"Son vampir saldırı Busan'ın kırsal kesimlerinden Byongjon köyünde gerçekleşti. Devletin senede üç kez uygulanan kuvvetli yatıştırıcı, kan susuzluğunu giderici IMT aşılarıyla halkın arasındaki vampirleri uzun bir süredir bastırdığını biliyoruz.
Prof.Doktor Kang Hoobin meta-insanların fiziksel olarak daha güçsüz olan halkımız üzerindeki olumsuz etkileri hakkındaki seminerini yaptı. 'Meta-insanlar tarihin hiçbir döneminde halkımıza uyum sağlayamadı, halkımız ipleri eline alacak güce ulaştıklarındaysa bizlere karşı yaptırımları kalmamıştı. Şimdiyse hala uygarlığın gerisindeki kral/kraliçeleri yeni bir ayaklanma başlatıyor olabilir. Meta-insanlar tamamiyle, kökten yok edilmeli.'
Sözleriyle gündeme damga vurdu."
Turuncu fosforlu kalemle kitaptaki sözün altından tekrardan geçtiğimde Miyeol'un huzursuzca gözlerini devirdiğini ve haber bülteninden çizgifilm kanalına geçtiğini görmüştüm. Kısa, açık kumral ve dalgalı saçları, kendisine fazlasıyla büyük gelen kahverengi oduncu gömleği ve göbeğinde biten siyah kısa kollusu, siyah taytıyla rahat duruyordu.
Minyon vücudu sayesinde her kalıba sığan bir kedi gibi tekli koltuğa sinmiş, gözlerini bana dikmişti.
"Babanın meta-insanlarla alıp veremediği ne?"
Omuz silkerek cümlenin altını çizmeyi bırakıp yanındaki krem battaniyenin üstüne bırakmıştım kitabı.
"Bunu sorgulamayı uzun süre önce bıraktım."
Gerçekten..Meta-insanlar zırvalığı yüzünden ailemizin paramparça olduğunu bile söyleyebilirdim. Yedi yaşımdayken boşandıklarında annemin neyi var neyi yok bırakıp Amsterdam'a gittiğini, büyükanne ve büyükbabamın ise beni yanına aldıklarını hatırlıyordum. Bir yaşa kadar ona her şey için kızgındım. Bana mutlu bir aile veremediğinden, ilgilenemediğinden, annemin daha fazla dayanamayıp bizi bırakmasında sorumlu olmasından. Sadece onu değil kendimi de suçlamıştım ve bu beni çok yıpratmıştı. Alışılmayacak şey yoktu, her şeyi geride bırakıp hayatıma devam etmiştim fakat böyle küçük çatlaklarından içeri sızması beni sinirlendirmiyor değildi.
"Yani..İnsanlar nasıl doğduklarını seçmedikleri gibi neye dönüşeceklerini de seçemiyorlar."
Miyeol ellerini ince bacaklarının arasına geçirip iyice kıvrılmış ve uykulu bir sesle mırıldanmıştı.
"Doğru." Diye mırıldandım ve önüme düşen saç tutamını üfleyerek geriye attım.
"Seçemiyoruz."
+
Kapağı yok olma derecesine gelmiş parşömen sayfalı eski kitabı büyük, her renkten ipin bulunduğu büyükannemin bez çantasına koyup, önüme gelen saçları geriye doğru attım ve derin bir nefes alarak başımı geriye doğru yasladım. Yağmur şiddetli bir şekilde yağıp, hırsını aldıktan sonra yavaş damlalarını ıslak zemine göndermeye devam etmişti. Gangam'ın büyük bir ilçesinde yaşıyorduk, şehrin kalbinde, Poln'da. Burası tamamen yağışları ve soğukluyla biliniyordu, iklime ve doğasına karşı çıkan kiraz çiçekleri vardı birde.
"Vay vay vay. Kız çığlıkları hafiften gelmeye başladığına göre kimlerin geldiğini tahmin etmek zor değil."
Lona'nın sesiyle başımı çardaktan kaldırarak çardağın dik çatısından düşen küçük damlaların saçlarımı ıslatmasını kesmiş ve herkes gibi bizim grupta okulun büyük, sürgülü ve kalın demirli kapısına odaklanmıştı. Lona, ince vücudunu ve büyük göğüslerini saran siyah deri ceketinin üzerinde düşen siyahın en koyu saçlarını uzun kemikli parmaklarıyla öne almış, ayaklarını koyduğu oturduğumuz yerde doğrulmuştu. Kedi gibi dikkat kesilmesini tek bir kişiye yorabilirdik tabii,Jeon Jungkook.
