Yine kan ter içinde uyanmıştı. Dijital saatten yayılan parlak mavi ışığa baktı, saat gecenin üç buçuğuydu. Perdenin açık yerinden odaya giren dolunay ışığı odada loş bir ortam yaratmıştı. O karanlık iğrenç geceden sonra rahat uyuduğunu hatırlamıyordu. Her gece kabuslarla uyanıyor,Her gece rüyasında o geceden sahneler görüyordu. Uras o berbat geceyi unutmak istedikçe sanki bilinçaltı ona oyun oynuyor, sürekli o geceyi hatırlatıyordu.
Yaklaşık iki ay önceydi Uras sabah yaşadıklarını düşünerek arkadaşından dönüyordu, saat gece bir civarıydı, hava çok soğuktu mantosunun yakasını boğazını kapatacak şekilde kaldırdı ve müdür yardımcılığı yaptığı bankanın müdürü Murat beye küfür ede ede yürümeye devam etti. Sabah bankada yaptığı bir hata yüzünden onu çalışanların önünde yarım saat azarlamış bu da doğal olarak Uras'ın çok ağırına gitmişti. Bunları düşünerek yürürken bir anda şehrin meydanına geldiğini fark etti karşı caddede Murat Bey'in oturduğu lüks apartman vardı. Sanki kader onu bir yere sürüklüyor ona birşeyler anlatmaya çalışıyordu. İçinden gelen bir dürtüyle apartmanın olduğu caddeye geçti. Murat Bey apartmanın üçüncü katında tek başına oturuyordu, elli iki yaşında olmasına rağmen hiç evlenmemiş, kendini işine vermiş, çok disiplinli bir adamdı. Fiziksel olarak çok da mükemmel olmayan kır saçlı, yuvarlak yüzlü kısa boylu göbekli biriydi. Uras ise otuz iki yaşında bir seksen boylarında yakışıklı genç bir adamdı. Olası bir mücadelede üstün gelmesinin pek de zor olmayacağını düşündü. İçinde şeytani bir dürtü vardı kendini tanıyamıyordu. O böyle bir canavar değildi ne olmuştu da bir anda böyle bir yaratığa dönüşmüştü. Dış kapının açık olmasından faydalanarak, merdivenleri üçer beşer atlamaya başladı kendini kontrol edemiyordu, sanki içine vahşi bir yaratık girmiş onun kontrol ediyor o ise bu yaratığa karşı bir çocuk kadar çaresizdi.
Çok geçmeden kapının önüne geldi. Ne yapacağını düşündü kapı çelik kapıydı kırmayı denemesi bile aptallık olurdu, kapıyı çaldı kendini zorlayarak yüzüne masum bir ifade kazandırdı ve kapının açılmasını beklemeye başladı kapının açılmasına kadar geçen sürede aklından binbir türlü şey geçti. Kapı küçük bir şıkırtıyla açıldı, kapının arkasında kapının yarısı kadar bir adam duruyordu çok şaşırmıştı titrek bir sesle "Hayrola Uras gecenin bu saatinde neden geldin. " dedi. Daha bu sabah kükreyen insan o değilmiş gibi. Uras'ın içinde en ufak bir acıma duygusu bile belirmedi. Ani bir hareketle kısa adamın üstüne atladı ve adamı yere yapıştırdı. Çok büyük bir kuvvetle adamın boğazını sıkıyordu. Sıkmaya başlayalı 5 saniye bile olmadan adamın yüzü mosmor olmuştu. Ellerini adam hareketsiz kalana kadar bir an bile gevşetmedi. Müdür artık hareket etmediğinde Uras da yanına yıkıldı nabzı çok hızlı atıyordu.
Nefes alışverişi düzene girene kadar bekledi ardından harekete geçti, herşey çok hızlı olup bitmişti. Merdivenlerden geldiğini aksine yavaş yavaş indi, olanlara bir anlam veremiyordu. Neden böyle bişey yapmıştı ? Oysa on dakika öncesine kadar böyle bişey aklının ucundan bile geçmemişti zaten böyle bir insan değildi herkes tarafından sevilen, kendiside genelde herkesi seven kendini humanist olarak tanımlayan birisiydi. Titreyerek eve doğru yürümeye devam etti, beş dakika sonra eve ulaştı ve kendini yatağa attı sıtmaya tutulmuş gibi titriyor, ateşten cayır cayır yanıyordu sabaha kadar da bu böyle devam etti. İşte bu geceden sonrada iki aydır bir daha rahat uyku uyuyamadı.