Komiser göğsünün sol tarafında, koltuk altının bir karış altında bir yanma hissetti bu yanmanın sebebinin suikast silahından çıkan kurşun olduğunu düşündü ama yanıldığını anlaması için gözlerini açması yetti. Yanmanın sebebi Hüseyin'in ince uzun parmaklarıydı uyanması için İbrahim'i dürtüyordu. İbrahim masanın üstünden doğruldu, gözlerini ovuşturdu. Yaşadıklarının rüya olduğuna üzünse mi sevinse mi bilemiyordu. Cinayetlerin dosyalarını incelerken - iki günlük uykusuzluğun etkisiyle - uyuyakalmıştı. Karakolun geniş pencerelerinden dışarı baktığında havanın kararmış olduğunu farketti, sonra gözleri bir doksan boylarında, dal kadar ince, bol kot pantolon ve kazağın içinde kavak ağacı gibi duran Hüseyin'e kaydı alttan bakınca olduğunda da uzun gözüküyordu
- İbrahim eve gitmiyormusun?
İbrahim esnerken kükremeye benzer bir ses çıkardı ve ardından konuştu
- uyuyakalmışım.
- ee normaldir uyuyakalman iki gündür burada kalıyorsun.
- Eve gitsem iyi olacak leş gibi kokuyorum, sen neden bu saatte buradasın?
- Şu hırsızlık olayıyla ilgili rapor yazmam gerekiyordu.
- Hangi hırsızlık olayı?
- İki haftadır uğraştığımız kuyumcu soygunu, eğer cinayetlerden başını kaldırsaydın bilirdin.
- Neyse, hadi çıkalım
İkisi birlikte İbrahim'in arabasına binip yola çıktılar. Arabada çıt çıkmıyordu, İbrahim önce Hüseyin'i evine bıraktı ardından arabayı apartmanın kapısının önüne park edip evine girdi. Eve girer girmez korkuyla tezgahın üstüne baktı ve tezgahın boş olduğunu görünce rahatladı, sonra bu haline güldü yavaş yavaş paranoyaklaşmaya başlıyordu. Evini özlemişti yatak odasında üstünü çıkardı ve banyoya girdi, ılık suyun altında uzun zamandır olmadığı kadar huzurluydu suyun altından hiç çıkmak istemiyordu ama biraz önce yaptığı şekerlemenin dışında uzun zamandır uyumuyordu ve yarın yapması gereken işleri vardı, uzun zamandır bankaya gitmiyordu bankaya gitmeli, Uras'ı görmeliydi banyodan çıktı saçlarını kuruladı ve üstüne kahverengi, rahat bir pijama giyip kendini yatağa attı, hiçbir şey düşünecek kafada değildi çok yorgundu, birkaç dakikaya kalmadan uykuya daldı.Sabah kalktığında kendini yeni doğmuş gibi hissediyordu, iki günlük uykusuzluktan sonra bu uyku çok iyi gelmişti, çok oyalanmadan yataktan kalktı elini yüzünü yıkadıktan sonra gardroptan kendine mavi kot pantolon ve kırmızı bir kazak aldı, giyindikten sonra da hemen dışarı çıktı ve bankaya doğru yürümeye başladı, hava insanı titretecek kadar soğuktu, İbrahim, inşallah bu çektiklerime değer diye düşündü,çok geçmeden bankaya gelmişti. Buraya gelmekten artık bıkmıştı ama sona gelmek üzere olduğunu hissediyordu. döner kapıdan geçtikten sonra bankanın aydınlık, tanıdık binasındaydı, sabah erken saatler olduğu için içeride pek kimse yoktu. Komiser kararlı adımlarla Uras'ın odasının önüne geldi tam kapıyı tıklatacaktı ki tanıdık bir kadın sesi duydu "Uras Bey izine çıktı"
Konuşan Uras'ın sekreteri Ayşeydi. İbrahim arkasına döndü, karşısında haftalardır sürekli gördüğü bir yüz vardı İbrahim emin olamıyordu
Uras gerçekten izine mi çıkmıştı yoksa ona mı böyle söylenmesini istemişti
- Uras Bey izine çıktıysa sizin burada ne işiniz var?
- Benim halletmem gereken birkaç işim vardı o yüzden geldim.
Ayşe'nin pek yalan söyler gibi bir hali yoktu ama komiser yine de emin olamadı ve hala kapının kolunda duran eliyle bir hamle yapıp kapıyı açtı, içeride kimse yoktu, dikkat çekici bir şey de yoktu, her şey yerli yerinde duruyordu. Kapıyı açtığına pişman oldu, kapıyı sanki yaramazlık yapıp da azarlanmayı bekleyen çocuklar gibi usulca kapattı ve Ayşe'nin yüzüne bile bakmadan hızlıca bankadan çıktı. Kafasında kırk tilki dolanıyordu, öyle ki bankadan çıktığında hiç sağına soluna bakmadan karşı tarafa geçmek için yola indiğinde arabaya çarpılmaktan son anda kurtulmuştu, ardından da yine dalgın dalgın yürümeye devam etti. Acaba Uras kendisinden şüphe edildiğini anlayıp, kaçmak için mi izine çıkmıştı ama sonra bu fikrin saçmalığının farkına vardı kaçacak olsa ne diye izine çıkardı. Ne düşüneceğini bilemediğinden saçmalıyordu, artık bu işten sıkılmaya başlamıştı haftalardır hiçbir ilerleme kaydedememişti. Saatine baktı saat daha on iki bile olmamıştı kahvaltı yapmak için cadde üstündeki bir kafeye girip en ücra köşeye oturdu ve kendine bir kahvaltı tabağı ısmarladı, tam etrafını incelemeye başlamıştı ki telefonu çalmaya başladı ekranda çok tanıdık bir isim vardı...