MMS || 26. BÖLÜM - Sevda Çakır

320 13 3
                                    

Emir'den

Sabah uyandığımda, ve yanıma baktığımda Feriha değil, Efe yatıyordu orda. Gece yanımıza gelmiş, korktuğunu ve kötü rüyalar gördüğünü söylemişti, bizde onu aramıza aldık. Baktığımda hala mışıl mışıl uyuyordu. Sabahın ilk ışıkları odaya vuruyordu, ve bu gözümü rahatsız etmişti. Onu uyandırmadan öptüm yanağından oğlumu, sonra da kalktım yataktan ve lavabo'ya doğru ilerledim. Feriha nerdeydi ki? Daha kimse uyanmamıştı. Saat'e baktım, sabah'ın 7'siydi henüz ve normalde Feriha asla gerekmediği sürece bu kadar erken uyanmazdı. Tuvalete girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa, salona, oturma odasına, heryere baktım. Unuttuğum tek bir yer kalmıştı, bir ihtimal balkondadır diye balkona ilerledim, ve evet, ordaydı. Sırtı bana dönük olduğu için beni görmüyordu. Ama ben onu rahatlıkla duyabiliyordum ve camdan yansımasını görebiliyordum.. Elinde bir kupa vardı, alışkanlığıdır onun, sabah kahve içmeden ayılamaz. Baktığımda kahvesini yudumladı ve  zoruma giden, ağlıyordu. Burnunu çekiyordu sürekli.

"Ben bunu haketmedim, ben bunu haketmedim Emir.."

Dedi birde fısıldayarak ama ben duydum onu. Elini karnına koydu. Hamile olduğu için haliyle daha da duygusaldı.

"Biz bunları haketmedik bebeğim. Abilerin de, bende bunları haketmedik."

Ağlayarak konuşuyordu bebeğimizle. Kıyamadım ona. Kıyamadım işte. Yanına gitmek istedim. Sıkıca sarılıp;

"Geçecek bir tanem, ben sana kanıtlayacağım suçsuz olduğumu, ve bunlar kötü birer anı olarak kalacak. Biz de seninle ve ikizlerimizle tekrar eski ve mutlu günlerimize döneceğiz."

Demek isterdim ama şuan olmazdı. Şuan bunu yapamazdım. Sinir'i bozuktu. Her an herşeyi söyleyebilirdi, daha kötüsü ona birşey olabilirdi o yüzden yapamazdım. Ben böyle Feriha'yı izlerken, onun telefonu çaldı. Önce telefona baktı. Sonra da açtı telefonu. Hoparlör'e aldı, o bebeğe yine de dikkat ediyordu, kulağına tutmuyordu telefonu. Yada sadece başı ağrıyordu. Kulağına tutmak istemiyor da olabilirdi. Bilmiyorum.

"Hande'm? İyiki aradın. Sana çok ihtiyacım var, sana sarılmaya."

Ağlamaklıydı sesi.

"Aşkım ne oldu sana oralarda? Koray'dan aldım haberini. İyi misin? Bebiş nasıl? Sesin çok kötü geliyor aşkım benim.."

Sesi endişeli gelmişti Handenin. Hande gerçekten iyi bir dosttu, dosttan öte kardeştiler onlar bizim için. Hande de, Koray da. Tescilli mal olsa da kardeşimdi işte o da benim. Atsan atılmaz, satsan satılmaz derler ya, öyle. Seviyordum onları ben.

"İyiyiz bitanem, biz bebeğimle iyiyiz de.."

"Feriha ne oldu? Sesin kötü geliyor? Kötü birşey mi var? Birine birşey mi oldu ne oldu?"

Hande de anlamıştı. Söylemiş miydi Feriha Hande'ye bizim durumumuzu? O doğurunca biz Damla'yı hamburger yemeye götürdüğümüzde telefonuma gelen mesaj'ı görmüştü Feriha. Şüphelenmeye ozaman başlamıştı. Bu şüphelerinden bahsetmiş miydi Handeye?

"İyi değilim Hande, hemde hiç iyi değilim. Neler oldu, şu bir günde neler yaşadım bir bilsen.."

İç çekti ve bir kere hıçkırdı, Hande de duydu tabii bunu. Ah gülüm ah, mutlu olmak varken yaşadıklarımıza bak. Lanet olsun ya, valla. Sikeyim böyle hayatı.

"Ne oldu? Kuzum ne oldu?!"

Gerçekten endişelenmişti Hande. Sesinden bunu çok net anlayabiliyordunuz.

"Koray yanında mı?"

Diye sordu Feriha. Aslında Koray'ın da dinlemesi iyi olurdu bu durumu. O duyar da söylerse Feriha'ya, o zaman belki ona inanırdı. Ama bana asla ve asla inanmayacaktı bundan emindim.

O ses SENSİN! Mr. & Mrs. SarrafoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin