şarkı: highlands- celestial aeonLona
"Neden bu kadar hazırlık yapıyoruz?"
Kollarımı kendime iyice sararak başımı koltuğun yumuşak başlığına yaslamış ve tabancaya gümüş mermi koyan Jungkook'a doğru mırıldanmıştım.
Altları kısa siyah saçlarını yüzüklü ve dövmeli parmaklarıyla arkaya yatırıp bana dönmüştü. Dövmelerinin her birini görmek ve saymak istiyordum. Kırmızı ve soğuk irisleri parlamış ve tabancanın kayışını çekerek odada oluşan gürültünün beni titretmesine neden olmuştu. Kafasından binlerce düşünce geçtiğini ama bana yansıtmadığını anlayabiliyordum.
"Kurtlarla iyi anlaşmıyoruz."
Arkasına sıkıştırdığı silahı siyah bol tişörtüyle örtüp, kitaplığa doğru yürüdüğünde kaşlarımı çattım.
"Onları özel kılan bir şey var, değil mi? Senin için."
Birinden nefret etmem için bir sebepe gerek yok, diyecek.
"Birinden nefret etmem için sebepe gerek yok."
Hızla koltuktan kalkıp dibinde bittiğimde bana bakmamıştı.Bugün çok farklı davranıyordu, belki de bana yakın olmasına alıştığımdan garip geliyordu peki..neden birden uzaklaşmıştı benden? Ona alışmak istememiştim, buna ne kadar mecbur olsam da sürekli yüzüne ondan nefret ettiğimi söyleyip her defasında onu yanımda isteyemezdim.
"Yalancı." Başım neredeyse çenesine değeceği kadar yakınındayken gözleri aşağı inmiş ve benim soluk bakışlarıma dokunmuştu. Kaşları çatılırken parmaklarımı göğsüne yasladım. Böylece etrafım kokusuyla sarmalanmış ve parmak uçlarım uyuşmuştu.
"Yalan söylediğinde anlayabiliyorum."
"Güzel."
Dedi ve parmaklarım havada kalırken çoktan odadan çıkmıştı.
+
Gemma
"Neyin var?" Lona'nın kireç tutmuş yüzüne bakarken önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırmış ve çantanın fermuarını kapattıktan sonra koltuğa oturmuştum. Lona tekli koltukta bacaklarını birbirine çekmiş, alt dudağını ıstırarak duvara bakıyordu.
"Bilmiyorum." Avcunu alnına bastırarak derin bir nefes aldı. "Neyim olduğunu ben de bilmiyorum."
Kaşlarımı gevşeterek tekli koltuğun koluna oturdum ve siyah saçlarını yavaşça okşadım.
"Hepsi geçecek." Daha çok kendimi inandırmak istiyormuşum gibi konuşmuştum. "Eninde sonunda."
Yaşayacağını bile bilmeden avunur muydu insan? Toz pembe masallarda avutur muydu kendini? Sonunu bildiğin bir kitabı okumak gibiydi bu yolculuk. İstediğim gibi hareket edebileceğim bir konumda değildim. Krew'in oltanın ucundaki hazine için denize salladığı altın yemdim ve işin sonunda yaşamayacağımı söylemişlerdi en başında. Ama bu oyun onların istediği gibi bitmeyecekti.
"Khan ile anlaşmayı gerçekten düşünebiliyorsan..diyecek hiçbir sözüm yok." Tessa kollarını göğsünde bağlayarak sinirle salona girdiğinde koltuktan atlamış ve ne olduğunu anlamaya çalışarak Namjoon'un sert ifadesine bakmıştım.
"Bir saniye olsun bana karşı gelmeyi kes."
"Niye? Beni de mi cezalandırırsın Kim Namjoon? Gücün buna yeter mi?"
Tessa, Namjoon'un üzerine yürüdüğünde Hoseok gülerek ikisine bakmıştı. Namjoon'un zarar veremeyeceği tek kişi olmak Tessa'nın hoşuna gidiyor olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
krew
Fantasyinsanlar kendilerinden farklı,güçlü olan her şeyden korkarlar. fantastik/fanfiction by; arisaak