Miyeol ise ilgisiz görünmeye çalışarak başını boynuma yaslamış derin bir nefes çekmişti. Hemen önümde elindeki ucunda değişik ponponlar sallanan telefonuna odaklanmış Isabella ise melez olduğunu belli eden kıvırcık kızıl saçlarının geriye düşmesine neden olacak şekilde kapıya dönmüştü.
Çardağın hemen arkasındaki yeni dönem öğrencilerin ise kendi aralarında konuştuklarını çok net bir şekilde duyabiliyordum.
"Şu en baştakini görüyor musunuz? Siyah bol atletli ve zincirli pantolonlu, kabarık sarı saçlı. Hah...O Kim Namjoon. Krew adını verdikleri grubun başında o var. Ailesi köken vampirler meclisinin onur üyelerinden. Onu grupla gelmediği sürece hiçbir zaman göremezsiniz, hiçbir kızla, hiçbir yerde ve asla. Pis işlerin çoğunun başını onun çektiğini ve vampir ayaklanmalarını onun yaptığını söylerler.
Yanındaki kumral, deri ceketli Jung Hoseok. Krew'in bulunduğu her yeri; parti, organizasyon, ayaklanma, eğlence ve suç her şeyi o organize eder ve yayılmasını sağlarmış. Uzun süredir öğrenci değişim programıyla gelen şu kızla çıkıyormuş ve aralarında bir insanla sevgili olan tek kişi o. -kızların burada iç çektiğini duymuştum-
Hoseok'un yanındaki turuncu saçlı, lacivert kazaklı ve yüzünde donuk bir ifade olan kişi ise Park Jimin. Ailesi eski atalardan gelen büyük bir cadı ailesi ve çözemediği, yapamadığı büyü yok deniliyor. İlk senesinde yurtta kaldığından kimse onun geceleri bile uyumadığını ve sürekli çığlıklar duyup korkunç şeyler gördüğünden delirdiğini düşünüyor. Grubun en tehlikelilerinden diyebiliriz.
Arkasındaki boynunda büyük bir dövme olan, kulağı ve kaşları piercingle dolu olan siyaha gömülmüş kişi ise Jeon Jungkook. Kızlar..Bu herif aşırı tehlikeli. Namjoon gibi ailesi köken vampirlerden fakat Namjoon'dan daha sert, dağınık ve sorumsuz olduğundan liderlikte hiçbir zaman gözü olmamış. Hergün başka bir kızla ve şu ana kadar ciddiye aldığı kimse..kimse olmamış. Yine de ona kapılıp kendini kaybeden çok kişi var. Hem grubun pis işlerinde hem de çoğunlukla eğlence kısmında yer alıyormuş Hoseok'la.
Yanındaki kahverengi saçlı, beyaz kapüşonlu Seokjin. Masum yüzü sizi kandırmasın kan susamışlığını kontrol edemediğinden Jimin'in yaptığı bir tür tılsımla geziyormuş. Önceki yıllarda erkek soyunma odasında büyük bir katliama sebep olmuş ve üstünü kapatmışlar tabi ki. Onunla göz göze gelmek bile insanı ürpertiyor.
Arkasındaki beyaz saçlı Min Yoongi. Grupta kurt olmamasının sebebi başlı başına bu çocuk. Ailesinin uzun zaman önce kurt saldırısına uğradığını duymuştum ama bunlar sadece dedikodu. Ne kadar doğru bilemiyorum. Min Yoongi genellikle pis işlerinde boy gösteren bir isim ve onun hakkında bir şeyler öğrenmek gerçekten çok zor.
Hey, en arkalarındaki kişiyi görüyor musunuz? Kahverengi saçlı, siyah ceketli Kim Taehyung.
Ailesinin olmadığını söylediklerinde anlam verememiştim ama bu çocuk hakkında sadece vampirler arasında yayılan bir söylenti var. Bu zamana kadar onu hiç kana susamış, gözleri farklı renkte veya öfkeli gören olmamış. Hatta onun insan olduğunu bile düşünenler olmuş fakat aralarında çok büyük bir güç savaşı olan ağabeyi olduğunu duyan olmuş vampirlerden. Böyle bir durumda ailesi asil üyelerin bile üstünde olmalı. "
Fantastik bir kurgu aklımda uzun çok uzuuun bir süredir var ve klasik olaral sürekli yazıp yazıp siliyorum. Artık kalıcı olmasını istediğimden bu burada duracak. Hiçbir zaman vote sayısına önem vermedim fakat okunmadıkça yazasım gelmiyor:(
Yorumlarınızla da bana yazma şevki verebilirsiniz.
🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
krew
Fantasyinsanlar kendilerinden farklı,güçlü olan her şeyden korkarlar. fantastik/fanfiction by; arisaak