört bir yanına, Ra'ın evi de dâhil olmak üzere her yere yerleştirilmişti ve herkes olabilecek bir saldırıya karşı Ra gibi hazır bekliyordu.
Şimdi bile sırtını hafifçe okşayan elin yumuşaklığına karşın Güneş Tanrısı'nın bedeni sert ve dimdikti, en ufak bir seste ya da harekette yerinden fırlayıp gidecekmiş gibi duruyordu. Sabahlığının açıkta bıraktığı kasları boğum boğumdu, sakin duruşunun bir aldatmacan ibaret olduğu çok açıktı. Kopmaya hazır bir gitar telinden hiçbir farklı yoktu.
''Ra, her şey yolunda.''
''Şimdilik.'' dedi Ra hırlarcasına.
''Biraz pozitif düşünmek kimseyi öldürmez.''
Bella gerginliğini azaltmaya çalışarak yüzünü okşadı. İşine karışmak gibi bir niyeti yoktu, başından beri panteonu ayakta tutan Ra'ydı. Ne yapılması gerektiğini ondan iyi kimse bilemezdi yine de onu bu kadar gergin, sinirli ve de kasvetli görmek genç kadını mutsuz ediyordu.
Onu az da olsa neşelendirmenin bir yolunu bulabilmek için nelerini vermezdi.
''Daha önceki tutulma nasıldı? Bir şey oldu mu?''
Sorusuyla birlikte Ra'ın çenesindeki çizgiler belirginleşti. Hay aksi. Yanlış soruyu sormuştu. Bella yutkunarak, mürekkep damlatılmış gibi duran siyah saçlara nazikçe dokundu.
''Büyük Yıkım yaşandı.''
Bella neyden bahsettiğini hatırlayarak olduğu yerde biraz daha büzüştü. Apep ile olan savaşın sonuçlarından hem Ra'ın, hem de halkın ne kadar etkilendiğini görmüştü. Şehre indikleri anda gördüğü her insan istisnasız Ra'ya korkuyla bakıyor, anında yolundan çekiliyordu. Ra olanlardan etkilenmediğini gösteren ifadesiz bir yüzle onların yanından geçip gitse de Bella gözlerindeki üzüntüyü defa kere yakalamıştı. Halkın ondan bu kadar korkması ve de çekinmesi onu mutsuz ediyordu, fakat bunu yüzüne yansıtamayacak kadar da gururlu bir adamdı.
Güneş tutulmasının onu güçsüz bırakmasının yanında belli ki Ra da kalıcı bir paranoya da bırakmıştı. Vahşi doğadaki yırtıcılardan biri gibiydi, sakin gözüküyordu ama altın sarısı gözleri her daim tetikteydi. Her bir alanı itinayla tarıyor, inceliyor ve bakıyordu. Onu bu şekilde görmek Bella'yı mutsuz ettiği kadar yaralıyordu da. Böylesine kudretli bir adamın kendini hissetiği gerginlikten ötürü bu denli yıpratması hiç sağlıklı değildi. Ama onu teselli edebilecek ne diyebilirdi ki? Korkularını haklı buluyordu. Şu anda tek yapabildiği, bu sefer yalnız olmadığını ona sürekli olarak hatırlatmaktı. Ona yalnızca bu şekilde destek olabildiği için hiç mutlu değildi fakat elinden gelen de ne yazık ki bu kadardı.
''Ben yanındayım, biliyorsun.''
''Evet.'' Ra başını boynuna doğru eğerek ufak bir öpücük bıraktı. ''Ve bunun için minnettarım.''
''Ra,'' Bella Thoth'un aniden gelen sesiyle irkilerek, yatak odasının kapısından içeriye başını uzatmış olan tanrıya baktı. Ra gibi Thoth'un da yüzünde stresin çizgileri belirginleşmiş, bronz teni solgunlaşmıştı. Neredeyse hastalıklı gibi duruyordu. ''Kusura bakmayın bölüyorum ama konu Apollon'un görüleriyle ilgili.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mısır'ın Gözü
Fantasy-Antik Tanrılar Serisi -1- Ra yalnızdı. Her zaman yalnız olmuştu. Hükmetmekle birlikte gelen yalnızlığa alışkın olsa da, artık eskisi gibi bu duygunun önüne geçememekteydi. Yalnızlık girdabı, göğsünün ortasından başlayarak, içinde git gide büyüyor v...