şarkı: cant buy happiness- tash sultana
1897
Kore İmparatorluğu'nun ilanı
Joseon Dönemi"Kral Taejo ile yapılan anlaşmalar fese kaldırıldı. Sınırların yeniden çizilmesi için anlaşma yapmaya geleceklerdir."
Hyou-ji, Kanlı Kral'ın dibine kadar girerek iri, kırmızı irisleriyle gelen haberi söylediğinde Kanlı Kral, koluna sardığı kırmızı elbise parçasına bakarak dişlerini sıkmıştı.
"Kralım..Kraliçemizi kaybedeli 7 sene oldu. Çocuklarınız şimdiden tahtın yeni varisi seçmesi için çırpınıyor."
Kanlı Kral, Sima'ya ait olan kırmızı elbise parçasını kolundan çıkarırken fazlasıyla büyük toplanma odasında ikisinden başkası yoktu, öyle zannediyorlardı en azından. Kral, göğüslerine varan siyah, gür sakallarını okşarken beline uzanan siyah örgüsünü oynatacak şekilde vücudunu dikleştirdi. Kral soyundan gelenlerin vücutları daha kalıplı, daha güçlü ve kanları daha zehirli olurdu. Kral'ı saray balkonundan gören halk titrememek için kendilerini kasar, sarayda gezinen küçük varisler Kralı gördüklerinde altlarına kaçırmamak için zor dururlardı. Heybetli vücudu, bembeyaz teni ve kurtlarınki kadar sivri dişleriyle efsanelerde yer edinen, tahtta en uzun duran kraldı.
"Tarihimizin görüp görebileceği en fazla kanı akıttım."
Adının anlamını taşır gibi kaba, sert bir sesle konuştuğunda Youn-ji dizlerine kapanarak titreyen bir sesle konuştu.
"Elbette kralım."
"Sayısı tutulamayan savaşlar, ateşimin hep yandığı bir taht. En büyük güç, en asil ünvan. Dünya üzerinde bana kafa tutabilecek hiçbir tür kalmadı, hepsinin kalbini ellerimle parçaladım."
Devasa ellerine bakarken gördüğü tek şey parmaklarından süzülen kanlardı.
"Fakat bir şey.." sert sesi sütunlarla döşeli, sade,kırık beyaz salonda yankılanırken yardımcısı kralın eteklerinden yavaşça çekilerek, büyük bir açıyla eğilmiş ve hızını alamadan kapıdan çıkmıştı.
"Fakat bir şey." Kralın sesi artık kısıldığında ilk şarabın tarihine kadar olan şarap dolabındaki Taehyung, ayaklarını kendine çekerek gözlerini kapatmıştı. Kardeşlerini görmeye dayanamadığından koca sarayın içinde sadece farelerin bildiği yerlere girerdi.
"Gücümü öylece söndürdü. Dünya üzerindeki hiçbir şey onun bana verdiklerini veremedi...Sima."
Koskoca bir devin soğuk kırmızı irislerinden alev damlaları düşüyordu yanaklarına.
"Tahtımı ve beni ateşe veren kadın."
+
"Taehyung."
Dikkatini çekmek istercesine durgun bir şekilde duran Taehyung'un koluna hafifçe dokunduğumda bakışları camdan görünen saraydan bana çevrilmişti. Hiçbir zaman üzgün, heyecanlı veya gergin olduğunu görmemiştim. Gülümsemesi bile anlaşılmazdı, yüksek sesle gülmüyordu. Uzun bir yaşamdan mı yoksa omuzlarında koca bir ülkenin yükünden dolayı mı bilmiyorum ama o her zaman çözülmezdi. Soylu biri olduğu her zaman duruşundan, kalıplı vücudundan ve soğuk, hırsla parlayan irislerinden belli oluyordu fakat kendi topraklarında aurasının daha da baskın olduğu aşikardı. Kurtların kendi bölgelerinde dominant olması gibi bir şeydi bu.
Söyleyeceğim şeyi beklerken kaşları hafifçe çatıldığında iç geçirdim ve kollarımı göğsümde birleştirdim.
"İşe yarayacağını düşünüyor musun? Büyücünün mührü açabileceğini."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
krew
Fantasyinsanlar kendilerinden farklı,güçlü olan her şeyden korkarlar. fantastik/fanfiction by; arisaak